Göbeklitepe ve Tilki sembolizmine mistik bir bakış

24 Aralık 2019 Salı
Göbeklitepe ve Tilki sembolizmine mistik bir bakış
Göbeklitepe ve Tilki sembolizmine mistik bir bakış

Göbeklitepe'nin bilim dünyasında deprem etkisi yarattığı malumunuz. Prof. Dr. Klaus Schmidt'in tabiri ile arkeoloji dünyasının Eriha Şoku yaşadığı yıllarda keşfedilen Göbeklitepe, oluşturduğu depremle doğru olduğu varsayılan pek çok bilimsel teoriyi yerle bir etti.

Ne var ki Göbeklitepe Yılı geride kalırken hâlâ Göbeklitepe'nin öneminin tam kavranamadığına şahit oluyoruz. Bu konuda çok şey söylemek mümkün. Şimdilik sadece, turizm için kesilen altın yumurtlayan tavuğa çevrilerek alanın bilimsel gerçeklerin ve kadim sırların çözümü için önemli anahtar olduğunu gözardı ettiğimizi söylemekle yetinelim.

Bu yazının asıl derdi, Göbeklitepe'yi tartışmak değil, oradaki "sembol dilinin" çözümünün önemine dikkat çekmektir. Çünkü bu dil, sembollere dökülmüş "neolitik söz"ü duyabilmenin ilk adımıdır.

Biz işin şov, pazarlama ve rant kısmıyla uğraşırken, eminim ki Alman arkeologlar ve dilbilimciler sembol dilinin çözümü için yoğun çaba sarf ediyorlar. Türkiye'de bu alanda en kayda değer çalışma (ne yazık ki) Halis Göktuğ'un gerek akademik gerekse okültizm arka planı açısından yetersiz kalan değerli çabalarıdır. Yiğidi öldürüp, hakkını verelim: Bu çabalar, gerek verilen emek, gerekse diğer ideolojik ve sansasyonel metinlerin yanında bilimsel ve mantıki açıdan hayli değerli metinlerdir.

Bir tarihçi olarak inanıyorum ki gerek Göbeklitepe'de yer altında çıkacak, gerekse Şanlıurfa'da keşfedilen Harbetsuvan ve Karahantepe'de bulunacak semboller bu kadim dilin eninde sonunda çözümünü sağlayacaktır. Bu kime kısmet olacaktır, onu zaman gösterecek.

Göbeklitepe sembolik dilinde en çok kullanılan işaretlerin başında; H, T, Daire, Hilal, Tilki, Turna, Yılan geliyor. (Hatta H'nin iki T'nin bileşimi ile oluşturulduğu kompozisyonlar görüyoruz. Ki bu fakire göre bir figürde de karşılıklı duran iki insanın fetüsleri ile H oluşturulmuş olması muhtemeldir)

İkinci Göbeklitepe olarak tanımlanan Karahantepe arkeoloji kazılarında bulunan ilk resimler de bir tilki ve bir yılan oldu.

Tilki sembolü ne anlatıyor?

Bu sembollerin içinde Tilki özellikle Neolitik Çağ ve Anadolu ile Mezopotamya havzası için oldukça sıradışı bir sembol... Daha sonraki dönemlerde şu ana dek ulaşabildiğimiz bulgulara göre, Mezopotamya ve Anadolu kültürlerinde Tilki pek önemsenecek bir varlık göstermiyor.

