Bir Proxy Sembol olarak Siloam Yazıtı'na bakış

Son medyatik gündem oluşturma operasyonundan kopan fırtına şimdilik dindiğine göre, artık bu meselenin neden ısıtılıp, ısıtılıp Türkiye - İsrail - Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere ilişkilerinin kritik anlarında gündeme getirildiğini sorgulatma zamanı geldi diye düşünüyorum...
Yazımız çok karmaşık değil, özetle şunu sorguluyor: Bu tartışmayı İsrail ya da Türkiye körüklüyor ise amacı ne olabilir, kime ne yarar sağlar, kim ne zarar görür? Ancak bunlar en iyi ihtimaller. Daha kötü bir olasılık var: Ya her iki ülke de bu tartışmayı başlatan taraf değilse ve bu tartışmanın içine itiliyorsa...
Siloam Yazıtı'nın (Şiloah Kitabesi ve Silvan Yazıtı olarak da anılır) ne olduğunu hâlâ bilmeyen var mı bilinmez. Ama bunca bilgi kirliliği içinde hafıza tazelemek için önce ne olduğunu hatırlatalım:
SİLOAM YAZITININ ÖYKÜSÜ, İÇERİĞİ VE ÖNEMİ
Siloam Yazıtı; Kudüs’teki Hizkiya Tüneli (Hezekiah’s Tunnel, Siloam Tunnel) içinde keşfedilmiş İbranice kitabedir. Kazımına iki ayrı noktadan başlanan tünelin tam kitabenin bulunduğu yerde birleştirildiğini anlatan, o günü ve o yeri ölümsüzleştirmek amacıyla kaleme alınmış bir metindir.
"tünel ... ve bu tünelin hikayesi, ...
birbirine karşı olan balta sesleri arasında ve (kesmek için) üç arşın kala ... bir adamın sesi ...
karşısındakine seslendi; çünkü sağdaki kayada ZADA vardı. Tünel tamamlandığında, taş işçilerinin her biri karşısındakine doğru baltalarını savurdu ve su kaynaktan havuza doğru 1,200 arşın aktı. Taş işçilerinin başının üzerinde 100 arşın yükseklik vardı."
Halen İstanbul Arkeoloji Müzeleri envanterinde yer alan kitabe Asurluların yaklaşık MÖ 701'deki Kudüs Kuşatması ile ilgilidir. O dönemde Yehuda Krallığı'nın başkenti Kudüs Yeni Asur kralı Sanherib tarafından kuşatılmış Yehuda Kralı Hezekiya''dan haraç alınca Asur'a dönmüştür. Tevrat'ta da Hezekiya'nın Asur'a 300 talant gümüş ve 30 talant altın ödediği kaydı yer almaktadır. Kitâb-ı Mukaddes'e göre Siloam tüneli ve Kudüs'teki Geniş Duvar, Kral Hezekiya tarafından yaklaşan Asur kuşatmasına karşı önlem olarak inşa edilmiştir. Bu çerçevede kitabe gerek Kitâb-ı Mukaddes arkeolojisi açısından gerekse teolojik bir kaynağı doğrulayan tarihi bir belge olması açısından önem taşımaktadır. MÖ 8. yüzyıla tarihlenen yazıt türünün bilinen en eski örneğidir. Kral Hezekiah ( M.Ö. 725-697) tarafından Kudüs'e Ayn-ı Silvan /Gihon Pınar’ından şehirdeki Siloam Havuzu'na su getirmek için inşa edilen 533 metre uzunluğundaki bu ilginç kaya tüneli 1838 yılında Edward Robinson tarafından keşfedilmiştir.
Kudüs’ün güneydoğusunda, Silvan (Siloam) köyünde bulunan Siloam (Şiloah) Havuzu’nun yakınında keşfedilmiştir. Rivayetlere göre; 1880 yılında Kudüslü bir çocuk, tünelde oynarken duvardaki yazıyı fark etmiş, ardından Osmanlı yetkililerine bildirilmiştir. Yazıt, 1890’da Osmanlı yönetimi tarafından İstanbul’a getirilmiştir. Bugün kenarları kırık ve bütünlüğü bozulmuş olsa da tek levha halinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde muhafaza edilmektedir. Esasında altı satırdan oluşan taş yazıt, yerinden çıkarılırken parçalandığından en üst satırın baş kısmı ve alt kısımların bir bölümü ciddi şekilde aşınmış ve kaybolmuştur. Buna rağmen kalan satırlardan yazıtın ana içeriği anlaşılmaktadır.
