1 Ekim Koç Burcunda Dolunayı süreci

30 Eylül 2020 Çarşamba
1 Ekim Koç Burcunda Dolunayı süreci
1 Ekim Koç Burcunda Dolunayı süreci

Önümüzde 1 Ekim’de gerçekleşecek Şironik bir Koç Dolunayı mevcut. Açıkça söylemek gerekirse uzun zamandır gördüğüm en manidar haritalardan biri bu. O yüzden hiç teknik şeylerle sizleri boğmadan, anladığımı, süzdüğümü aktarmak istiyorum.

Hayat bazen savaş alanına döner. Savaş, ister içsel olsun ister dışta, insanı kaygıya, korkuya, umutsuzluğa sürükler. Yara alırız savaşlarda ve bu bizi tetikler. Uzun süre mücadele eden insanın her zaman kendisinin kötü bir versiyonuna dönüşme potansiyeli vardır. Ne derler? Savaş insanların çirkin yanlarını aşikâr eder. Savaş bitene kadar mücadeleye devam etmesi, dik durması, hayatta kalması gerektiğini düşünen insan ise, “savaş şartları” der ve gittikçe, aslında olmak istemediği haline, kendini elbette haklı da görerek, bürünür. Handikap şudur ki insan çirkinleştikçe savaş da kızışır: biz bağırdıkça karşı taraf da bağırır, biz katılaştıkça etrafımızda olan biten de sertleşir, bir kılıç çıkardıkça ortam bomba atar, yani bir yerde savaş savaşı besler.

Bu dolunay öncelikle bize mücadele edeyim, hayatta kalayım derken, hatta tüm bunlar başlarken aldığımız yaraları ve tam da yaralı olma halinin bizi bu noktaya getirdiğini gösterecek gibi duruyor. Dahası, içimizde aslında artık savaşmak değil, huzurlu evine çekilmek isteyen, denge ve ılık akışı hiç olmadığı kadar özleyen tarafı da göreceğiz. Bu ikisi, uzun zamandır olmadığı kadar karşı karşıya gelecek: bir yanda naralar atan, katı, tavizsiz ve her an silahını önüne gelene çekmeye hazır biz, bir yanda artık kavgadan gürültüden uzak durmak isteyen, olanı olduğu gibi kabul edip, aslında böyle olmanın, özellikle ilişkiler noktasında bizi çıkmaza soktuğunu, ilişkilerimizi ya da ilişkilenme şevkimizi kurtarmak isteyen biz. Daha bir derinde, aslında artık kazanmak ya da sağ çıkmak yerine, kedi yavruları gibi birbirimize sokulup, derin bir uykuya dalmak isteyen yanımız.

Burada bize çözümü, algımız getirecek gibi duruyor. Ya bir kez daha, hayatın hep tekrarlardan ibaret olduğunu hatırlayıp, yine güneşli günlerin, özellikle kişisel hayatlarımızda gelebileceğine iman edeceğiz ve “ben savaşmayı bırakıyorum” diyerek, o imana tutunacak, kendimizin iyi halini de hatırlayıp, dünyanın bazen çukur bazen de rahim gibi hissettirebildiğini kabul edecek ve rahim halini görebilmek için kalbimize döneceğiz, inanacağız ve o yönde eylem alacağız ya da a- inancımızı diriltemeyip “alem buysa kral benim” diyeceğiz, o zaman ilişkilendiklerimiz bize sırt dönecek, kırılacak, üzülecek, b- akıllıca inanmayacağız da ipi koparıp iyice halüsinatif hale geleceğiz: her şeyi evrene, karmaya, imana, level atlamaya, dervişliğe, yok ruh eşine ikiz buduna falan, aslında çok da anlamadığımız kavramlara bağlayacak, kendimizi de Hz. Mevlana falan sanacağız ki onun da öyle olmadığı sert gerçeklerle yüzümüze çarpılır.

Önemli olan yaramızı görebilmek ve savaştan artık çekilmek. Bu pes etmek de demek değil, ölmek de. Tabi kendimizi yine savunacağız ama öfke ve korkumuzun bizi getirdiği hali bir yana bırakma şansımız şimdi var. Biz vurdukça hayat vurur, hayatın tekrarına güvenmediğimiz ve hep daha kötü olacağını düşündüğümüzde ise daha çok vurarak onu yenmeye çalışırız. Ama kimse hayatı yenemez (= Bize düşen yenilgiyi de zarafetle kabul edip, kendimize dönmek ve iyileşmektir. Şimdi en güzeli, geçmiş güzellikleri hatırlayarak, realitemizden pay biçerek, işlerin yeniden yola gireceğine ve bizim yüzümüze yeniden nur geleceğine imanla tutunmaktır.

Sevgiler.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: w.erleichda@gmail.com

www.youtube.com/user/thejenrachelblack