Hatta sözel sembol olarak çokça kullanılmasına rağmen diğer kültürlerde Tilki çizimlerine çok nadir rastlanıyor. (Kubad Abad’daki arkeoloji kazılarında çıkarılan eşsiz Selçuklu çinilerinde gövde ve ayaklarının bir kısmı mavi, bir kısmı patlıcan moruna boyanmış, hareketini göstermek ve renk çakışmasını engellemek için beyaz çizgiler kullanılmış hayvanlar arasında Tilki de var. Ancak bu tilkinin sembolik olarak özel anlam içerip, içermediğini bilemiyoruz)

Bu açıdan Tilki sembolünün hele de Neolitik dönem için yorumu hiç kolay değil. Aşağıda da göreceğiniz gibi, dünya üzerinde Tilkiyle ilgili inançlar ve semboller, Göbeklitepe sembolizmiyle pek bağdaşmıyor.  Ancak eğer Göbeklitepe'deki yapıların Sirius yıldızına göre konumlandırıldığı tezi doğru ise gerek Sirius yıldızına gerekse Erkek Tilki sembolüne özel önem veren başka bir kültür bu konuda bize ışık tutabilir gibi görünüyor.

Önce dünyadaki yaygın tilki sembolizmine göz atalım. Sonra bu noktaya geri döneceğiz.

Tilki nedir?

Köpekgillerden 24 ayrı türü tespit edilmiş, ortalama 10 kilogram ağırlığında, boyları ortalama 40 ile 80 santimetre arasında değişen, kürklü ve etçil hayvanlardır. Hızlı ve dayanıklı koşucudurlar. İşitme kabiliyetleri çok yüksek, gözleri keskin, koku alma duyuları gelişmiştir. Yaşadıkları ortamlara adaptasyon gücü fazladır ve bu yüzden kutuplar dahil dünyanın pek çok yerinde yaşamaktadırlar. Fakat gündüzleri pek ortalıkta görünmez, geceleri ortaya çıkar ve yalnız avlanırlar.  Yerleşik hayatla birlikte insanların yaşadığı alanlardan yiyecek çalma becerileri de hayli gelişmiştir.

Tilki dünya kültürlerinde neyi sembolize eder?

Japon kültüründe ve özellikle de Şintoizmde Tilki; sevilen bir ilahtır. Zekası ve kamufulaj yeteneği önemsenir.

Çin kültüründe Tilki; iyi şansın, uzun ömrün ve kurnazlığın sembolüdür.

Çin ve Japonya'nında dahil olduğu Uzakdoğu kültürlerinde Tilki; Dişi enerjinin ve yaratıcılığın sembolüdür.

İslam ötesi Türk Kültüründe ve bilhassa Altay ve Yakut halkları arasında Tilki; zeka, hilekârlık ve kurnazlık sembolüdür. Altay ve Yakut halkları Tilki'ye Atalar Kültünün emaneti olarak özel önem verirler.

Müslüman Türk Kültüründe Tilki; zekilik ve kurnazlık vasfını korumaktadır ama aynı zamanda korkaklık ve hırsızlık sembolü olarak da kullanılmaya başlanmıştır.

Doğu ve İslam Aleminde Tilki; kurnazlık ve hırsızlık sembolüdür.

Şamanizmde Tilki; rehber hayvan ve bilgi taşıyıcı olarak özel önem taşır. Tilkinin zekasıyla zor durumlardan kurtulma becerisinin, şamanlara zor problemler karşısında çıkış yolunu göstermede yardımcı olacağına inanılır. Tilkinin hem başka kanallardan bilgi taşıma yetisiyle onun iyi bir elçi olduğu varsayılmaktadır. Bu yüzden bazı şamanlar tilki postundan başlıklar takarlar.

Tilki Şamanizmde de Uzak Doğu kültürlerinde olduğu gibi Dişi Enerji ve Yaratıcılık sembolüdür ve adaptasyon yetenekleri önemsenir.

Batı ve Hıristiyan aleminde Tilki; genellikle şeytanın sembolü olarak karşımıza çıkar. Şeytani zeka ve kötüye kullanılan akılın simgesi sayılır.

Modern zamanlarda Tilki; Özellikle Yahudi işadamları için kullanılan fırsatçı işadamları için kullanılan argo tabirler arasında.

Argoda tilki gibi tabiri kurnaz ve fırsatçı insanlar için kullanılır.