Siloam Yazıtı; İbrani paleografisinin en eski örneklerindendir, bu nedenle de kültürel, arkeolojik, epigrafik ve ilahiyat özellikle de İncil araştırmaları açısından büyük önem taşır.
Yazıt paleografik yöntemlerle MÖ 8. yüzyıla, büyük olasılıkla Yahuda Kralı Hizkiya (MÖ 715–687) dönemine tarihlenir. Bu dönem, Asur tehdidine karşı Kudüs’ün su ihtiyacını güvenceye almak için büyük mühendislik projelerinin gerçekleştirildiği zamandır.
SİLOAM KİTABESİ İÇİN KOPARTILAN MEDYATİK FIRTINALAR
Ancak bizim bu yazıdaki amacımız kitabenin önemi değil, zaman - zaman (ama tam da o zaman) kitabe üzerinden köpürtülen tartışmalardır.
Siloam Yazıtı'nın ne olduğunun ötesine bakıp, onun bir "enstrüman" olarak nasıl ve neden belirli zamanlarda "kullanıldığını" iyi anlamak gerekiyor. Konunun basit bir tarihi eser tartışması olmaktan öte uluslararası ilişkiler, psikolojik harekat (psy-op) ve diplomasi savaşı alanındaki önemini fark etmek gerekiyor.
Siloam Yazıtı Neden Bir "Araç" Olarak Kullanılır?
Önce görünür ve en doğal nedene bakalım: Siyonist devletin, tarihsel meşruiyet ve toprak talebinin görünür kanıtı olarak Yazıt, somut bir arkeolojik bulgudur. İsrail, "bu topraklardaki binlerce yıllık varlığımızın ve devlet geleneğimizin kanıtı" argümanını kullanmaktadır. Yahudi Dünyası, özellikle Filistinlilerin ve onları destekleyenlerin "İsrail bir işgalci kolonidir, bu topraklarla tarihi bağı yoktur" argümanına karşı bu yazıtı sembolik bir "savunma kalkanı" olarak kullanmaktadır. Tartışma ne zaman alevlense, alt metinde bu meşruiyet savaşı yatar. Ancak buradaki ince bir detaya dikkat etmek gerekiyor. Yahudilerin bu argümanı kullanması için Yazıtın nerede olduğunun çok da önemi yoktur. Hatta tartışmanın daha da alevlenmesi açısından kendilerinden başka ellerde olması işlerine bile gelir...
2. Kudüs'ün Statüsüne Dair Söylem Mücadelesi: Yazıt, Kudüs'ün kalbinde bulunmuştur. Kudüs, hem İsrail hem Filistin hem de uluslararası toplum için en merkezi ve çözülmesi en zor meseledir. İsrail, Kudüs'ün "birleşik ve ebedi başkenti" olduğunu tüm dünyaya kabul ettirme çabasındadır. Siloam Yazıtı gibi eserler, bu çabada kullanılan "tarihsel argümanlar" takımının bir parçasıdır. Yazıtın gündeme gelmesi, doğrudan Kudüs'ün kimliği ve statüsü hakkında bir söylem mücadelesini tetikler.
İç ve Dış Politikalara Yönelik Psikolojik Operasyon:
İsrail açısından İç Politika Malzemesi Olarak: İsrail halkına "atalarımızın topraklarında var olma hakkımız somut kanıtlarla sabittir" mesajını pekiştirir. Bu, özellikle siyasi kriz veya güvenlik sorunları dönemlerinde milli moral ve birliği güçlendirmek için kullanılabilir.
Dış Politika (Özellikle Hristiyan Siyonistler ve Muhafazakarlar): Batı dünyasında, özellikle ABD'de, İncil'deki hikayelere inanan ve İsrail'in varlığını destekleyen büyük bir kitle vardır. Siloam Yazıtı, İncil'de (2. Krallar 20:20) bahsedilen bir su tünelinin somut kanıtıdır. Bu, onlar için imanlarını ve siyasi duruşlarını güçlendiren arkeolojik bir delildir. Konunun gündeme getirilmesi, bu kitlenin desteğini mobilize etmeye yarar.
Zamanlamayı Tetikleyen Faktörler ve "Diplomatik / Espiyonaj Manevra"
Bu tartışma genellikle rastgele değil, aşağıdaki durumlarda "patlatılmaktadır":
Yıkıcı Gündem Yönetimi (Distraction): İsrail iç veya dış politikada zor bir durumla karşılaştığında (örneğin, Gazze'deki bir operasyona yönelik uluslararası tepkiler, iç siyasetteki bir koalisyon krizi, yolsuzluk iddiaları), milliyetçi ve tarihsel bir mesele gündeme getirilerek kamuoyunun dikkati başka yöne çekilebilir. Bu, zaten birçok ülkenin kullandığı klasik bir stratejidir.
