bilimsel

Bilimciler hâlâ astrolojinin ne olduğunu anlayamadı

Astrolojiyi kehanet ve gelecekten haber alma olarak gören bakış açısı binlerce yıldır, şarlatanlık ile okültist bakış arasındaki farkı anlayamadı. İşte bilimsel bakışın cahil yüzünün son yansımaları:

Bilimciler hâlâ astrolojinin ne olduğunu anlayamadı

Gerçekten işin özüne vakıf bir astrologun eline verilen bir doğum haritasında yakaladığı detaylar ile haritanın sahibi kişi hakkında kayda geçirilmiş hayat hikayesindeki detaylar arasında büyük farklar yoktur... Psikoloji bilimi de Freud ve Jung'dan bu yana bu ince detayı farkındadır ve psikanalizde astroloji verilerinden sağaltıcı yardımlar alır...

Fakat astrolojinin yıldızları sembolik metafor olarak  olarak kullandığını anlayamayan ve anlayamamakta ısrar eden kesin inançlı bilim insanları, ısrarla istatistiki verileri ve fizik kurallarını öncelleyen deneyleri kullanarak, astrolojik disiplini yok saymayı sürdürüyor. Kuantum gerçeklerinin fiziki yasaların yetersizliğini gösterdiği bir çağda hâlâ bu mantıktaki insanlara "fiziki evren" ile "metafizik evren" arasındaki farkı algılatamamak üzücü. Ama her inanç kendince haklıdır ve hoşgörmek gerekiyor.

Hatta önüne gelenin astrolog oladuğunu iddia ederek, yarım yamalak bilgilerle "yıldızları okuması" ve daha da beteri astrolog kisvesi altında şarlatanlık yapanlarnı çokluğu, onların gerçeği görmesini engellediği gibi, haklılık payına sahip olmalarını da sağlıyor.

Zaten binlerce yıldır astrolojinin "sözdebilim" olarak hakir görülmesini bu nedenle, okültizm disiplininin özüne vakıf olanlar çok da önemsemiyor. 

Ancak, kendilerini bilim adına konuşmaya yetkili gören, kesin inançlıların konu hakkındaki cehaletleri de haber olmayı sürdürüyor. 

İşte bunun son örneği: Independent Türkçe'den Esra Öz'ün haberi

Tek bir kelimesine dokunmasızın alıntılıyoruz: 

Son yıllarda insanlar, astrolojinin geleceğin nasıl şekilleneceğine dair bilgi verdiğine inanmaya başladı. Hatta medyada insanların hayatlarıyla ilgili önemli kararlar almadan önce bu kişilere danışması ile bile karşılaşılıyor.

Salgınların habercisi, gökyüzündeki yıldızların ve gezegenlerin konumu mu? Ay tutulmasında insanların hayatlarında bir şeyler değişiyor mu? Astroloji bilim mi sahte bilim mi?

Bilimsel olduğu iddia edilen ancak, bilimsel yöntem ve çalışmaların gerektirdiği deney veya gözlem standartlarını içermeyen bilgi Sözdebilim olarak ele alınıyor.

Sözde bilimin kabul edilmesi için farklı iletişim teknikleri uygulanabiliyor. Bunlardan birisi de Barnum Etkisi.  Bu Etki, insanların belirsiz ve genel ifadeleri kendilerine özel olarak kabul etme eğilimi göstermeleriyle oluşuyor.

Bilimin özellikleriyle çelişen ve kanıtlanmayan ancak insanları etkileyen durumlara karşı dikkatli olunması konusunda bilim insanları uyarıyor.

Bilim insanları, astrolojiyle ilgili merak edilenleri Independent Türkçe için yanıtladı.