Göbeklitepe'de özellikle avına atlayan tilki sembolü ile bu semboller arasında bağ kurulabilir mi? 

Göbeklitepe sakinlerinin avcı - toplayıcı olduklarını da dikkate alırsak, "kurnazlık ve rehberlik" neden olmasın diyebiliriz. Ayrıca Göbektepe'de Şamanlık İnancının izlerinin de bulunduğunu dikkate alırsak, rehber hayvan özelliği örtüşüyor da denilebilir... Ancak Şamanizmin Tilkisinin dişil, Göbeklitepe'nin Tilkisinin Eril olduğunu dikkatten kaçırmayalım.

Şimdi, nispeteden daha uzak bir coğrafyadan ama daha dikkat çekici benzerlikler içeren bir kültürün Eril Tilki sembolizmini sunacağız sizlere. Eğer Göbeklitepe'deki Sirius yıldızına verilen önem doğruysa bu öykü çok daha büyük önem arz etmektedir. Çünkü Dogonlar atalarının Sirius'tan geldiğine inanan özel bir topluluk ve Tilki onların yaratılış mitolojisinde hayli öne çıkan bir unsur.

Dogon Kültüründe Tilki Sembolizmi

Batı afrika'da bugünkü Mali topraklarında yaşayan Dogonlar, animist ve Amma adlı tek bir yaratıcıya inanıyorlar.

Dogon Mitolojisine göre Amma tükürüğünden Dünya Yumurtasını yaratır. Yumurtada biri erkek diğer dişi ikizler vardır ve birlikte büyümektedir.

Normalde, vakti gelip de kabuk çatladığında her ikisinin de Yumurtadan çıkması gerekmektedir. Ancak Eril olan acele eder ve oluşum süreci tamamlanadan Amma'nın sözünü dinlemeyerek yumurtadan çıkmaya karar verir.

Yumurtadan çıkan ilk yaratık Yayın Balığı şeklindedir. (Ki Batı Afrika mitolojisinde bu balık fetüsü yani erkeklik organını simgeler. Bu noktda Göbeklitepe'de de fetüs simgesinin bol olduğunu anımsamakta yarar var. Şimdi iyice saçmaladın diyebilirsiniz ama bir başka ayrıntıya da dikkat çekmekte yarar var: Göbeklitepe'deki yılan çizimleri aslında normal yılandan çok "kör yılanı" andırır çizimlerdir ve "yayın balığı" çizimleri ile de benzerlik içerirler )

Çift olarak doğması gerekirken, Tek olarak yumurtadan çıkan yaratık zamanla İkizininin yani kendisini tamamlayacak Diğer Yarısının eksikliğini hissetmeye başlar. İkizini bulmak için yumurtaya geri döner ama onu bulmaz. Yaratıcı Amma ona ders vermek için dişil olan diğer yarısını saklamıştır. Dişil Yarı Nommo'dur. Gelişimini tamamladığı için Eril Yarı gibi eksik değildir. Daha sonra suyun ve bereketin efendisi olarak babasının sakladığı yerden yeryüzüne indirilecektir.

Tanrı Amma bu esnada yumurtanın içindeki plesantadan yeryüzünü yaratır. Dişil Yarısını arayan Eril Firari ise yine amma'yı kızdıracak bir eylemde bulunur ve Yeryüzü ile cinsel temasa geçer. Bu dünyadaki ilk tecavüz vakasıdır ve ensest bir eylemdir. Çünkü Yeryüzü Amma'nın bir parçasıdır...