Müzakere Pozisyonunu Güçlendirme: Özellikle ABD öncülüğünde "barış süreci" veya "iki devletli çözüm" müzakerelerinin gündemde olduğu dönemlerde, İsrail masaya "tarihsel ve dini bağlarımızı asla göz ardı edemezsiniz" mesajıyla daha güçlü oturmak ister. Siloam Yazıtı gibi semboller, müzakereciler için bir pazarlık kozu ve arka plan dayanağı oluşturur.
3. Türkiye - İsrail İlişkilerindeki Gerilim Noktaları: Özellikle Türkiye'nin İsrail politikasının sertleştiği, Filistin davasını ön planda tuttuğu dönemlerde, İsrail yanlısı çevreler veya doğrudan İsrail diplomatik kanalları, Türkiye'deki milliyetçi/muhafazakar kesimlerde karşılık bulabilecek "ortak kültürel miras" veya "tarihe saygı" söylemlerini öne çıkarabilir. Amaç, Türkiye'nin söylemini yumuşatmak veya kamuoyunda bir tartışma başlatarak hükümetin politikalarını dolaylı yoldan zorlamaktır.
SİLOAM YAZITI TARTIŞMALARI NE KADAR MASUM?
Dikkat çekmek istediğimiz nokta çok açık: Siloam Yazıtı tartışmalarının zamanlamaları masum değil. Bu yazıt, İsrail'in ulusal kimlik ve toprak meşruiyeti naratifinde o kadar merkezi bir semboldür ki, onun gündeme getirilmesi çoğu zaman stratejik iletişim hamlesi, kamu diplomasisi aracı veya bir yıkıcı gündem yönetimi taktiğidir.
Amacı, dikkati başka yöne çekmek, müzakere pozisyonunu güçlendirmek veya belirli bir kitlede sempati ve destek uyandırmaktır.
Peki bu tartışmanın diğer kutbunda yer alan Türkiye, bu tartışmadan yarar umyyor olabilir mi? Biraz da bu konuda fikir fırtınası yapalım:
Türkiye Açısından yarar olasılıkları:
Milli Prestij ve Egemenlik Vurgusu: Eseri koruma altında tutmak, "egemen bir devlet olarak kültürel mirasımız üzerindeki hakkımızı ve sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz" mesajı verir. Bu, içeride milliyetçi ve muhafazakar kesimler nezdinde güçlü bir siyasi kazanç gibi görünmektedir. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi İsrail bu konuda tartışmayı daha çok alevlendirmek için Yazıtın kendi elinde olmasını istemez. Yani Türkiye bundan yarar umarken zarar görebilir.
Bölgesel Aktör Kimliğinin Pekişmesi: Osmanlı mirasçısı olarak, bölgedeki tarihi eserler üzerinde bir "nüfuz iddiasının" sembolü haline gelir. Bu, Türkiye'nin bölgeyle olan tarihsel bağlarını vurgulayarak soft power (yumuşak gücünü) artırabilir. Ancak bu da dış politikada ne kadar etkili olur iyi analiz edilmelidir.
Diplomatik Pazarlık Kozu: Eser, İsrail ile yaşanacak olası bir yakınlaşma döneminde "iyi niyet göstergesi" olarak kullanılabilecek önemli bir diplomatik kozdur. İlişkilerin normalleşmesi sürecinde bir takas unsuru olarak gündeme gelebilir. Ancak bu olasılık da aslına Türkiye iç politikasında deprem etikisi yapıp, ters tepecek bir hamle olur. Zarten bu sadece fikir fırtınası olarak sadece bir olasılık olarak burada zikredilmiştir.
İslam Dünyasında Liderlik İmajı: Kudüs ve Filistin meselesine verdiği önceliğin somut bir nişanesi olarak tartışma Türkiye'nin işine yarayabilir. İsrail'e karşı bir kültürel miras mücadelesi veriyor olmak, İslam dünyasındaki itibarını pekiştirebilir.
Türkiye Açısından zarar olasılıkları:
Uluslararası Hukuk ve Diplomasi Baskısı: Eserin iadesi talebi, uluslararası arenada (özellikle Batılı ülkeler ve siyonist çevrelerde) daha çok taraftar bulabilir ve ülke zarar verici eleştirilere maruz bırakılabilir. Bu, İç Politikada Milli Prestij ve Egemenlik hesapları ile kıyaslandığında sonuçları iyi analiz edilmesi gereken bir olasılıktır. Türkiye'nin kültürel diplomasisinin zedelenmesi halinde zincirleme reaksiyonlar birbirini izleyecektir.