Dr. Esra Bülbül

“Gök cisimlerinin insanların kişiliğine ve geleceğini tahmin etmekte kullanabileceğine dair hiçbir bilimsel bir veri yok”

Lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ’de tamamladıktan sonra NASA Marshall Uzay Üssü ikinci kez yüksek lisans yaparak aynı üniversitede doktorasını tamamlayan Dr. Esra Bülbül, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi, MIT ve  NASA Goddard Space Flight Merkezinde  doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı.  NASA Goddard Space Flight Center’da misafir araştırmacı olarak da çalışan Bülbül, şu anda Max Planck Dünya Dışı Fiziği Enstitüsü’nde eROSITA galaksi kümeleri ve kozmoloji grubunu yönetiyor. 

 Astroloji denildiğinde gökyüzündeki gezegenlerin ve yıldızların hareketlerinin dünya üzerindeki insanların gelecekleri ve kişilikleri üzerine etkilerinin olduğuna inanıldığını söyleyen Bülbül, “Gök cisimlerinin hareketlerini ve fiziğini astronomi adını verdiğimiz bilim dalı inceler.  Astroloji bir bilim dalı olmadığı gibi, gök cisimlerinin insanların kişiliğine ve geleceğini tahmin etmekte kullanabileceğine dair hiçbir bilimsel bir veri yok” uyarısında bulunuyor.

“Astrolojinin sözdebilimden öteye gitmesi mümkün değil”

Gökcisimlerinin konumunun salgınların haberini ve zamanını vermeyeceğini dile getiren Bülbül, “Ay tutulmasının da insanların hayatlarını etkilediğine dair herhangi kanıtlanmış bir bilimsel veri yok. Şu ana kadar bilimsel olarak kabul olmuş gökcisimlerinin insanların geleceğini ve kişiliğini etkilediğine dair, herhangi bir bilimsel olarak kabul görmüş tutarlı bir kanıt öne sürülemedi. Bu yüzden astrolojinin sözdebilimden öteye gitmesi mümkün değil” diyor.

“Astrologların aslında insanların kişiliklerini tahmini olarak şanstan daha iyi belirleyemediklerini gösterdi”

“Bugün baktığımızda ne yazık ki birkaç astroloji eğitimi ve dersi veren yerlerin olduğunu görüyoruz” diyen Bülbül, “Bu astrolojinin bilim olduğunu göstermez, üstelik de günümüz modern bilim insanlarının ortak görüşleri de astrolojinin bir bilim dalı olmadığı yönünde. Shawn Carlson’ın 1985 yılında Nature Dergisi[1]’nde yayınlanan ve çok ses getiren makalesinde, tanınmış 28 astrolog ile yaptığı deneyde[2]:  Bu astrologların aslında insanların kişiliklerini tahmini olarak belirlediklerini gösterdi. Bu deney ile astrolojinin bir sözdebilim olduğunu kanıtladı. Daha sonra Dean & Kelly (2003) gibi bilim insanlarının yaptığı birçok araştırma da aynı sonuca vardı” şeklinde bilgi veriyor.  

Dr. Tansu Daylan

“Astroloji bir bilim değil, bilimsel yöntemi kullanıyormuş gibi gözükmeye çalışan bir sözdebilimdir”

ODTÜ'de Elektrik-Elektronik Mühendisliği ve Fizik üzerine çift ana dal yaptıktan sonra Harvard Üniversitesi'nden fizik doktorasını alan Dr. Tansu Daylan, Kavli ödülü ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde astrofizik alanında doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. NASA’nın TESS isimli teleskobunun doktora sonrası araştırmacısı olan Daylan, şu anda Princeton Üniversitesi’nde araştırmalarını sürdürüyor.

