Hayat nasıl gidiyor?

18 Mayıs 2020 Pazartesi
Hayat nasıl gidiyor?
Hayat nasıl gidiyor?

YAŞAM MI SİZİ YAŞIYOR YOKSA SİZ Mİ YAŞAMI YAŞIYORSUNUZ?

Bedende hayat bulmuş canlarımızın süresi nefes alıp veriş sayımız ile sınırlı. Ancak yaşam adını verdiğimiz deneyimler bütünü sınırsız-sonsuz bir pınar. Şu an pek çoğumuz acı çekiyoruz. İstediklerimizin olmadığını düşünerek hayıflanıyor ya da zihnimizde ürettiğimiz kurgunun gerçekleşmesi için birtakım süreçleri zorlayarak kendimizi yıpratmayı seçiyoruz. Aslına bakılırsa sanki birşeyleri arıyor gibiyiz. Siz neyi arıyorsunuz? Bugün boyunca hangi eylemlerde bulundunuz, zihninizden hangi düşünce akımlarını ürettiğinizi ve hangi duyumları deneyimlediğinizi bir gözden geçirin ve günlük sağlık kontrolünüzü yapın. Tüm bu süreç boyunca, eylemlerinizden, kaç tanesini insanlığa koşulsuz sevgi ve kabul sunarak gerçekleştirdiniz? Kaç dakika kendinizi özgürce akışa bırakarak, “ben”—“benim ihtiyaçlarım” demeden geçirebildiniz?  Sizleri sorguya çekmiyorum sadece “acı” larınızın kaynağına işaret ediyorum. Her an işaretlerle mühürlenmiş durumda bakmayı ya da görmeyi tercih etmek özgür iradenizin keyfine kalmış…

21. yüzyıl insan varlığının en çok ihtiyacı olan şey “denge” halini tüm varoluşunda önce oluşturmak ardından koruyabilmek. Çünkü içsel dengemizi kaybettiğimizde ne yapacağımızı bilemez ve bir sağa bir sola yalpalar dururuz. Sonrasında sürekli duvarlara toslayan kızgın boğalara dönüşebiliriz, tıpkı şu an toplumun büyük bir kesiminin varoluşunun temsil ettiği gibi. Halbuki varoluşun kaynağı sonsuz ve koşulsuz sevgi dir. Sevgi den daha yüce, daha engin, daha yüksek bir frekansta titreşen bir duygu bulunmamaktadır.

Şimdi seçimizi yapın;  yaşamak için mi yaşıyorsunuz,

             yoksa ölmek için mi yaşıyorsunuz?

Birkaç satır once “acı” üzerine kısaca değinmiştik. Şunu hatırlatmalıyım ki; “acı” Dünya gezegeninde şu ana değin var olmuş en kadim ve bilge öğretmendir. Düşünün bir “acı” olmasa “değişim” ve ardından “dönüşüm” süreçleri var olur muydu? Bedeninizde ufak bir ağrı-sızı bir başka deyim ile acı hissetseniz hemen ne yapıyorsunuz? Mevcut ağrıyı ve sızıyı dindirecek sizi acınızdan özgürleştirecek bir yönteme başvuruyorsunuz değil mi? Peki canınız/ ruhunuz/ öz varlığınız acıdığında ne yapıyorsunuz? Çoğunlukla pek birşey yapmıyosunuz çünkü ne yapmanız gerektiğini çoğu zaman hatırlamıyorsunuz, işte tam da bu sırada mideniz ağrımaya, başınız dönmeye, yutkunmakta güçlük çekmek gib bedensel acılar deneyimlemeye başlıyorsunuz. Canınız ne yapsın, siz onu dinlemezseniz o da bedeniniz aracılığı ile size sesini duyurmaya çalışır. Tıpkı küçük bir çocuğun isteklerini görmezden geldiğinizde çocukcağızın yüksek ses tonu ile kendisini ifade etmeye başlaması gibi.

Nereden & Nasıl Başlamalı?

Canınızı can kulağı ile dinleyebilmeniz için zihninizi sakinleştirmeniz ve zihninizdeki arşivi gerekli-gereksiz dosyalar adı altında düzenlemeniz ardından gereksizleri atmanız gerekir ki en önemli dosyalarınıza, yeni gelene yer açılsın. Işin en sancılı kısmı da burası değil mi? Tıpkı bir doğum süreci gibi anne, can bulmasını seçtiği bedeni bir sure (gelişimini tamalayana kadar) kendi bedeninde misafir eder; onu yedirir, içirir ve maveni boyuutta besler ancak zamanı geldiğinde minik canlıyı özgür bırakmasını bilir ve böylece kendisini de özgürleştirir.    

