Nasıl Ahlaksız Olduk!

14 Mart 2018 Çarşamba
Nasıl Ahlaksız Olduk!
Nasıl Ahlaksız Olduk!

 Nasıl ahlaksız bir toplum haline geliyoruz?  sorusunun cevabını hepimiz merak ediyoruz diye düşünüyorum. Bu sebeple şu an okuyacağınız  yazıyı yazarak, sesli düşünmeye karar verdim.

 Öncelikle her zaman dikkatimi çeken bir konudan bahsederek başlamak istiyorum; diziler. Bu yapımlarda esas oğlan kendisine aşık olduğunu düşündüğü kızı öper, kız sözde nazlanır veya istemem yan cebime koy der gibi davranır. Çünkü dürüst bir toplum değiliz ve kimsenin gerçek düşüncelerini söylemeye cesareti yoktur;  ağırdan almaz ise hafif kadın olacaktır zor kızı oynaması lazımdır. Tüm kızlar bu kızları, erkeler de diğerini modeller ve işlerin böyle olduğunu veya olması gerektiğini düşünür. Netice olarak hayır diyen kızlar asla hayır demiyordur aslında nazlanıyordur. Netice olarak adamın biri çıkar kendisine nazlanan (hayır diyen) kızı vurur; çünkü onun altında gizli evet vardır ve halen kızlar hayır kelimesini ifade edecek bir red cevabı bulamamıştır. Buradaki diğer bir husus ise ooo büyük aşklar böyle başlar algısındaki problemdir. Sorunlar gittikçe artarken bir kişinin kadın ya da erkek fark etmez, başka bir kişinin fiziksel varlığı üzerinde karar verme veya uygulama hakkını kendinde nasıl gördüğüdür? Bugün arkasına yanlışlıkla bakan bir kadın veya gözü dalmış bir kadın, bir erkek tarafından bana baktı demek ki bana amiyane tabir ile iş veriyor diyerek takip edecek ya da aynı ortamda bulunduğu bir kişinin her kelimesini kendisine ilgi zannederek sınırları aşacaktır. Topluma ilk öğretilmesi gereken kendi fiziksel varlığı üzerinde kararlarını kendisinin vermesinin gerekliliğidir. Diğeri ise her şeyden önce insan olduklarının bilincinde farkında olmalarının sağlanmasıdır.

  Peki toplum kadın veya erkek bu konuda ne kadar bilinçli?  Yıllar önce parkta oynayan on yaşlarında bir kız çocuğunu, beş yaşındaki kardeşinin azarladığını gördüğümde kız çocuğuna  “ Neden sana böyle davranıyor?” diye sormuştum;  bana “ Erkektir.” Diye kısa bir cevap verdiğinde merakım daha da artmıştı. “ Peki erkek ne demek biliyor musun?” dediğimde “ Tabi ki biliyorum erkek dövendir.” dedi. O gün asıl sorununun kadınlarda olduğunu düşündüm. Çünkü daha çocuk yaşta kendisine sahip arayan bir psikoloji ile büyüyen geleceğin kadınları vardı. Oysaki sahip çıkmak, yapamadığı ya da yetemediği yerde birbirini desteklemek eşitlikti; sahiplenilmek ise mal ve ya eşya gibi olmaktı.

 Birçok kadının ise bilinçaltında sahiplenilmek vardı bu da zaten bir tür kölelik bilinciydi sonrası ise sızlanan kurban psikolojisindeki kadınlar ve yetiştirdikleri öz güveni eksik, yetersiz çocuklar. Çağımızın erkeklerinin çoğu kadınları paragöz olmakla suçluyor; oysa ki sizin kollektif alanda zaman içerisinde cinsel obje haline getirdiğiniz kadınlarda bir menfaat doğrultusunda sizleri atm haline getirdiler. Değişimin doğası değişmek değil midir? Maddeselleştirip dürtüler ile yoğurduğunuz insan kelimesinin dışında tuttuğunuz varlıklarda sizi ötekileştirdiler. Bunun sonucunda ise karşılıklı çıkara dayalı ilişkilerin sayısı artmaya başladı. Ve sevgiye muhtaç bir topluluğun birbirine saygısı kalmayan bireyleri haline gelmeye başladık.

