Astrolojik verilere göre Koronavirüs salgınında ikinci dalga yaşanabilir

06 Mayıs 2020 Çarşamba
Astrolojik verilere göre Koronavirüs salgınında ikinci dalga yaşanabilir
Astrolojik verilere göre Koronavirüs salgınında ikinci dalga yaşanabilir

Bu seneyi anlatmadan önce Satürn Kova’ya değinmeliyim çünkü gerçekten önümüzdeki Aralık’tan başlayarak 2023 Mart’a kadar sürecek bu transiti anlamadan, bu senenin kaşıntısını görebilmek pek mümkün değil. Satürn zamandır, girdiği burç ise zamanın kalitesini verir, diyebiliriz. Öyleyse önümüzdeki yıllar kova kalitesinde geçecektir.

Kova kalitesi daima Oğlaktan sonra gelir: yani otoritenin, baskının, gücün haddini aştığı dönemlerden sonra. Eşitlik, örgütlülük, bütünün hayrı ama aynı zamanda bireylerin ya da yapıların özgürlüğünü de gözeterek. Irak ve Kenya kova çağlarında bağımsızlıklarını kazandılar, ilk Birleşmiş Milletler ideal yapısıyla ve bilimcilerin desteğiyle bir kova çağında dile getirildi. Martin Luther King bir kova çağında yükseldi. Ama tüm bunlar, gerisinde bir takım bedelleri ödemiş ve bundan bıkmış olmanın getirisiydi. BM 2 dünya savaşı sonrasında yükselmiş bir yeter çağrısıydı, Irak ve Kenya az sömürülmediler ve Martin Luther King sahneye çıkarken siyahiler insanlık dışı muameleler görüyorlardı. Aynı bizler gibi.

Birkaç senedir yükselmekte olan bir faşizmi, çikolataya bulanmış bir işkenceyi, üstüne konfeti saçılmış bir köleliği deneyimliyoruz. Mesela zorla ihtiyacımız olmayan, en fazla lüks olabilecek şeyleri sistem bize zaruriyetmiş gibi aldırıyor, çünkü herkes bunu yapıyor ve kimse oyunun dışında kalmak istemiyor. Doğal yüzümüzmüş gibi, hazzın dışında bir mecburiyet gibi makyaj yapıyoruz mesela. İş kuruyoruz, illa şatafat bir semtte, bir binada. Plazalarda kıyafet kuralları vardır, süslü giyinmek zorunludur. Doğal olmamak zorunludur! Peki, tüm bu prestij için yapılan harcama ve israf? Sadece maddi değil manevi olarak da bizden alınan zaman, özgürlük, hayat? Tüketiciler olarak bu kadar ekonomiye, global boyutta can verme köleliğimize rağmen bir hastalıkta, depremde ne bize bir katkıları var ne de yardım edecek bir imkanları.

Öylece öark daima dönsün diye hayatlarımız kalabalıklaştı, gereksiz şeyler elzem oldu ve önemli şeyler geriye atıldı. İnsanların en temel ihtiyacı, dinlenmeye, biraz yalnız kalmaya, sessizliğe ne yer ne zaman kaldı. Ama ayfonlara ağaçlar feda edildi. Patron, hoca kadar ailemizi görmez olduk. Kendimize dokunmaz olduk, dokunmatikleri tuşladığımız kadar. Üstelik kalan sağlar bizimdir dedi sistem hep. İnsanlar hastalanmaya başladılar, psikolojik olarak durumu kaldıramadılar, “deliler” veya “zayıflar” olarak görüldüler, oyun dışına atıldılar. Ya da ilaçlarla uyuşturuldular.
Kötü duruyor değil mi aslında? Ama yine de Matrix’deki gibi, kendisine zararı dokunan, onu kandıran bu sisteme de neredeyse bir ajan gibi sahip çıkmak isteyenler, çünkü başka türlüsünü bilmeyenler vardı, hem de en yakınlarımızdan. Fakat nasıl oğlak çağının baskısını kimse durduramadıysa, kova çağının devrim rüzgârlarını da kimse durduramaz.

Şimdi bu bakışla gelelim bu seneye: sene aslında gönderdiği her “felaket”le çarkı kırmaya çalışıyor. Şov devam etmeli dedikçe biz, “hayır, artık böyle gidemez” diyor. Biz bu çağrıyı hiç iplemezken, Kasım 2019’dan Mart 2020’ye kadar Covid-19 ihmal sebebiyle tüm dünyaya yayıldı. Şimdi yavaş yavaş kontrol altına alınmasını bekliyorum. Hatta Haziran’da bayağı sokaklarda olabiliriz. Ancak sosyal mesafeye dikkat etmediğimiz, önlemlerimize devam etmediğimiz takdirde, dünya üzerinde Covid-19’un tekrar yayılması ve Temmuz sonu- Ağustos başı ikinci bir dalga yaşanması mümkün. Eğer bu olursa Kasım gibi kontrol altına alınmasını beklerim. Aralık’tan itibarense artık geri dönüşsüzce meselelerimiz ekonomiye, bizi yönetenlerle hesaplaşmaya, sürdürülebilir yaşama ve doğayı kendi kiraladığımız bir yat olarak görmeyi bırakıp, ona uygun davranmaya evrilecek gibi duruyor.

İşin özeti şu: artık geçmişi geçmişte bırakmalıyız. Sahillere kola kutusu attığımız, bir kazağa 400 lira bayıldığımız, bir fondöten için sıralarda beklediğimiz, bir ofis karizma olacak diye işçimizin boğazından kestiğimiz o sevgi dolu, sıcak, tatlı ve bomboş, bencil ve saçma sapan günler geride kalıyor (= Artık doğalımızda olmalıyız. Doğal ve gerçekçi ihtiyaçlarımızla, Nazım’ın dediği gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşamayı öğrenene kadar, Doğa Ana diyor ki, durmak yok, yola devam!

Yazıda en az benim kadar emeği geçen @juno_yildiz_gozlemcisi ne kucak dolusu sevgiler.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: w.erleichda@gmail.com

Instagram: ccaputdraconiss

www.youtube.com/user/thejenrachelblack