Allah'a inanmak ile Tanrı'ya inanmak arasındaki farklara giriş
Müslüman olmayanlar için Allah, Müslümanların inandığı tanrıdır. İslam da; 6. yüzyılda Arap yarımadasında Peygamber Muhammed'in Kuran yoluyla Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerini reform hareketidir. Dolayısı ile Allah'a inanmak ile başka bir tanrıya inanmak arasındaki farklar sadece ona edilen dua içerikleri ve ibadet şekilleri ile sınırlıdır.
Kimi Müslümanlara göre de; Allah ile Tanrı arasındaki fark tanım içeriğinden kaynaklanmaktadır, İslam da kendisinden önceki inançlara "ayar çeken" "semavi" inançtır...
Kimi Müslümanlara göre Allah; "tanrı" kelimesinin Arapça karşılığı olan 'ilâh'tan çok farklı ve "Noksansız (tam donanımlı) Yaratıcı Güç"tür. Bu nedenle Allah'a Tanrı denmesi caiz bile değildir. Müslümanlığın temel taşı "Şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yok! Muhammed onun kulu ve kitap verilmiş peygamberidir" ikrarı da bunu gerektirmektedir...
Kimi Müslümanlara göre ise Allah'ın nasıl adlandırıldığının hiç önemi yoktur... Önemli olan O'nu anarken O'nun ne olduğunun şuurunda olmaktır... "İman edenler"; "Allah Bir'dir" derken aslında "Allah herşeyden başka" demektedir. Kastettiği "Bir", "herhangi bir bir" değildir... Hatta o "Bir"in "1" sayısı ile hiç alakası yoktur. O Bir'i 1 gibi algılamak onun eşi olabileceğini düşünmektir.
Müslüman ilahiyatçıların Türkçe karşılığı "Birleme Sözcüğü" olan "Kelime-i Tevhîd" terimini "Allah'ın düşünülebilen (zihinde canlandırılabilecek) her şeyden farklı olduğunu dille ilan etmek" olarak özetlemesi Bir'in yukarıda açıklamaya çalıştığımız farkından kaynaklanmaktadır. (Bu noktada Arapça La sözcüğünün "reddetme" anlamına da kafa yormakta yarar var)
Önemsiz gibi görünen bu üç algı biçimi "ummana dalmaya niyetli olanların" çözmesi gereken "muamma"dır. Muamma çözülmeden ya da çözümü olduğu düşünülen algılarla hareket edildiğinde; "iman edenlerin" yolu, en iyi ihtimalle "çıkmaz sokaklara" (Deizm) daha kötüsü "çatallı yollara" (şirk) çıkmaktadır...
(Ara not: Müslümanlar arasında Deizme yönelen gençlerin çokluğunun temel nedenlerinden biri de ulaşabildikleri çevrelerde "ummana dalan" (iman etmiş iman eden / iman eden mümin) görememeleridir. Politik İslam amentüsünün "fazla kurcalama" emri "kaht-ı ummana dalan" (iman etmiş mümin kıtlığı) doğurduğundan ve dozajı gittikçe artan "propaganda tebliğler"nden dolayı gençlerin Müslüman Alimler ile "Dini Önderleri" aynı kefeye koyması sorunu gittikçe içinden çıkılmaz gayya kuyusuna dönüşmektedir...)
Bu noktadan sonra Allah'a İnanma ile Tanrı'ya inanma arasındaki farkları anlamak (Bakınız: Anlayan insan ile anlamlandıran insan arasındaki fark) mümkündür...
"Tanrı'ya inanmak"; iradelerini koşulsuz şekilde tanrıya teslim eden, kesin inançlı müminler gerektirir.
Sorgusuz sualsiz tanrı yasalarına uyulması şarttır.
Tanrısal emirler ile gerçekler çelişse dahi inanç esasları sorgulanamaz, inanç otoritelerinin dediği yapılır..
Müminlerin içe doğru düşünmeleri sevap, dışa doğru düşünmelerini günahtır...
Tanrı'ya inananların neye inandıklarını sorgulamaları ve inançlarından şüphe etmeleri affedilmez suçtur...
Tanrıya inanların her şartta ve tüm gelişmelerde yapacağı her davranış ve takınacağı her tavır tanımlıdır ve adresi bellidir, iradelerini aksi yönde kullanamazlar
Allah'a inanmak; özgür iradeleri ile Allah'ın ipine tutunmaları istenen müminler gerektirir. Kesin inançlı müminler yerine imanlarını sürekli gözden geçiren inananlar ister.
"Bir"liği anlanan ve ipine sarınılan Yaratıcı'nın emirlerine araştırarak ve sorgulayarak uyulması gerekir.
Dini otoritelerce Yaratıcının emri olduğu iddia edilen emirler ile gerçekler çeliştiğinde çelişkinin özü araştırılır ve gerçek esas alınır. Mümkünse dini otoritenin "düzeltilmesi" gerekir..
Müminlerin içe doğru düşünmeleri de dışa doğru düşünmeleri de sevaptır...
Allah'ın varlığı ve birliği dahil tüm iman esaslarından şüphe edilerek defaatle sorgulanması teşvik edilir. Çünkü Allah'a inanan müminin Kamil İman denilen olgunluk noktasına ulaşması ancak o sorgulamalarla mümkündür...
Allah'a inananlar, şartlar ve gelişmelere göre nasıl davranacaklarını kendileri belirleyecek özgürlüğe sahiptirler.
Yaşar İliksiz - mistikalem
@yasariliksiz
www.yasariliksiz.com
yasar@yasariliksiz.com
- 13 Nisan 2024
- 08 Mart 2024
-
17 Ocak 2024
Uzaya çıkan ilk Türk kimdi? Türklerin Uzay Gücü: Propaganda ve gerçek!
- 03 Ocak 2024
- 12 Mart 2022
- 05 Kasım 2021
- 19 Ekim 2021
- 16 Haziran 2021
-
06 Haziran 2021
Kirlenmek Yükseltir! Daha fazla kir, daha yüksek makam demek!
- 04 Haziran 2021
- 11 Nisan 2021
- 19 Ocak 2020