 Bu günlerde ağız birliği etmişçesine kendini fetva makamı gören zihniyetler çeşit, çeşit fikir beyan etmektedirler ve bu fikirlerin tamamı  kadın ve erkeği sürekli birbirine cinsel obje olarak gösterme amacı taşımaktadır. Bunun neticesinde ise ilişkilerimiz insani iletişimler durumundan çıkarılarak kadın ve erkek olarak ayrım yapılmaktadır. Bu ayrımlar temelde insanların sadece cinsel dürtüleri ile yaşadıklarını ya da yaşamaları gerektiğine bilinçaltı vurgular yapmaktadır.  İnsanların dürtülerine karşı akılları vardır ve bu akıl onu hayvanlardan ayırabilir. ( Tekamülün üst sınırını zorlayan hayvanların bazı insan müsveddelerinden daha insan olduğunu düşünüyorum. )  Yorganın dahi dürtüler uyandırdığı zihniyetlerin çocuk, kadın, erkek, hayvan vs. tecavüz etmesi bu söylemler ile bu zaten doğanızda var çaresizsiniz demek olmuyor mu? Sizin doğanızda olan Hz. Yusuf’un doğasında yok muydu? Neden bir kadın değilde bir erkek ve onun iffetinden övgüyle bahseder? Ve bunca örneğe rağmen nasıl böyle hastalıklı fetvalarda bulunulabilir aklın alması mümkün değil!  Bu konular üzerinde tekamül için

 Öncelikle her zaman dikkatimi çeken bir konudan bahsederek başlamak istiyorum; diziler. Bu yapımlarda esas oğlan kendisine aşık olduğunu düşündüğü kızı öper, kız sözde nazlanır veya istemem yan cebime koy der gibi davranır. Çünkü dürüst bir toplum değiliz ve kimsenin gerçek düşüncelerini söylemeye cesareti yoktur;  ağırdan almaz ise hafif kadın olacaktır zor kızı oynaması lazımdır. Tüm kızlar bu kızları, erkeler de diğerini modeller ve işlerin böyle olduğunu veya olması gerektiğini düşünür. Netice olarak hayır diyen kızlar asla hayır demiyordur aslında nazlanıyordur. Netice olarak adamın biri çıkar kendisine nazlanan (hayır diyen) kızı vurur; çünkü onun altında gizli evet vardır ve halen kızlar hayır kelimesini ifade edecek bir red cevabı bulamamıştır. Buradaki diğer bir husus ise ooo büyük aşklar böyle başlar algısındaki problemdir. Sorunlar gittikçe artarken bir kişinin kadın ya da erkek fark etmez, başka bir kişinin fiziksel varlığı üzerinde karar verme veya uygulama hakkını kendinde nasıl gördüğüdür? Bugün arkasına yanlışlıkla bakan bir kadın veya gözü dalmış bir kadın, bir erkek tarafından bana baktı demek ki bana amiyane tabir ile iş veriyor diyerek takip edecek ya da aynı ortamda bulunduğu bir kişinin her kelimesini kendisine ilgi zannederek sınırları aşacaktır. Topluma ilk öğretilmesi gereken kendi fiziksel varlığı üzerinde kararlarını kendisinin vermesinin gerekliliğidir. Diğeri ise her şeyden önce insan olduklarının bilincinde farkında olmalarının sağlanmasıdır.

  Peki toplum kadın veya erkek bu konuda ne kadar bilinçli?  Yıllar önce parkta oynayan on yaşlarında bir kız çocuğunu, beş yaşındaki kardeşinin azarladığını gördüğümde kız çocuğuna  “ Neden sana böyle davranıyor?” diye sormuştum;  bana “ Erkektir.” Diye kısa bir cevap verdiğinde merakım daha da artmıştı. “ Peki erkek ne demek biliyor musun?” dediğimde “ Tabi ki biliyorum erkek dövendir.” dedi. O gün asıl sorununun kadınlarda olduğunu düşündüm. Çünkü daha çocuk yaşta kendisine sahip arayan bir psikoloji ile büyüyen geleceğin kadınları vardı. Oysaki sahip çıkmak, yapamadığı ya da yetemediği yerde birbirini desteklemek eşitlikti; sahiplenilmek ise mal ve ya eşya gibi olmaktı.

