Ruhsal

Sosyopatik kişiliğin iki farklı türü

Antisosyal kişiliğin en önemli özelliği, güçlü hissetme ihtiyacı olarak öne çıkarken, zayıflık duygusunu tolere edemediklerine dikkat çekildi.

Sosyopatik kişiliğin iki farklı türü

Sadistik kişilik; antisosyal kişilik bozukluğu, psikopatik kişilik bozukluğu, sosyopatik kişilik gibi çeşitli isimlerle de anılan bir kişilik patolojisi. Bu bozukluğa sahip kişiler aleni suç işlemeye yatkın olduğu gibi, kendilerini başarıyla saklama özelliklerine sahipler.

Antisosyal kişilik bozukluğunun en önemli özelliklerinin güçlü hissetme ihtiyacı ve zayıflık duygusunu tolere edememe olarak dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi  Uzman Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, antisosyal kişilik bozukluğu ile ilgili önemli bilgiler paylaştı: 

Aantisosyal kişilik bozukluğunun iki farklı türü var: İlkinde, açıktan aleni suçlar işleyen kişiler yer alırken, diğerinde yüksek işlevsellik gösteren, nazik ve hatta çok başarılı olan kişiler yer alıyor. Tarihte bu durumdaki kişilerin örnekleri de var. Bu kişiler aleni suçlar işlemiyorlar. Çok daha iyi bir profil çizen, zeki, pek fazla dürtüsel hareket etmeyen, planlı hareket eden, insanların suç işleyeceklerini tahmin edemeyeceği kişiler oluyorlar.

Zayıflık duygusunu tolere edemiyorlar

Her iki grubun da suçu işleme ve zarar verme ile ilgili geniş bir aralığı var. Şiddet dolu cinayetler işleyen seri katillerden,   büyük dolandırıcılıklar yapan hırsızlardan ve başka çeşitli ağır suçlar işleyen kişilerden günlük hayatta insanları manipüle eden ve ötekinin sınırlarını çeşitli biçimlerde ihlal eden kişilere kadar geniş bir aralık var.  Bunların hepsinde ortak birtakım özellikler var. Güçlü hissetme ihtiyacını ilk özellik olarak ifade edebiliriz. Zayıflık duygusunu tolere edemiyorlar ve bunun görülmesini de istemiyorlar. İnsanları atlatma, yönetme ve kontrol etme ile ilgili güçlü bir arzuları oluyor.

 Psikopatik kişiler empati yapmaktan yoksun

Bu kişilerin kendi duygularını dile getirme yeteneğine sahip değiller, konuşmak yerine harekete geçiyorlar. Psikopatik kişilerin empati yapmaktan yoksun olduklarına dair genel kanıya rağmen, aslında empati yapabildikleri ancak zarar verdikleri kişinin yaşadığı acıya veya olumsuz herhangi bir duyguya dair sorumluluk ve suçluluk hissetmediklerini, ve utanç duymadıklarını söyleyebiliriz. Ötekine zarar vererek  sınırlarını aşmak o kişi üzerinde güç hissetmesini sağlamakta ve bu güç de öz saygısını pekiştirmektedir. Psikopatlık kişinin biri değerli görebilmesi için koşul karşı tarafta onun ihtiyacının olduğu bir şeyin olması ve o kişinin de bunu kullandırmasıdır. Yani karşıdaki kişi kendisini kullandırması ölçüsünde değerli olabilmektedir. Ayrıca insanları kandırma, manipüle etme konusunda oldukça ustadırlar.

 Genetik bir yönünün olabileceğine işaret eden çalışmalar var

Sadistik kişiliğin genetik ve fizyolojik bir tarafının olup olmadığı birtakım araştırmalarla analiz edilmeye çalışılıyor . Genetik bir yönünün olabileceğine işaret eden çalışmalar var; doğuştan getirilen mizaç özelliklerinin bir takım yatkınlıklar doğurabileceği düşünülmekte. Fizyolojik birtakım etkenler var. Yapılan araştırmalarda yüksek uyarılma ihtiyacının, yüksek saldırgan dürtülerin ve hormonlarla ilgili birtakım durumların da bu karakter yapısını ortaya çıkarmakta etken olabileceğinden bahsediliyor. Örneğin uyarılma eşiklerinin yüksek olduğu görülüyor olmasıyla ilgili olarak, normalde birçok insan günlük birtakım aktivitelerden, hobilerden, insanlarla olan etkileşimden, bir konuda başarı kazanmaktan haz duyar ve uyarılma yaşar. Psikopatik insanlar  ise daha yüksek uyarılmaya ihtiyaç duyuyorlar. Daha fazla uyarılma ile haz alıyorlar. Geri kalan her şey onlara sıradan gelme eğiliminde oluyor. Bu uyarılma ihtiyacı aynı zamanda duyarsızlaşma ile ilgili de bir durum yaratıyor. Yüksek uyarılma için, canlı hissetmek için daha keskin yaşantılara ihtiyaç duyabiliyorlar.

Psikopatik kişiler kendi istekleri ile değişime açık olmazlar

Psikopatik kişilerin aynı zamanda deneyimden de öğrenebilen insanlar değil. Bu durum aynı zamanda suçların tekrarını da açıklayamaya yardımcı bir özellik. Örneğin bir kişi suç işliyor, cezaevine girip çıkıyor ve ertesi gün yine suç işliyor. Psikopatik kişilerin çoğunda hapishane yaşantısının ve ceza almanın çok bir önemi olmuyor. Bu kişilerin psikoterapisi de güçtür ve ne kadar fayda gördükleri de aslında tartışmalı bir konudur. Çoğunlukla kendi istekleri ile değişime açık olmazlar.

Yaşlandıkça iyileşme motivasyonları artabiliyor

Özellikle de bu psikopatik grubun içerisinde açık suç davranışları olmayan, çok şiddetli suçlar işlemeyen insanların 40’lı yaşlara geldiklerinde hormonların yavaşlaması, güçten düşmeleri ve ölümün yaklaşmasıyla birlikte psikoterapiye, iyileşmeye ilişkin motivasyonlarında artış gerçekleşiyor. Aslında hayat deneyimleri, yaş alma ve olgunlaşmanın kısmi bir faydası oluyor ama bu hepsini kapsamıyor. Görece daha iyi huylu olanlarından bahsedebiliriz

Büyük suçlarla gurur duyuyorlar ufak tefek suçlarını anlatmakta çekiniyorlar

“Bahsettiğimiz aralıkta hırsızlık gibi suçlar ve şiddetli cinayetler de var. Kişilerin büyük suçlarını daha rahat anlattıklarını ama ufak tefek suçlarını anlatmakta çekimserlik gösterdiklerini görmek şaşırtıcı görünmekle birlikte, şiddetli suçların yarattığı güçlülük hissinden dolayı bir anlamda gurur duyuyor ve caka satıyor olmalarından kaynaklanıyor. Aşağılanma, zayıflık ve küçümsenme hissine karşı çok duyarlı olan psikopatlık kişiler bu hisleri deneyimlemekten ve bu şekilde algılanmaktan hiç hoşlanmıyorlar. Güçlü olmak istiyorlar. İnsanları manipüle etme, dolandırma ve onlara zarar vermelerinin altında güçlü hissetme isteği var. Her şeye egemen olma duygusunu sapkın bir şekilde tatmin etme halinin varlığından bahsedebiliriz. Sadistik kişilikte bu gibi durumlar görülüyor.”

Yorumlar