“Astrolojide sıkça mekanı veya zamanı belirsiz ve bu nedenle yanlışlanabilir olmayan tahminlerde bulunulur” diyen Daylan, “Nadir de olsa yanlışlanabilir yargılarda bulunduğunda da yanlışlanır. Bu nedenle doğa olaylarını açıklama gücü yok. Astrolojinin ürettiği bilgilerle henüz bir doğa olayı tekrarlanabilir bir şekilde açıklanamadı. Ayrıca astrolojik çıkarımlar fiziksel süreçlere dayanmadığı için, tahminlerin yorumu kişinin öznel duygu ve deneyimlerine göre değişebilir. Bu nedenlerden ötürü astroloji bir bilim değil, bilimsel yöntemi kullanıyormuş gibi gözükmeye çalışan bir sözdebilimdir. Astrolojik bilginin kullanıcısı için ise, bu yanlışlanamazlık ve değişkenlik ideal bir ikili oluşturur ve doğrulama yanlılığı nedeniyle kişilerin astrolojiye güvenmesine neden olur” şeklinde konuşuyor.

Dr. Tansu Daylan

Herhangi bir bilgi üretme yönteminin başarısının nerede veya nasıl öğretildiği ile olmadığını, işe yarayan tahminlerde bulunup bulunmadığı ile ölçüldüğüne dikkat çeken Daylan, “Bu nedenle astrolojinin bir üniversitede sahtebilim olarak değil de bir bilimmiş gibi öğretilmesi astrolojiye herhangi bir statü kazandırmaz. Ne yazık ki toplumda ve akademideki bilim okuryazarlığının zayıflığına işaret eder” diyor.

“Bilim insanları astrolojiyi geçersiz görmekte”

“Bilimsel yöntem işlerken belirli bir model için aksi kanıt edildiğinde o modeli ya günceller ya da terk ederiz” diyen Daylan, “Astroloji için bu gerçekleşmediğinden astroloji hala günümüzde yanlış olduğunu bildiğimiz Aristoteles fiziğinden bazı fikirleri benimser. Örneğin tutulum düzlemindeki takımyıldızları hava, su, ateş ve toprak elementleriyle ilişkilendirir. Gezegenlerin göreceli konumlarının insan hayatını doğrudan etkilediğini öngörür. Böyle bir etkinin mümkün olup olmamasını bir kenara koyarsak, kontrollü ve yanlı yanılgıların ortaya çıkmasını deneylerle astrologların istatistiksel olarak anlamlı bir tahmin gücü olup olmadığını test edebiliriz. Son 50 yıl içinde bu tür çalışmalar zaman zaman yapılıyor. Örnek vermek gerekirse Shawn Carlson’ın 1985 makalesinde[3], astrologların doğum haritalarını kişilik özelliklerine eşleme performansı çift-bilmez bir deney ile ölçüldü. Bu amaçla astrologlar tarafından desteklenen ve Ulusal Jeokozmik Araştırmalar Konseyi (NCGR) tarafından önerilen deneyimli astrologların, katılımcıların doğum haritalarını Kaliforniya Psikolojik Envanteri (PCI) test sonuçlarına eşlemesi istendi. Sonuçlar incelendiğinde de astrologların eşleme başarı yüzdesinin, rastgele seçimden daha iyi olmadığı gösterildi. Bu noktada şunu eklemek gerekir ki, astrolojinin geçerliliği konusunda hem bilim insanları hem de astrologlar tarafından yazılan onlarca makaleye rağmen, iki toplum arasında fikir birliği sağlanamamış durumda. Bilim insanları belirttiğim sebeplerden ötürü astrolojiyi geçersiz görmekte[4][5], astrologlar da astrolojik etkilerin istatistiksel yöntemlerle test edilemeyeceğini düşünmekte” şeklinde konuşuyor.

Dr. Şeyda İpek

“Kontrollü deneyler yapılamıyor”

Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi’nde master yapan Dr. Şeyda İpek, Washington Üniversitesi’nde teorik parçacık fiziği üzerine doktora çalışmalarını yaptı. Oxford Üniversitesinde misafir araştırmacı, Fermi Ulusal Laboratuvarı ve Kaliforniya Üniversitesi Irvine kampüsünde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. Şu anda Carleton Üniversitesi’nde asistan profesör olarak çalışıyor.

