Kültür Sanat

Eleştirel düşünceyi yöntemleştien Fahredddîn Râzi

Prof. Dr. Ömer Türker, kelam alimi Fahredddîn Râzî Geleneğini anlattı.

Eleştirel düşünceyi yöntemleştien Fahredddîn Râzi

Zeytinburnu Belediyesi'nce Zeytinburnu Kültür Sanat’ta Gerçekleşen Seminer Dizisinin Şubat Ayı Oturumu “İslam’da Eleştirel Düşüncenin Yöntemleşmesi: Fahredddîn Râzî Geleneği” adıyla gerçekleştirildi.

"İslam düşünce geleneğinde eleştirel düşüncenin yöntemi meselesini konuşacağız" diyerek söze başlayan Prof. Dr. Ömer Türker eştirel düşüncenin yöntemleşmesisürecinin Fahredddîn Râzî ile başladığına dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

İslam düşünce tarihi genel olarak Gazzâlî milat kabul edilerek mütekaddimûn ve müteahhirûn (öncekiler ve sonrakiler) olarak iki döneme ayrılır. Eşarî kelamının ayrımı olan bu dönemlendirme, İslam düşüncesinin hem diğer kelam okullarını ve felsefe tarihlerini hem de kelam dışındaki disiplinleri de etkiler. Bu noktada Gazzâlî kelam, felsefe, tasavvuf ve bâtınîliğin hakikat iddiasını ve yöntemlerini değerlendirerek bazı dönüşümlere yol açtığı için önemlidir.  

İlk olarak Gazzâlî, Cüveynî’nin önceki kelamcıların yöntemleri üzerine olan eleştirilerini kelama tatbik etmesi nedeniyle önemlidir. Cüveynî el-Burhan adlı fıkıh usulü kitabında kelamcıların kullandığı kıyas uygulamalarını eleştirir fakat herhangi bir eserinde kendi eleştirilerini kelamî veçhelerden tatbik etmemiştir. Gazzâlî el-İktisâd fi’l-itikâd eseri, Cüveynî’nin eleştirilerinin karşılık bulduğu ilk kelam eseridir. 

İkinci olarak Gazzâlî’nin felsefe eleştirilerinde muhatap aldığı kitlenin değişmiş olduğunu söyledi Türker. Gazzâlî Tehâfütü’l-felâsife adlı eserinde, yirmi meselede filozofların görüşlerini eleştirir. Bu yirmi meselenin üçünde filozofların küfre, on yedi meselede de delalete düştüklerini belirtir. Eleştiriler felsefenin yetkinlik ve saygınlığını yitirmesine neden olmaktan ziyade, daha da yaygınlık kazanmasına neden olmuştur. Kelamcılar süreç içerisinde felsefe ile geçirdikleri mesaiyi arttırmış, İbn Sînâ şârihi olmuşlardır. Gazzâlî ilk kez kelam odağını farklı kelam fırkaları ve diğer dinlerden felsefeye yöneltmiştir. Sonraki kelamcılarda Gazzâlî’nin eleştirel tavrını sürdürmüş, ondan farklı olarak eleştirel tavırlarını teorik seviyede tutmuşlardır. Artık kelamcıların eserlerinde filozofların görüşleri yer almaya başlamış, Fahredddîn Râzî’den sonra kelam ve felsefenin seyrini etkileyecek dönüşüm başlamıştır. 

Fahredddîn Râzî, Gazzâlî öncesi kelam ilminin temel düzenini korumuş fakat mesele sıralamasında düzenleme yapmıştır. Yaptığı düzenin esaslı özelliği, filozofların fiziksel dünyaya ilişkin bilimsel açıklamalarını kelama dâhil etmesi ve kelamcıların varlığa ilişkin açıklamalarını İbn Sînâ’nın varlık-mahiyet ve zorunlu-mümkün ayrımlarıyla zenginleştirmesidir. Râzî kelam ve felsefenin meselelerini birleştirdiği için felsefî görüşlerin eleştirilmesi ve yenilenmesi imkânı bu sayede doğmuştur. Bu yüzden Râzî ve takipçilerinin kelam kitapları daha önce felsefe ve kelam eserlerinde görülmeyen eleştiriler içermektedir. 

“Eleştiri Yapan Düşünürlerin Maksadı Herhangi Bir Bilgiye Ulaştıran Yöntemin Hakikaten O Bilgiyi Garanti Edip Etmediğinin Sağlamasını Yapmaktır” 

Fahredddîn Râzî kelam ve Sînâ’nın felsefesinden yola çıkarak oluşturduğu eleştirel bir teori geliştirmiş. Bu teori kelamcıların ve filozofların görüşlerini eleştirmesine imkân vermekle birlikte esas olarak bir mesele hakkında psikolojik bir durum olarak kesinlik ve itminan hissi ile akıl yürütmenin hakikaten bilimsel olup olmadığı ayırt etme hedefindedir. Râzî’nin bulduğu yöntemi gereği bir görüşün tercihe şayan olması ile o görüşü destekleyen delillerin mantıksal değerini sağduyuya aykırı bir şekilde değerlendirdiği görülmektedir. Bu yöntemi sonraki süreçte önemli bir sonuç doğurmuştur. Bir mesele üzerine diyalektik gücü ile delillendirilen görüşün doğruluğu arasında ilişki bulunmadığı düşüncesi, takipçileri tarafından yöntemleştirilmiştir. 

Fahredddîn Râzî hem kelamı yeniden düzenlemiş hem de Sînâ’da en güçlü ifadesini bulan Meşşâî felsefeyi düzenleyerek sistemleştirmiştir. Bu nedenle Râzî sonrasında, onun düşüncelerinden bağımsız bir kelam ve felsefe geleneği yoktur. Râzî dikkate alınmadan da 12. yüzyıl sonrasındaki kelam ve felsefenin tarihini kavramak zordur. Felsefe ve kelam eserleri Râzî’nin sorduğu sorularla şekillenmiş, kelam ve felsefenin yeni klasikleri onun yaklaşımını benimseyen düşünürler tarafından kaleme alınmıştır. Bu yeni klasikler topluca değerlendirildiği zaman, eserlerin Anadolu’da hâkim olan bilim ve düşünce geleneğini Eşarîlik, Meşşâîlik ve Mâturîdîliğe bağladığı görülmektedir.

“Râzî ve Takipçileri Tarafından Başlatılan Eleştirel Düşünce, İslam’da Düşünce Geleneklerinin Yöntemleri ile İddiaları Arasındaki İlişkinin Sınandığı Tahkik Tavrının Başlamasına Yol Açmıştır” 

Yorumlar