Yusuf’u neden soruyorsun, rüya mı gördün?

01 Ocak 2019 Salı
Yusuf’u neden soruyorsun, rüya mı gördün?
Yusuf’u neden soruyorsun, rüya mı gördün?

Rüya göremeyenler Yusuf’un yokluğunun ne büyük talihsizlik olduğunu fark edemezler. Ancak rüya görebilenler arar Yusuf’u…....

“Bir rüya görüyorum” diyordu, birinci sınıf demokrasinin ikinci sınıf insan tanımayacağına iman eden adam. 1963 yılında bir gün eski kölelerin çocuklarıyla eski köle sahiplerinin çocuklarının aynı masa etrafında kardeşçe dizildiklerini ve oturduklarını gördüğünü açıkladığında, mevcut şartlarda rahatı yerinde olan, adaletsizlikten beslenen ve söz konusu şartlarda diğeriyle eşitleneceği  için rahatları kaçan pek çok insan ona küfretti ve hayalcilikle suçladı.  Rüyasında "4 küçük çocuğunun bir gün renklerine göre değil karakterlerine göre değerlendirileceği bir toplumda yaşadıklarını" gören adam 1964 yılında Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirildi. 2005 yılında Condoleezza Rice ABD’nin dışişleri bakanı olduğunda siyah derililerin yükselebilecekleri en büyük makama yükseldiklerini sananlar vardı.

Ama 2008 yılında ABD Başkanı seçilen Barack Obama düşlerin sınır taşımadığını gözler önüne sererken, “Geleceğin ancak bir düş görmekle şekillendirilebileceğini” bir kez daha gözler önüne serdi.

2003 yılında Erdoğan “Bir rüyam var…” diyerek başladığı konuşmasında “Bir gün gelecek millî egemenlik duvarda kalmayacak” dediğinde mevcut şartlarda rahatı yerinde olan, adaletsizlikten beslenen ve söz konusu şartlarda diğeriyle eşitleneceği  için rahatları kaçan pek çok insan ona küfretti ve hayalcilikle suçladı…  Rüyasında "o gün üstü örtülmeye çalışılan kimi gerçeklerin Türkiye'nin gelecek 10, 20 ve 30 yılında millet tarafından hep bir ağızdan söyleneceğini" gören adam 2007 yılında genel seçime zorlandı. 23 Temmuz’un Yeni Türkiye Hayallerini kuranların yaşayabileceğini en büyük zaferi yaşadığına inananlar vardı.

Ama 2009 yılında Davos’ta sergilediği dik duruşla Recep Tayip Erdoğan düşlerin sınır tanımayacağını gözler önüne sererken “Geleceğin ancak bir düş görmekle şekillenebileceğini” bir kez daha gözler önüne serenler kervanına eklendi…

Aslında Erdoğan sadece kendi düşlerini değil, milyonlarca vicdanı huzursuz dünya insanının rüyasını gerçeğe dönüştürdü Davos'ta.

Fakat Erdoğan’ın Davos’ta vicdanı huzursuzların rüyasını gerçekleştirirken “yerin dibine soktuğu” şahıs da yüzyıllar önce görülmüş bir düşün gerçeğe dönüşmesinin eseriydi...

Doğanın kanunu kesin: Geleceği şekillendirilenler kesinlikle rüya görebilenlerdir. Ve ben bunu defalarca tekrarladım yazılarımda. Yalnız siyasi alanda değil, hayatın her alanında geçerli bu ilke.

O yüzden, yıllardır bol bol rüya görün diye yalvarıyordum sizlere…

O yüzden yıllardır bilimsel icatların, teknolojik gelişmelerin önceden kurulan düşler sonucu şekillendiğini haykırıp duruyorum ve Bilim Kurgu’nun ne kadar faziletli bir alan olduğuna dikkat çekiyordum.

Buna mukabil bilimden nasipsizlerin kurduğu düşlerin peşine düşen ve tahrif olmuş bir kutsal kitaba dayanarak yapılan hesaplarla elde edilen kıyamet tarihlerine iman edenler söylediklerime küfredip durdular yıllarca. Tabi ki bilimsel düşlere değil büyüsel düşlere inanır ve inandırıldığınız düşlerin gerçek olması için çalışırsanız, o düşler de gerçek olabilir...

“Beyin, gelecekle ilgili serbest tasarımlar yaparken ve eskizler üretirken, biz onları rüya olarak algılarız. Doğru şekilde beslenen ve olumlu kullanılan beynin serbest tasarımları, çoğu kez, gelecekte olduğu gibi karşımıza çıkar. Dünya üzerinde rüyasının gerçek olduğunu söyleyen bu kadar insan, yalan mı söylüyor sanıyorsunuz?” diyor Mehmet Ali Bulut, Ruhun Deşifresi adlı kitabında…

Ancak görenlerin rüyalarının gerçek olmasından çok daha önemli bir nokta var: Rüyaların kaynağı ve hangi güce hizmet ettiği…

İnanın her rüya gerçek olabilir. Yeter ki yeterli sayıda insan ona inanmış olsun. Ve masum insanlar için en tehlikeli rüyalar, “kutsallaştırılmış rüyalardır”. Çünkü “kutsallaştırılmış” amacın yıkamayacağı bent yoktur. Daha da kötüsü o amaca iman edenler; karşılarına çıkan engelleri aşmalarını sağlayacak her yolu kendileri için meşru fetva gibi algılarlar…. Hatta an gelir takvaya değil fetvaya bakılması elzem olur…

Hele de “belirlenmiş bir geleceğin” hesaplarını yapan ‘müminler’ için ‘fetvalar’ büyük nimettir… Oysa fetva değil takvadır rüyanın hayırlısını seçmemizi sağlayacak olan…

Düş mü gördün ki Yusuf’u soruyorsun?

Kendilerine yasaklanan kapıların önünde fetva ve takva arasında kalanlardan kaç tanesinin kapıdan geçmemeyi seçebildiğini dikkate alırsak; ölçünün Yusuf olmasının önemi de ortaya çıkar...

Düşünsenize, Züleyha’nın rüyası Yusuf’un ahlakına toslamasaydı, dünyanın geleceği nasıl şekillenecekti!

Yusuf’u soranlar, “düşün ne?” diye sorduğumda aval aval bakmasınlar artık yüzüme…

Yaşar İliksiz - Mistikalem.com

@yasariliksiz

yasar@yasariliksiz.com