Xfiles

Pamukkale'deki Cehennem Kapısı'nda rahipler neden ölmüyordu?

Hierapolis Antik Kenti'ndeki Plütonyum'da bulunan Cehennem Kapısı'ndaki ölümcül ayinlerde kurbanlar can verirken, zehirli ortamda din adamları nasıl sağ kalıyordu?

Pamukkaledeki Cehennem Kapısında rahipler neden ölmüyordu?

Türkiye'nin en gözde turizm noktaları arasında yer alan Pamukkale'de Travertenleri'nin heen yanıbaşındayer alan Hierapolis Antik Kenti'nde bulunan Cehennem Kapısı'nın gizemini merak eden BBC Belgesel Yapımcısı ve Seyahat Yazarı Bella Falk, "Pamukkale'de 'yer altına açılan Cehennem Kapısı'nın gizemi sonunda çözüldü" şeklnde iddialı bir başlık kullandığı yazısında gizemli mekandaki ölümler hakkındaki bilimsel araştırmaları aktardı ve Plütonyum'da Cehennem Tanrısı Hades için yapılan ayinlerde kurbanlar ölürken, rahiplerin nasıl hayatta kaldığına dair bulguyu paylaştı.

Hades'in beş ırmağı ve MnemosyneAcı nehir, keder ırmağı Acheron, iniltiler nehri Cocytus , nefret nehri Styx, ateş nehri Pyriphlegethon ve unutmanın nehri Lethe Hades'in 5 ırmağıdır.

 Dünyanın en muhteşem travertenleri Pamukkale'de ama..

Pamukkale'nin Çin'deki Huanglong ve ABD'deki Yellowstone Milli Parkı'nda bulunan benzerlerinden çok daha muhteşem travertenlere sahip olduğuna dikkat çeken yazar, Türkiye'nin doğa harikasının Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi'nde yer aldığına dikkat çekti ve "Ama Pamukkale'nin beyaz kayalıklarının tepesinde yer alan Hierapolis Antik Kenti'nin kalıntıları çok daha büyüleyici bir cazibeye sahip" ifadesini kullandı.

Yazısında kentin tarihine dair bilgiler veren Bella Falk;  "2'nci yüzyılın ortalarında Hierapolis farklı yerlerden gelen ziyaretçiler sayesinde diğer birçok yere kıyasla daha dinamik ve çeşitlilik içeren bir nüfusa sahip, güzel ve hareketli bir kaplıca merkeziydi  ancak sunduğu tüm bu güzelliklere rağmen, Roma döneminde daha uğursuz bir nedenle de biliniyordu.  Rivayete göre, yeraltına açılan " 'Cehennem Kapısı' da burada bulunuyordu. Yine o dönemdeki bu rivayetlere göre, bu kapıdan geçilerek girilen yeraltında üç başlı cehennem köpeği Kerberos'un zehirli nefesi yerden akıyor ve tanrı olarak kabul ettiği Hades'e (Plüton) masumları kurban veriyordu.  Bu nedenle buraya, 'Cehennem Kapısı' olarak adlandırılan Plütonyum'un yanına Apollon Tapınağı inşa edildi. Artık buraya gelenler, tapınaktaki din adamlarına kendileri adına tanrılara kurban vermeleri için ödeme yapmaya başladılar.

Pamukkale'nin Cehennem Kapısı Tofaş'la antik bekçilerine kavuştuTofaş'ın Hierapolis Antik Kenti’nde Tofaş’ın Desteğiyle gün yüzüne çıkan Ploutonion Kutsal Alanı ve Hades Heykeli Cehennem Kapısı'nın önüne yerleştirildi.

Tüyler ürpertici kurban verme ayinleri

Antik Roma döneminin ünlü tarihçilerinden Yaşlı Plinius ve Yunan coğrafyacı Strabon gibi dönemin önde gelen yazarları, bu kurban verme ayinlerini "tüyler ürpertici bir gösteri" olarak tanımlıyordu. Bir din adamı, kuzu ya da boğa gibi bir hayvanı tapınağın içine götürüyor ve sanki bir ilahi müdahale olmuş gibi hayvan oracıkta ölüyor, din adamı da canlı olarak dışarı çıkıyordu. Strabon, 17 ciltlik Coğrafya ansiklopedisinin 13'üncü cildinde tanık olduğu bu ayin karşısında şaşkınlık duyduğunu gizlemeyerek, "İçeriye serçeleri attım, hemen oracıkta son nefeslerini verip yere düştüler" diye yazıyordu

"Burayı ziyaret ettiğimde, buranın yüzyıllarca önce ölümlerle anılan bir yer olabileceğini hiç düşünememiştim. Aksine, bunların rivayet ve efsane olduğuna inanmıştım. Aynı yere giren hayvanlar ölürken, yanlarındaki din adamları nasıl sağ kalabilirdi ki?" sorusunu soran Bella Falk, "Benim sorduğum bu sorular, Almanya'nın Duisburg-Essen Üniversitesi'nde jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan volkan biyoloğu Hardy Pfanz'ın da aklını meşgul eden konulardı." diyor ve araştırma sonuçlarını şu satırlarla aktarıyor: 

"Antik dönemin yazarlarının yazdıklarını okuduğumda, bu olup bitenin bilimsel bir açıklaması olup olmadığını merak etmeye başladım. Acaba bu Cehennem Kapısı volkanik bir havalandırma olabilir miydi?" diyen  Pfanz, teorisini test etmek amacıyla 2013'te Pamukkale'yi ziyaret etti: "Ne bulacağımızdan çok da emin değildik. Tüm bunlar uydurma efsaneler de olabilir. Hiçbir şey olmamış da olabilirdi. Ama kesinlikle bu kadar hızlı bir cevap almayı beklemiyorduk." 