İlişkilerde Gerilimin Kronikleşmesi: Konunun sürekli gündemde tutulması, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki güven bunalımını derinleştirir ve normalleşme çabalarının önüne bir engel olarak çıkabilir.
Taraflı ve Siyasileşmiş Bir Bakış Açısına Hapsolma: Eseri sadece bir "milli gurur meselesi" veya "diplomatik koz" olarak göstermek, onun evrensel açısından bilimsel ve kültürel değeri göz önüne alındığında Türkiye'yi tarafsız bir "kültür koruyucusu" imajından uzaklaştırabilir.
Konunun buraya kadar olan kısmını özetlesek:
Her iki taraf için de bu tartışma, somut bir eserden ziyade, onun temsil ettiği semboller ve naratifler üzerinden verilen bir meşruiyet ve prestij savaşı olabilir. Kazançlar daha çok iç siyasetteki milli motivasyon ve dış politikadaki sembolik dil ile ilgiliyken, kayıplar ise uluslararası itibar ve ikili ilişkilerin zarar görmesi riski olarak karşımıza çıkar.
PROXY SEMBOL OLARAK SİLOAM KİTABESİ
Böyle karmaşık dinamikleri anlamak için kilit bir kavrama daha dikkatiniz çekeceğiz: Proxy sembol terimi
Proxy Sembol (Vekil Sembol) nedir?
Proksy Sembol ( Proxy sembol / Vekil Sembol); görünenin ötesinde anlam ve niyet gizleyen, kullananların asıl amacının görünen değil gizlenen niyete ulaşmak olduğunu ifade eden terimdir. Halka veya uluslararası kamuoyuna gösterilen yüzünün dışında başka amaçlar için manipülasyon amaçlı kullanılan sembollerdir.
Basitçe, asıl, daha büyük ve çoğu zaman doğrudan tartışılması zor olan bir çatışmayı veya gerilimi temsil eden daha somut, daha küçük ve sembolik bir nesne veya konudur. Tıpkı bir "vekil savaş"ta (proxy war) olduğu gibi, taraflar doğrudan birbirleriyle çarpışmak yerine, başka bir ülke veya grubu kullanır. Proxy sembolde ise, doğrudan toprak, egemenlik veya kimlik üzerine savaşmak yerine, bu kavramları temsil eden bir nesne üzerinden mücadele verilir.
Bu kavram genellikle siyaset biliminde ve stratejik analizde; aktörlerin gerçek niyetlerini ve güç dinamiklerini anlamak için kullanılır. Sembollerin sadece kültürel veya manevi anlamlar taşımadığını, aynı zamanda gizli politik çıkarlar için birer araç olabileceğini vurgular. Bir sembolün ne anlama geldiğini anlamak için, ona kimin sahip çıktığına, kimin finanse ettiğine ve ne gibi stratejik amaçlara hizmet ettiğine bakmak önemlidir.
Tarihsel Bir Olayın Yeniden Anlamlandırılması: Bir grubun, toplumsal bir olayı veya kahramanı, kendi siyasi gündemine hizmet edecek şekilde sahiplenmesi ve onu bir "proxy sembol" olarak kullanması.
Siyasi Bir Liderin Sembol Olarak Kullanılması: Güçlü bir devletin, zayıf bir ülkedeki popüler bir lideri desteklemesi ve o liderin iktidara gelmesini sağlaması. Bu durumda, o lider halkın iradesini temsil ediyor gibi görünse de, aslında arkasındaki dış gücün politikalarını uygulayan bir "proxy sembol" haline gelir.
Bir Örgütün Veya İdeolojinin Kullanılması: Bir devletin, kendi çıkarlarına hizmet eden belirli bir ideolojik hareketi veya dini örgütü desteklemesi. Bu hareket, halka bir değişim veya kurtuluş sembolü olarak sunulurken, aslında arkasındaki devletin jeopolitik çıkarlarını ilerletmek için bir araç görevi görür.
Siloam Yazıtı Neden Bir "Proxy Sembol"dür?
Çünkü bu taş yazıt, aslında çok daha büyük ve çözülmesi zor meseleler gündemde iken ortaya atılmakta ve zaten uzlaşı mümkün görünmeyen konularda gündeme gelebilecek pozitif olasılıkları silip süpürmek için kullanılmaktadır.
