11 - 17 Temmuz haftasının astrolojik yorumu

13 Temmuz 2022 Çarşamba
11 - 17 Temmuz haftasının astrolojik yorumu
11 - 17 Temmuz haftasının astrolojik yorumu

11-17 Temmuz 2022 = “Boşvere Boşvere Ne Hale Geldik!”

“Hayatınızın önemli yönlerinden siz ama yalnızca siz sorumlusunuz.
Yalnızca siz hayatınızı değiştirecek güce sahipsiniz.
Dışarıdan çok fazla sınırlamayla karşı karşıya olsanız bile
Bu sınırlamalara göre çeşitli tutumlar
Uygulama seçeneğiniz ve özgürlüğünüz vardır.” *
                                                                   - Irvin Yalom -

 2022 yılının 28. Haftası şöyle bir maziye uzanarak özellikle 13 Ocak 2021-13 Ekim 2021 zaman aralığında toprağa ektiğimiz tohumlara ne ölçüde sorumluluk bilinciyle dokunduğumuzu fark etmemizi işaret ederek, öz olarak, neredeydik nerelere geldik? Sualini yöneltiyor.

Yeni haftamızda, bilinçdışımızın ritmini ışıyan Ay, “Büyüyen Ay” fazında başlıyoruz! Çalışmak, çaba göstermek, hızlı ve etkin bir ritimde elimizdeki projelerimizi/işlerimizi en iyi hale dönüştürmek adına emek verme motivasyonumuz yüksek. 

Ay, derin bir anlayışla biricik yegâne aşkı Güneş’in karşısına çıkmak adına hazırlanırken pek bir azimli olduğu gibi bizler de artık yaşam döngümüzdeki bazı dinamiklere yönelik zamanın çarkıfeleğinde ebeveyn olarak nitelendirmeyi seçtiğimiz bireylerin ve  toplumun bizlere entegre ettiği biçimde; elimizdekilerle yetinmeyi bırakarak, bazı şeyleri yama yapmaya keskin bir  tonda “Hayır” la son veriyor, öz doğamızın kaynağındaki potansiyelimizi uyanışa davet etmek üzere köklerimize el atacağımız bir sürece doğru kararlılıkla ilerliyoruz. (13 Temmuz Çarşamba 21.37/ 21° 21 ' Oğlak burcunda dolunay).

13 Temmuz Oğlak Burcunda Dolunay = ‘PETER PAN SENDROMU’

13 Temmuz Çarşamba günü 21.37’de (İstanbul iline göre), benliğimizin bütünleşmiş doğasını simgeleyen, cinsel enerjinin (cinsel enerji =yaşam enerjisi) en yüksek oktavda ışındığı (Mars gezegeni yücelim asaletinde olduğu için); Oğlak burcunun disiplinli, hırslı, dayanıklı, sebatkar, hayatı ciddiye alan, geçmişe kıymet veren, soğuk ve kuru topraklarında “Venüs” gezegeninin kısmi asalet ışığı altında Ay-Güneş karşıtlığı (dolunay) tezahür ediyor.

Venüs gezegeni İkizler burcunun son dekanında Dolunay’ın ışığının yönetici gezegeni Satürn’e lütufkar bir tonda dokunmakta, bu bağlamda hatırlamamız gereken; öz sevgi = öz disiplin anlayışı. 

Dolunayın ışığı ise önce Neptün gezegeni ile iş birliği (Ay-Neptün sekstil açısı) gerçekleştirecek ardından Plüton gezegeniyle birleşecek. 

Dolunay anında yükselen Kova (Saka) burcu-yükselen derecesi dekan yöneticisi olarak “Merkür” gezegenin ışığının yönetiminde, 

Merkür gezegeni ise Yengeç burcunda hem kendi kısmi asalet ışığında hem de kendi dekan yöneticiliğinde yer almakta ve Güneş ile birleşmeye doğru ilerlerken eş zamanlı olarak tam karşısında Plüton gezegeni konumlanıyor. Bu bağlamda, bu süreçte biraz “sağır sultan” olmakta, seçici olarak dinleme becerimizi geliştirmemiz yararlı olabilir.

Tüm bu dinamikleri birleştirdiğimizde ayrıca dolunayın tezahür ettiği derecede:  21° 21 ' ; Başak” burcunun dodekatemoria olduğunu da göz önüne aldığımızda; Özge’nin zihninde “Peter Pan”ın hikayesi canlanmakta. 

Hiç büyümek istemediğimiz ve ‘Var Olmayan Ülke’ adındaki adada arkadaşlarımızla sonsuza dek bir çocuk olarak kalmak istediğimiz yaşam alanımıza ilişkin çok ciddi bir boyutta farkındalık geliştirebileceğimiz derin bir süreçteyiz.