Pfanz, burayı ziyaret eder etmez aslında olan biteni çok hızlı bir şekilde kavrıyor: "Girişin çevresinde düzinelerce ölü hayvan gördük: Fare, serçe, karatavuk, birçok böcek, eşek arıları vb. Böylece anlatılan hikayelerin doğru olduğunu hemen anladık." Pfanz, portatif bir gaz analizörü ile yapının etrafındaki havayı test etti ve testin sonucunda da çok yüksek düzeylerde karbondioksit olduğunu gördü.

Plütonyum'daki ölümlerin nedeni

Normal havada karbondioksit oranı yalnızca yüzde 0,04 civarında olur. Ancak Pfanz, tapınak etrafındaki oranın şaşırtıcı bir şekilde yüzde 80'lere ulaştığını keşfedince şoke olduğunu belirterek, "Sadece birkaç dakika boyunca yüzde 10'luk bir karbondioksite maruz kalmanız yaşamsal bir tehdit yaratır. Buradaki miktar gerçekten ölümcül düzeydeydi" diyor.

Bu, aşırı karbondioksit seviyeleri, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran aynı jeolojik sistemden kaynaklanıyor.

Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde yer alıyor. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı'na uzanıyor.

Güney California Üniversitesi'nden Yeomans, "Plütonyum'un konumunun seçiminin, burada bulunan sismik gaz delikleriyle doğrudan ilgili olduğuna neredeyse kesin gözüyle bakıyorum. O dönemin inançlarında yeraltındaki dünya ve onunla ilişkili tanrılar ve mitlerin önemli bir yeri olduğu göz önüne alındığında, ayaklarının altında olduğuna inandıkları dünyaya en yaklaştıklarını düşündükleri noktalarda tapınaklar inşa etmiş olmaları akla yatkın."

Doğa güçlerine bu kadar yakın olmanın bir bedeli de oldu. Bu aktif fay hattı, M.S. 17, M.S. 60 yıllarında ve 17 ile ve 14'üncü yüzyıllarda şehri yerle bir eden depremlere yol açtı. Bu yıkımların sonucunda da Hierapolis Antik Kenti terk edildi.

Tapınağa giren din adamları sağ çıkabiliyordu?

Ancak, bu gizemi büyük oranda çözmüş olmasına karşın Pfanz'ın aklını kurcalamaya devam eden bir konu daha vardı: Madem burası insan hayatını tehdit edecek kadar tehlikeli bir bölge, o zaman neden tapınağa giren din adamları sağ çıkabiliyordu?

Pfanz, bu sorunun peşinden ertesi yıl Hierapolis Antik Kenti'ni bir kez daha ziyaret etti. Bu kez farklı saatlerde ölçüm yaptı: "Gün boyunca, hava sıcak ve güneşli olduğunda, karbondioksitin hızla dağıldığını fark ettik. Ancak, karbondioksit havadan daha ağır olduğu için geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor."

Pfanz, bu bulgulardan burunları yere daha yakın olan hayvanların bu zehirli bulutta çabucak boğuldukları ancak daha uzun boylu olan din adamlarının ise daha düşük karbondioksit soludukları için hayatta kaldıkları sonucuna vardı.

Peki bu kurban verme merasimi aslında para kazanmak için yapılan bir hile miydi, yoksa rahipler gerçekten tanrılarla iletişim kurduklarına mı inanıyorlardı? Yeomans, bu soruya, "Hierapolis'teki Plütonyum'un çok ama çok önemli olduğuna dair bir kuşku yok. Bununla birlikte din adamlarının neler olup bittiğini gerçekten anlayıp anlamadıklarından emin olmak ise zor. Bazıları hayatta kalmalarını ilahi olanın lütfuna bağlamış olabilir, diğerleri ise bunu, gözlemlenebilen veya en azından bir noktaya kadar tahmin edilebilen esrarengiz ama doğal - bir durum olarak da değerlendirmiş olabilir" yanıtını veriyor.

Bugün Cehennem Kapısı'nın tuğlalarla örülmüş durumda. Burayı ziyarete gelenlerin, yüksek karbondioksite maruz kalmadan bu tarihi yapıyı görebilmeleri için etrafına bir yürüyüş yolu yapıldı.

Ancak bu modern haliyle bile, Yunan ve Romalı hacılarının izinden yürümek, mitoloji ile dünyevi gerçekliğin buluştuğu, eski tanrıların uzanıp insanların hayatlarına dokunduğu bu muhteşem yere tepeden bakmak heyecan verici.

Bella Falk'ın yazısının tamamını okumak  için bu linki kullanabilirsiniz

mistikalem.com

Yorumlar