Şu andaki bilimsel düşünce kapsamında astrolojinin bir bilim olmadığını söyleyen İpek, “Bunun en temel nedeni kontrollü deneylerin yapılamıyor olması. Bilim olduğunu iddia edenler olabilir ve ‘bilim’ sıfatını tartışanlar da olabilir. Böyle tartışmaların bilime bir zararı olduğunu düşünmüyorum” diyor. 

“Gökyüzündeki cisimler Dünya’daki deprem gibi fiziksel olayları etkileyecek kadar kuvvetli değil”

Ay’ın Dünya etrafındaki hareketinin gelgitlerin olmasını sağladığını belirten İpek, “Bir de kadınların adet süreçleri ayın döngüsü ile uyuşuyor deneyimlediğimiz gibi, bu yüzden aybaşı denmiş. Birçok kültürde ay takvimi kullanımı yaygın. Böyle bir durumda Ay ya da gezegenlerin hayatımızı etkileyeceği düşüncesi çok da şaşırtıcı değil aslında. Bir fizikçi olarak gökyüzündeki cisimlerin Dünya’daki deprem gibi fiziksel olayları etkileyecek kadar kuvvetli olmadığını biliyorum. Bunu hesaplamamız zor değil. Fiziğe göre, gezegenlerin yerçekimi etkisinden başka hayatımızda hiçbir etkisi yok” şeklinde bilgi veriyor.

“Kendisine okul, üniversite diyen yerler olabilir ama bunlar akredite olmuş yerler değil”

“Astrolog yetiştiren bildiğim geleneksel bir üniversite yok” diyen İpek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendisine okul, üniversite diyen yerler olabilir ama bunlar akredite olmuş yerler değil. Bunun yanında astrolojinin insanlık kültüründeki yerini araştıran tezler, bölümler vardır eminim. Mesela tarihçimiz Sevim Tekeli, Osmanlı’da saray astroloğu olarak bilinen Takiyüddin’in aslında şu anda ‘astronomi’ diyeceğimiz çalışmalar yaptığını gösterdi. Bu tabii ki üniversitede yıldızlara bakarak gelecek okuma öğretilebilir demek değil. Ama astrolojinin antropolojik olarak çok ilginç olduğunu düşünüyorum ve üniversitede buna dair bir ders almayı isterdim.”

“Umarım astroloji meraklısı insanlar böyle kişilerden uzak dururlar”

Kendi gücümüz dışında olan olayları bir şekilde kontrol altına almanın, en azından bunlar için hazırlıklı olmanın anlaşılabilir bir durum olduğunu söyleyen İpek, “Üzücü olan olay bu duyguları suistimal eden insanların olması. Umarım astroloji meraklısı insanlar böyle kişilerden uzak dururlar ve geleceklerini kontrol altına almak için daha sağlıklı, mesela bir terapistle görüşmek gibi yollar izlerler” önerisinde bulunuyor.

“Bilimsel metodun en önemli özelliklerinden biri, test edilebilir ve deneysel sonuçların tekrarlanabilir olması”

Doç. Dr. Can Kılıç

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Harvard Üniversitesi’nde teorik parçacık fiziği üzerine doktora yapan Doç. Dr. Can Kılıç, doktoradan sonra Johns Hopkins Üniversitesi’nde ve Rutgers Üniversitesi’nde çalıştı. Kılıç, Texas Üniversitesi Austin’de araştırmalarını sürdürüyor.

Bilimsel metodun en önemli özelliklerinden birinin, test edilebilir ve deneysel sonuçların tekrarlanabilir olması olduğunu hatırlatan Kılıç, “Bu kriterleri sağlamayan inanışlar bilim olarak tanımlanamaz. Astrolojiyi deneysel olarak test etmek kolay. Örneğin aynı burçta doğan insanları uzun yıllar takip edip karakterleri arasındaki korelasyonlar ölçülebilir. Bilimsel olarak benimsenmiş deneysel yöntemler kullanılarak yapılan bu tür deneyler, astrolojinin çıkarımlarının doğruluk oranının rastlantısal söylemlerden farklı olmadığını açıkça ortaya koyacaktır” diyor. 

