Kendinizi akışa bırakmak pes etmek değildir

28 Şubat 2020 Cuma
Kendinizi akışa bırakmak pes etmek değildir
Kendinizi akışa bırakmak pes etmek değildir

Bazen başımızı ellerimizin arasına alır düşünürüz..
Binlerce yıldır milyonlarca insanın yaptığı bir düşünme bu. Bu düşünme, pes etmekle daha sert yüklenmek arasında gidip gelmenin düşünmesi.

Bazen hayatımızda bizim içimizdeki bazı klikleri yerinden oynatan olaylar yaşarız. Yaşananlar bize, daha fazla böyle gidemeyeceğimizi fısıldar.Biz de söz dinleriz ve böylece bilinçli dönüşüm başlar.

Olaylar hayatımızın hangi alanında yaşandıysa, düzenlemeye oradan başlarız; fakat hayatta her şey birbiri ile bağlantılıdır.

Bir alanda değiştirdiğimiz bir tavır, diğerini tetikler ve bir de bakmışız ki, boyası kalkan duvarı boyayacakken duvarın su aldığını gören, duvarı yenilemişken tümden tamirat işlerini aradan çıkarayım, derken işe yaramayan eşyaları atayım diyen bir ev sahibi gibi komple bir yenilenmeye girişmişiz.

Fakat birçok hata ile yüzleşilmiş, birçok sorun çözülmüş, kapatılması gereken meseleler kapatılmış, girişilmesi gereken işlere başlanmış olmasına rağmen, bazen inatla hayat rayına tekrar oturmaz. Pes etmek isteriz, dönemeyecek kadar çok yol aldığımızı görürüz. Daha hızla ve hırsla devam etmek isteriz ama tam da bu hırs ve hızın bir zamanlar bir şeyleri bozduğunu farkına varırız. Eylemsizleşiriz.

Bu eylemsizlik, bir meseleyi düzeltmek için bu kadar yol kat ettikten sonra bize yanlış gelir. Bu yüzden kendimizi ona da direnmek zorundaymış gibi hisseder, bu eylemsizliği pes etmek sanarız. Oysa tam da eylemsizleşmenin zamanıdır

Ev örneğine tekrar dönelim, bir duvarı yeniden yaparsak, oturup kurumasını bekleriz. Bir duvarı boyarsak, oturup kurumasını bekleriz. Durduğumuzda göreceğimiz şeyler vardır çünkü. Hayatı rayına tekrar oturmasına sanki bir milim falan kalmışken, bir türlü raya girmeyen hayatı tutan, tüm bu büyük değişim esnasında dikkatinizi çekmeyecek kadar masum ve küçük duran bir şeyler.

Bu basit şeyler, milim farkla sürekli işleri bozmaktadır ve onların da son olarak kesilmesi, bırakılması lazım gelir. Yani bir an için tamamen bağsız, boşlukta salınmak gerekir.

İnsanlar boşlukta kalmaktan korkarlar. İnsanlar boşluğa düşmekten korkarlar.

Ama evren dahil doğan her şey, tam da bir boşlukta döllenmiştir.

Yani özetle, kendinizi akışa bırakın. Akışa bırakmak pes etmek değildir, yeni yola doğru bir yolculuktur, aynı akan bir derede sandalla yol almak gibi, sizi yeni kıyınıza götürür. Fakat bu dere nereye gidiyor korkusuyla sandalın ipini kesmez de mücadeleyi o ipi sağlam tutmak sanırsanız, sonuç alamazsınız.

Bazen bırakın nereye gidiyorsa gitsin. Daha iyi şeyler, şuan bulunduğunuz platformda değil, olsa idi arzu etmez, uzanır alırdınız. Demek ki akışla yol almak vakti geldiğinde direnmek zarardır, mücadeleci ruh değil. Siz bu arada, sandal yeni yurduna doğru yol alırken dinlenin,

Hem demiyor muydunuz "şu an güzel şeyler olsa bile onları karşılayacak halim kalmadı" diye?
İşte size o hali tekrar bulacak ortam. Tadını çıkarın.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: w.erleichda@gmail.com

Instagram: ccaputdraconiss

www.youtube.com/user/thejenrachelblack