Eril Firari, Yeryüzüne tecavüzle kalmamış, Yaratıcı Amma'nın toprağa sakladığı ilksel tohumlar ile "sözü" de çalmıştır. Amma bu kez çok kızar ve çalınan söz ile ilksel tohumları geri alarak, Eril yarıyı Tilki'ye dönüştürür. Tilki'nin burada sözü çaldığı için cezalandırıldığının altını çizmeke yarar var. Dogon inançlarına göre; ilk yaratılan olgular arasında yer alan söz insanların iç organlarında oluşur. Tükürük söz hayat veren ana unsurdur. Kalbin sıcaklığı tükürüğün suyunu ısıtır ve ciğerlerden yukarı çıkmasını sağlar. Söz gıtlakta şekillenerek, dudaklarda son halini alır...

Boz Tilkiye dönüştürülen Eril Yarı, artık sadece geceleri ortaya çıkmaya ve toprağa gömülü çukurlarda tek başına yaşamaya mahkumdur. Ve Dogon mitolojisine göre o gün bugündür de diğer yarısını aramaktadır.

İnanışa göre; Sirius yıldızının 3 parça oluşu ve diğerlerine kavuşmadan etraflarında dönen parçaları da bu öykünün gökyüzündeki tezahürüdür.

Eril Yarısının Boz Tilkiye dönüştürülüp yalnızlığa mahkum edilmesinden sonra Dişil yarı Nommo Yeryüzüne iner. Eril Yarısının oluşturduğu felaketleri telafi edebilmek için kurban edilir ve parçaları dünyanın 4 yanına dağıtılır. Daha sonra Amma, Nommo'yu tekrar diriltir ve ona içinde 4'ü erkek, 4'ü kadın olan ilk insanları hediye eder.  İnsanlar Nommo'nun diğer yarısının kirlettiği toprakları temizlemek için yaşarlar, çoğalırlar ve emek sarf ederler...

Dogon mitolojisinin sözü çaldığı için cezalandırılan Erkek Tilkisi, onun Sirius'la sembolize edilmesi ile Göbeklitepe'nin Erkek Tilkisi ve Sirius'a göre konumlandırıldığı iddia edilen T şekilli taşlarla dolu yapıları arasındaki benzerlik sadece bir tesadüf olabilir...

Nommo ve Göbeklitepe'deki Ana Tanrıça

Lakin sizi daha çok şaşırtacak ilginç bir başka benzerlik de sunabilirim.  Kadının Adı yok denilen Göbeklitepe'nin kendisinin kadın yani Ana Tanrıça olduğunu savunanlar da var.

Ünlü İlahiyat Bilimci Karl. W. Luckert, Göbeklitepe adlı eserinde, arkeolojik alanın şeklinin kollarını ve bacaklarını açmış bir kadına benzediğine dikkat çekiyor. Alandaki ilk maden kazılarının da kadının mahrem yerine denk geldiğini iddia ederek,  "Göbeklitepe'de 'Yeryüzü' Anneydi. böylece Gökyüzünün de Baba olması için hiçbir engel yoktu" diyor.

Göbeklitepe'nin kollarını ve bacaklarını dört ayrı yöne açan kadın şekli ile parçaları dünyanın dört yanına saçılan Nommo mitinin benzerliğini de son not olarak düşmüş olalım.

Sizce bu kadar çok benzerlik olması tuhaf değil mi?

Bence değil. Daha fazla benzerlik bulmak bile normaldir ve aralarındaki ilişki kanıtlanmadığı sürece birbileri ile ilgili oldukları iddia edilemez. Çünkü İnsan beyni her çağda ve her ortamda benzer koşullarda benzer üretimler yapabilir. Ve salt benzerliklerden yola çıkılarak bilim yapılmaz.

Ama bilim yaparken insanın daha geniş perspektiften bakabilmesi ve geniş açılı görebilmesi de önemlidir. Bu fakir, bu yazısı ise sadece bilim insanlarına Dogon mitolojisini doğuran şartlarla, Göbeklitepe Kültürünü doğuran şartlar benzeşiyor olabilir, işaretini vermek istiyor.

Yaşar İliksiz - Mistikalem.com

@yasariliksiz

yasar@yasariliksiz.com