“Astroloji bir bilim değil ve evrensel olarak kabul edilen yasaları yok”

“Her astrolog, astrolojiyi kendi kafasına uyan şekilde başkalarına anlatabilir” diyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ama bunun adına eğitim demek için, tüm astrologların birbiriyle çelişmeyen şeyler öğretmesi gerekir. Astroloji bir bilim değil ve evrensel olarak kabul edilen yasaları yok. Örneğin her gazetedeki günlük fallar birbirinden farklı. Farklı astrologlar aynı konuda ayrı tahminlerde bulunuyor. Hal böyleyken, bu konunun evrensel bir eğitimi olması da mümkün değil.”

“Bilim, istediğimiz şeylere inanmamıza karşı en iyi savunmadır” Iain Stewart’ın  bir sözünü hatırlatan Kılıç, “İnsanlara, astrolojik bir çıkarım duyduklarında, kendilerine ‘buna objektif ve kanıtlanabilir bir sebepten mi, yoksa sadece bana duymak istediğim şeyleri söylediği için mi inanmak istiyorum’ diye sormalarını tavsiye ediyorum” uyarısında bulunuyor.

“Ay tutulması sırasında doğa kanunlarının işleyişi, diğer herhangi bir zamandan farklı değil”

İnsanlığın geçmişinde, salgınlara ve doğal afetlere neyin sebep olduğunun bilinmediğini kaydeden Kılıç, “Sürekli sebep sonuç ilişkisi arayışında olan ve geleceği tahmin etmeye çalışan insan zihni, bunları görebildiği ya da hayal edebildiği başka olaylara bağlamayı duyguları yatıştırıcı buldu, bu açıklamalardan biri de gökyüzündeki gezegen ve yıldızların konumları ve hareketleri oldu. Geçtiğimiz yüzyıllarda bilimsel metot sayesinde bilgi dağarcığımız çok gelişti. Örneğin, salgınlara mikroskobik canlıların sebep olduğunu biliyoruz. Bunu, bir mikroskoba bakan her insan kendi gözüyle teyit edebilir. Artık sebebini anladığımız olayları, gerçek sebebiyle alakasız ikinci bir sebebe, örneğin gezegen ve yıldızların konumuna bağlamak artık ancak absürt bir uğraş olabilir. Ay tutulması, Ay ve Güneş gökyüzünde aynı yönde bulunduğunda, Ay’ın gölgesinin dünyanın üzerine düşmesi ile gerçekleşir. Ay ve Güneş gibi cisimlerin dünyaya tek etkisi yerçekimseldir ve bu etkiler her zaman vardır. Ay ve Güneş gökyüzünde aynı yönde bulunduğunda bu etkiler diğer zamanlardan farklı değil. Bu yüzden ay tutulması sırasında doğa kanunlarının işleyişi, diğer herhangi bir zamandan farklı değil.”

[1] https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1985Natur.318..419C/abstract
[2] https://www.telegraph.co.uk/news/uknews/1439101/Astrologers-fail-to-predict-proof-they-are-wrong.html
[3] Carlson, S. (1985). A double-blind test of astrology. Nature, 318(6045), 419–425
[4] Dean, G., & Kelly, I. (2003). Is astrology relevant to consciousness and psi, Journal of Consciousness Studies 10 (6-7):175-198
[5] Bastedo, R.W. (1978). An emperical test of popular astrology. Skeptical Inquirer, 3(1), 17-38.
Tyson, G.A. (1980). Occupation and astrology or season of birth: a myth? The Journal of Social Psychology, 110, 73-78.

Orijinal haber için bakınız: https://www.indyturk.com/node/413676/bi̇li̇m/astroloji-gerçekten-gelecekten-haber-veriyor-mu

Yorumlar