 Birçok kadının ise bilinçaltında sahiplenilmek vardı bu da zaten bir tür kölelik bilinciydi sonrası ise sızlanan kurban psikolojisindeki kadınlar ve yetiştirdikleri öz güveni eksik, yetersiz çocuklar. Çağımızın erkeklerinin çoğu kadınları paragöz olmakla suçluyor; oysa ki sizin kollektif alanda zaman içerisinde cinsel obje haline getirdiğiniz kadınlarda bir menfaat doğrultusunda sizleri atm haline getirdiler. Değişimin doğası değişmek değil midir? Maddeselleştirip dürtüler ile yoğurduğunuz insan kelimesinin dışında tuttuğunuz varlıklarda sizi ötekileştirdiler. Bunun sonucunda ise karşılıklı çıkara dayalı ilişkilerin sayısı artmaya başladı. Ve sevgiye muhtaç bir topluluğun birbirine saygısı kalmayan bireyleri haline gelmeye başladık.

 Bu günlerde ağız birliği etmişçesine kendini fetva makamı gören zihniyetler çeşit, çeşit fikir beyan etmektedirler ve bu fikirlerin tamamı  kadın ve erkeği sürekli birbirine cinsel obje olarak gösterme amacı taşımaktadır. Bunun neticesinde ise ilişkilerimiz insani iletişimler durumundan çıkarılarak kadın ve erkek olarak ayrım yapılmaktadır. Bu ayrımlar temelde insanların sadece cinsel dürtüleri ile yaşadıklarını ya da yaşamaları gerektiğine bilinçaltı vurgular yapmaktadır.  İnsanların dürtülerine karşı akılları vardır ve bu akıl onu hayvanlardan ayırabilir. ( Tekamülün üst sınırını zorlayan hayvanların bazı insan müsveddelerinden daha insan olduğunu düşünüyorum. )  Yorganın dahi dürtüler uyandırdığı zihniyetlerin çocuk, kadın, erkek, hayvan vs. tecavüz etmesi bu söylemler ile bu zaten doğanızda var çaresizsiniz demek olmuyor mu? Sizin doğanızda olan Hz. Yusuf’un doğasında yok muydu? Neden bir kadın değilde bir erkek ve onun iffetinden övgüyle bahseder? Ve bunca örneğe rağmen nasıl böyle hastalıklı fetvalarda bulunulabilir aklın alması mümkün değil!  Bu konular üzerinde tekamül için çilelere katlanan alimlerin hayatına bakarak aslında kişinin aşması gereken bir eşik olduğunun anlatılmaması ne kadar ilginç? Bunun yerine cennete taşınarak insanları kullanabilecek bir zaafiyet olarak değerlendirilmesi ne kadar aşağılık bir düşünce? İnsanlara , insan olduklarının anlatılması zaruri hale gelmiştir. Bir toplumda ahlak sadece eşitlik ve sorumluluk ile sağlanabilir. Herkes kendi sınırları içinde kendi varlığına dair kararlar verebilir. Başkasının varlığı üzerinde ya da üzerinden yapılan her eylem fikri veya fiziksel olsun tacizdir, tecavüzdür. Acilen kadınların ve erkeklerin sağlıklı düşünebilme becerisi kazanmaya ihtiyacı var. Unutmayalım dünyayı sevgi kurtaracak ve dürtülerinizin adı sevmek değildir. Hadiste buyrulduğu üzere “ Güzel bakmak sevaptır. “ Güzel bakarsanız, güzel görürsünüz. Yoksa çırılçıplak yaşayan kabilelerde tecavüz suçlarının bulunmayışını neyle açıklayabiliriz.

 

O halde artık hepimiz önce insan olalım…

                                                                                                                    

                                                                                                     Havvanur İNCEKARA

                                                                                                    Şifalı Taşlar Uzmanı 

                                                                                              Karma & Spritüel Astrolog

                                                                                          incekarahavvanur@gmail.com

                                                                                              twitter: @havvanurincekar

                                                                                instagram: @havvanurincekara_sifali_taslar/