Kudüs'ün Statüsü: Yazıtın kendisi değil, onun ait olduğu toprakların (Doğu Kudüs) kime ait olduğu ve kimin tarihinin daha meşru sayılacağı asıl meseledir. Yazıt, Kudüs mücadelesinin somutlaşmış halidir. Siyonist İsrail'in "antik bir devletin modern temsilcisiyiz" iddiası ile Filistinlilerin "işgalci bir kolonisiniz" söylemi, avam önünde tartışılamayacak kadar karmaşıktır. Siloam Yazıtı, bu soyut meşruiyet savaşının somutlaştırılması için verilen mücaelenin vekil sembollerinden biri olarak kullanılabilir.
Egemenlik ve Güç Gösterisi: İsrail'in bölgesel nüfuz plan ve projeleri karşısında Türkiye'nin nüfuzunu koruma ve varlığını tehditlerden kurtarma mücadelesi, her zaman doğrudan askeri bir çatışma olarak tezahür etmez. Bir müzede sergilenen bir taşın "kime ait olduğu" üzerinden verilen bu mücadele, bir güç gösterisi ve egemenlik iddiasının vekil sembolü olarak kullanılabilir.
Kimlik Politikaları: Hemen her devletin iç siyasetinde, "öteki"ne karşı milli bir düşman yaratmak ve kendi tabanını mobilize etmek için kullanışlı bir araçtır. Yazıt, kimliklerin "biz" ve "onlar" olarak inşa edilmesinde bir araç olarak vekil sembol görevi görür.
Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB, doğrudan savaşmak yerine Berlin Duvarı, uzay yarışı veya bir basketbol maçı (örneğin 1972 Olimpiyatları) üzerinden prestij mücadelesi verirdi. O duvar, o uzay aracı veya o maç, ideolojik çatışmanın birer proxy sembolüydü.
Aynı şekilde, Siloam Yazıtı da Orta Doğu'daki kimlik, toprak ve meşruiyet çatışmalarının bir "proxy sembolü"dür. Taraflar, asıl büyük meseleleri çözmek yerine (veya çözemezken), bu somut nesne üzerinden hem kendi halklarına hem de dünyaya mesaj verir, güç gösterir ve pozisyon alır.
İşte bu nedenlerle tartışma asla sadece "tarihi bir eser nerede sergilenmeli" meselesi olarak kalmaz. O eser, üzerine yüklenen anlamlar nedeniyle bir vekil sembole dönüşür ve çok daha büyük bir savaşın küçük ama son derece anlamlı bir cephesi haline gelir.
Spinoza'ya atıfla sık sık kullandığım bir söz vardır, yine tekrar edeyim; "havaya atılan bir taşa da sorsanız, kendi iradesi ile yükseldiğini söyler". Velhasıl, dünyadaki her canlı özne olmak ister ama yaratılış kanunları gereği çoğu ve hatta zaman zaman hepsi birer nesnedir.
Bu yüzden "Proxy sembol" olarak Silom Yazıtını "Türkiye" ve "İsrail" kendilerinin ortaya attığı bir argüman olarak görmemeli, aslında bu sembolü onların önüne atan "bir başka gücün" çıkarının neler olduğunu iyi sorgulamalıdır.
Hele de her iki devletin de farklı açılardan "Hukuksal" tartışmaların odağında iken bu sembolden yarar umarken uğrayacakları zararları ihmal etmemeleri önemli.
Çünkü her ne kadar günümüz siyasi konjonktüründe çok zor görünse de her iki devletin de adil imajına sahip olarak ve kendi iç dinamiklerinde sorunsuz kalması halinde Ortadoğu'da çok şey değişecektir ve böyle bir olasılık şimdilik her iki ülkenin kendileri de sahil kimsenin işine gelmez...
Yaşar İliksiz - Mistikalem.com
www.yasariliksiz.com / @yasariliksiz
-
01 Ağustos 2025
NATO raporu ile Demokles’in Kılıcı'nı DIANA Projesi için sallıyor
-
19 Haziran 2025
Karanlık Peter Prensibi: Gayrımeşru destekli kirlenerek yükselme yasası
-
01 Haziran 2025
Mitolojinin Anatomisi: İnsanın örüntü arayışı ve gerçeğin kurgusal maskeleri
-
15 Mayıs 2025
Sessiz Figürler, Konuşan Zamanlar: Arkeolojik Eserlerin Popüler Yüzü
- 13 Nisan 2025
- 16 Aralık 2024
-
14 Kasım 2024
Urfa Kalesi - Hz. İbrahim, Balıklıgöl - Tanrıça Atargatis, Taş Tepeler - ???
- 24 Eylül 2024
- 17 Eylül 2024
- 13 Nisan 2024
-
27 Mart 2024
Allah'a inanmak ile Tanrı'ya inanmak arasındaki farklara giriş
- 08 Mart 2024