Ruhsal

Terör eylemleri yapanların ortak özellikleri

Nasıl oluyor da bazıları, hiç tanımadıkları insanların yaşamlarını mahvedecek hatta kendilerini de beraberinde yok edecek bir duygu/zihin durumuna geçebiliyor?

Terör eylemleri yapanların ortak özellikleri

E SENDROMU

Zor günlerden geçiyoruz!

Sayısız masum insan, terör saldırılarında yaşamını kaybediyor.

Terör, bazılarımızın hayatından en sevdiklerini çekip alıyor, geri kalanlarımızın ruh sağlığını…

Şiddet, tarih boyunca insan türüne yabancı bir şey değil.

Savaşlar, işgaller, soy kırımlar, 21. Yüzyılda bile hala yaşanan gerçekler arasında, maalesef…

Siyasi, dini ya da ekonomik amaçlara ulaşmak için sivillere ve yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımı olarak tanımlanan terörse, giderek yaygınlaşıyor.

Her ideoloji ya da inanç sahibi birey, terörist olmuyor elbette.

Nasıl oluyor da bazıları, hiç tanımadıkları insanların yaşamlarını mahvedecek hatta kendilerini de beraberinde yok edecek bir duygu/zihin durumuna geçebiliyor?

UCLA profesörlerinden, beyin cerrahı Dr. Itzhak Fried, terör eylemleri yapan insanlarda belli davranış modellerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir sendrom tanımlamakta:

E Sendromu.

Bu sendromun görüldüğü bireylerde ortak özelliklere rastlamak mümkün:

• Aşırı uyarılmışlık

• Takıntılı düşünceler/inançlar

• Takıntılı şiddet eğilimi

• Duygusal tepkilerin azalması

• Empatinin yitimi

• Grup üyelerine koşulsuz bağımlılık, onlardan aşırı etkilenme

• Şiddet uygulamasıyla günlük hayatı birbirinden ayırarak yaşamak (Nazilerin ve işkencecilerin akşamları mükemmel eş ve babalara dönüşmesi gibi)

• Otoriteye koşulsuz boyun eğme

• Dâhil olduğu grubun olağanüstü değerlere sahip olduğuna inanma ve grup dışındakilere düşmanlık...

Bu insanların çoğu telkine yatkın.

Bazılarınınsa kişisel tarihi, bir birey olarak tek başına ayakta kalma gücünü kazanmalarını engellemiş olabiliyor. Onlar ancak bir gruba dâhil olarak ve boyun eğerek varlıklarını sürdürebileceklerine inanıyorlar.

Şiddeti teşvik eden ideoloji ve inançların hâkim olduğu topluluklarda, birbirinden etkilenmek yoluyla bu durumun ortaya çıkması daha kolaylaşıyor.

15 ile 50 yaş arasındaki erkeklerde daha sık rastlanan E sendromunu, bilişsel bir parçalanma olarak kabul etmek mümkün.

Araştırmalara göre E Sendromunda, mantıklı davranıştan sorumlu beynin ön bölümleri (orbitofrontal ve medial prefrontal korteks), aşırı uyarılmıştır.

Bu bölümler normalde, daha alt beyin bölümlerince yönetilen duygularımızın yardımıyla davranışlarımızı kontrol etmemizi sağlar.

Empati, başkalarına zarar vermekten kaçınma gibi duygular aracılığıyla, mantıklı kararlar alır, sosyal yaşamlarımızı daha kolay sürdürürüz.

Ancak beyin ön lobları aşırı uyarıldığında, duyguları dikkate alamaz hale gelir.

Dolayısıyla, empati, özgür düşünce, duyarlılık gibi niteliklerin etkisi kaybolur.

Diğer yandan bu bireylerde, hafıza, dil, planlama ve problem çözme sistemleri düzgün çalışmaktadır.

Böylece, dışarıdan mantıklı ve akıl sağlığı normal görünen, günlük yaşamını düzgün biçimde sürdüren bireyler, aslında acımasız birer katil olabilir.

Mantık, hafıza, akıl yürütme fonksiyonları iyi çalışmakta ama duygulanma ve kendisini başkasının yerine koyma becerileri devre dışı kalmaktadır.

Prof. Dr. Itzhak Fried, bulguların erken tanınmasıyla, bireyin bu zihinsel durumdan kurtarılma şansının olabileceğini söylüyor.

Toplumsal sorunların kalıcı çözümünde, sorunları doğru analiz edebilen ve akılcı çözümler üretebilen birey ve gruplara ihtiyaç var.

Fidel’in dediği gibi:

‘’Eğer büyük kitleleri ikna edebilmişse, fikirler silahlara ihtiyaç duymaz.’’

Doç. Dr. Şafak Nakajima  - mistikalem.com

www.safaknakajima.com
0212 570 80 20

Yorumlar