Baş simyacı, katı - sıvı hallerimiz ve felsefe taşı

06 Şubat 2022 Pazar
Baş simyacı, katı - sıvı hallerimiz ve felsefe taşı
Baş simyacı, katı - sıvı hallerimiz ve felsefe taşı

Kimse belirsizlikten hoşlanmıyor. Herkes önünü görebilmekten, yolunu çizebilmekten, sürece göre kendini ayarlayabilmekten yana. Bir diğer deyişle herkes katı bir yaşam istiyor: Ele gelen, nerede başlayıp bittiği bilinebilen, köşeleri hissedilebilen. Oysa tam da böyle bir yaşam, hayatın fazla nüfuzu, yoğun varoluşu, insanın varoluşunu katıdan gaza çeviren, yani bütünlüğünü tehdit eden şey oluyor.

Yaşamın zemini katı, göğü sisliyken, bir diğer deyişle nerede durduğumuzu bildiğimiz ve durduğumuz zemine güvendiğimiz ama geleceği ve buradan hareketle doğabilecek potansiyelleri, onların sonuçlarını göremezken bizim madde halimiz normaldir. Yani gerektiği kadar varızdır – katıyızdır- bunun yanı sıra olası potansiyel hallerimizi de koruruz- biraz da gaz formundayızdır. Mesela güvenli, rutin, bilindik bir barış zamanında yaşamak gibi.

Yaşamın zemini bulut, göğü taştan veya tüm yaşam bir sis olursa biz olduğumuzdan, hatta istediğimizden daha katı olmaya zorlanırız çünkü belirsizlik güvenli zemini yok edecek kadar artınca olası potansiyellerin hepsi ortadan kalkar ve geriye sadece hayatta kalmak ya da kalmamak olasılığı kalır. O zaman insan ak-kara, iyi-kötü gibi ikiliklere varlık olarak sıkışır. Pandeminin ilk çıktığı zamanlar gibi. Her şey belirsizleşip, ortada gözle görülmez bir virüs dolaşınca tüm gelecek planları, çeşit çeşit yaşam hali ortadan kalktı ve her şey virüslü/virüssüz, tehlikeli/tehlikesiz, sokak/ev gibi dar ve katı kavramların içine bizi sıkıştırdı. Katılaşmak, basitleşmek ve esnekliğimizi kaybetmek zorunda kaldık.

Şimdi bundan bıktığımız için, pandeminin getirdiği belirsizliği kastediyorum, her şey katılaşsa daha iyi olur sanıyoruz ancak bu da çok doğru değil. Hayatta her şey katılaştığında yani o “ya var ya yok/ya şimdi ya hiç/ ya evet ya hayır” moduna hayat girdiğinde bu sefer de insan gaz olmak zorunda kalır. Kimliği, var oluşu, egosu belli oranda çözülmek ve yeniden şekillenmek, bünyesi kabın şeklini almak zorundadır. Savaş gibi mesela. Ya da hayatınızın fırsatının potansiyel olmaktan çıkıp gerçekten önünüze gelmesi ve sizden hemen bir cevap beklemesi gibi.

Hayat bir süredir bizi önce katılaştırıyor, sonra buharlaştırıyor.

Bizi uçlara savurup, kâh çok sert, net, dik durmaya, kâh çözülüp dağılmaya ve tamamen akışa teslim olmaya zorluyor. Aynı bir Simyacının Felsefe Taşı yapımında geçtiği son aşama gibi: Yavaş ve ılık kaynatmadan, hızlı ve kor/buz kaynatmaya geçen Baş Simyacı Tanrı, varoluş ayarlarımızla oynuyor. Belki de tüm bu acıklı süreç bize basitçe: “altın olmanın, altın çağın, altını bulmanın zamanı geldi” diyor. Kim bilir?

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: w.erleichda@gmail.com

www.youtube.com/user/thejenrachelblack