Bırakmak; özgürleştirir ve yeni olasılıkların doğumuna zemin oluşturur.

Mesela evinizdeki kütüphanenize bir göz gezdirin, şimdi. Okuduğunuz kitaplar halen raflarınızı süslüyor ve siz ne kadar çok kitabım var diye kendiniz ile övünüyor olabilirsiniz. Halen okuduğunuz kitaplara ihtiyacınız olduğunu düşünüyor musunuz? Eğer cevabınız evet ise şu anı değil geleceği tasavvuf ederek yanıt verdiniz. Eğer yarın o kütüphanede esir tuttuğunuz kitaplara ihtiyacınız olursa, o kitap size sevgiyle bir şekilde sunulur. Burada “kitap” kelimesini bir metafor olarak düşünün ve şu an yaşamınızda bırakamadığınız, bırakmak istemediğiniz her ne ise; duygu, düşünce, davranış, bir varlık, vb.  Bir gözden geçirin. Bedeninizde, kalbinizde, canınızda tutuğunuz ihtiyacınız olmayan neler var? Örneğin korkularınız, özlemleriniz, tutkularınız, bağımlılıklarınız vb. Siz ihtiyacınız olmayanları bırakmaya niyet ettiğinizde bir yol açılır ve yüzleşme gerçekleşir. Bu yolda yürümeye yeterli cesarete ve inanca sahipsiniz şimdi ve her an. Bırakmadığınız, sıkı sıkı tuttuğunuz herşey ile birgün vedalaşmak zorunda kalacaksınız. Nefesinizi tutun şimdi; ne kadar tutabildiğinizi fark edin yeni bir soluk alabilmek için bir soluk verdiniz; işte bu kadar kolay alış-veriş dengesi sağlandığında herşey olması gerektiği gibi.

Her zaman hatırlayın; hiçbir şeyi mükemmel yapmak ve mükemmel olmak  durumunda değilsiniz, zaten siz harikulade bir yaşam formundan ibaretsiniz…

ÜÇ SİLAHŞÖRLER

Beden, zihin, ruh; bir bütündür. Ancak bu üç silahşörü daha iyi anlayabilmek adına biz onları böyle ayrı ayrı ele almayı seçmişiz.

Kişisel ve mesleki tecrübelerime dayanarak şunu söylebilirim ki; zihinsel disiplini öğreten en iyi yollardan biri meditasyon sürecidir. Ancak bununla birlikte her eylemde ( yemek yemek, konuşmak, spor yapmak,  düşünmek, cinsel ilişkide olmak, görmek, dinlemek, hissetmek, ibadet,  hatta sevmek de dahil; yaşamın her anında dengeli olmaktan söz ediyorum) “dengeli” olmaya özen göstereceğimize ve kendimize şiddet uygulamaktan kaçınacağımıza dair bir söz verelim.

Her birimiz sağlıklı, bereketli, huzurlu ve bolluk içerisinde yaşamayı hak ediyoruz. Özlemlerimiz aynı; her birimiz mutlu, huzurlu hissetmek, başarılı olmak, iyi bir eş, iyi bir kariyer yolculuğunda olmak istiyor. Peki içimizden kaç kişi, gerçekte olduğu kişi olmak ve tüm varoluşsal potansiyeli ile bütünleşmek istiyor?

Kendinizi gerçekleştirmenin ve gerçekte var olan size temas etmenin birçok yolu var; bunu zaten özünüz biliyor (bir eylemi icra ederken kalbinizi titreten, tutkuyla, aşk ile yapabildiğiniz her ne ise; işte o sizi siz yapan ve dönüşüm yolculuğunuzdaki en kıymetli hazinenizdir. Zeminde ise, kendinizin içinden geçmek zorundasınız bunu resim yaparak, dans ederek, meditasyon uygulayarak, kitap yazarak, bilgi ve tecrübelerinizi paylaşarak, okuyarak, dua ederek vb. gerçekleştirebilirsiniz. Dünya insanlık ailesinin tek bir ortak amacı var o da: “kendisini bilerek varoluşun engin okyanusuna geri dönmek.” Bu ortak amaca doğru yürürken tek bir kural var: “Kendin olmak”. Gerçekte özümüz ile bir olduğumuz an, tek bir vücut olduğumuzu idrak edebilirsiniz.

En uzun, yorucu ve kaçınılmaz seyahat kendi özüne doğru gerçekleştirdiğindir...

Uzman Psikolog Özge Genlik