Bunun için özellikle dolunay sürecinde, dünya toprağında bir beden almamıza vesile olan kişi ile ilişkimizdeki dinamiklerin kök bağlarını aydınlatmaya yönelmemiz (soy ağacımızı derinlemesine analiz etmek), özümüzdeki çocuğun sesine kulak vermemiz işlevsel olacaktır.

Özümüzdeki çocukla iletişim kalitemizi arttırdıkça, öz’e güvenimizi ve inancımızı rahatlıkla duyumsayabilir, ayaklarımızın yeryüzüne sağlam köklenmesiyle her türlü kaosu düzene dönüştürmenin, en karanlığın içerinden cesaretle yürüyerek aydınlığa çıkmanın bir yolunu inşa edebiliriz. 

Dolunayın tezahür anında yoğun toprak elementi vurgusu, özümüzdeki “anne” arketipinin besleyici niteliğiyle bağdaşmakta. 

Yaşamı deneyimlemek üzere en kıymetli aracımız olan; bedenlerimizde, toprak elementi denge halinde değil ise; sadece kendi ihtiyaçlarımızı tatmin etme yönünde bencil bir tutumla harekete geçme eğiliminde oluruz ki bu da beraberinde içsel olarak huzursuzluğu ve yaşamdaki tatminsizliği, doyumsuzluğu tetiklemektedir. Ve bu tetiklenmelerin toplumsal boyuttaki karşılığı sürekli tüketime yönelmek olacaktır. 

Toprak elementi; koşulsuz sevgiyi ve özgecil eylemleri simgelemektedir. Eğer toprağımız zengin ise, çok besleyici, nitelikli ürünleri hasat etme olasılığımız artar değil mi? 

“Cennet ebedidir-toprak tahammül eder…
Başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet et ki
Senin ihtiyaçların da karşılansın.
Doygunluğa özveriyle ulaşılır.”
                  - Lao Tzu -

 Toprak elementi, insan bedeninde “mide” (yang) ve “dalak” (yin) enerji meridyenleriyle bağlantılıdır. Bu iki meridyen hattının dengede olması halinde hedeflerimizi gerçekleştirme yönünde içimizdeki öz gücü duyumsayabilir ve hedeflerimiz yönündeki rotada yavaş yavaş aşama aşama ilerleme yönünde iradeli ve azimli bir ritimde hareket edebiliriz, tıpkı gözünü dağın zirvesine diken balık kuyruklu keçinin hedeflerine kararlı bir ritimde azimle yol alması gibi. Tabi dağ yollarındaki keskin virajlardan geçebilmek için omurgamızın esnekliğini de göz önünde bulunduralım. 

Esnek omurga = Esnek zihin

GELECEK GEÇMİŞİ DOĞURUR

Dolunay, henüz bilince doğmayan dinamikleri temsil eden “Kakos Daemon” olarak nitelendirilen, kolektif bilinçdışını simgeleyen,  bilinçli olarak etkisini duyumsayamadığımız gizil kalan her şeyi temsil eden 12. Evde tezahür etmesi ve Dolunayın ışığının yönetici gezegeni, öz doğamıza uygun sınırları işaret eden ,Satürn gezegeninin haritanın 1. Evinde Kova (Saka) burcunda geri harekette olması; toplumsal olarak geçmişi geleceğe eş zamanlı olarak geleceği geçmişe dönüştüren geçit; rahimde deneyimlediğimiz sürecin dinamiklerinin tesiri altında olduğumuzu da işaret etmekte, gelecek geçmişi doğurur, bir başka deyimle tarih tekerrürden ibarettir  sözlerini hatırlamakta ve özellikle sağlık bilinci zemininde bireysel olarak bilinçli davranmamız kolektif boyutta faydalı olacaktır.

Dolunay sürecinde sindirim sistemimiz oldukça duyarlı olabilir ve iç dünyamız; öz benliğimiz ile dış dünyamız arasındaki köprüyü kuran, diğer tüm organların hayat kaynağı olarak nitelendirilen, rahimdeki ilk aşkımız plasentayla ilişkili olan; dalak meridyeninin hassasiyeti bedenimizin ödem tutmasına sebebiyet verebilir. Bu bağlamda bu dolunay sürecinde özellikle Yin yoga uygulamalarımızda dalak ve mide meridyenleri üzerine ve/veya Manipura ( Karın) ve Vishudha (Boğaz)  çakralarımızı arındırıcı ve dengeleyici ve pratikler üzerinde yoğunlaşabiliriz.  

Bu süreçte; rahim içi bağlanmamızın kökleri hususunda farkındalık geliştirmek üzere alanında uzman kişilerle bir yolculuğa başlamak, gizil kalmış varoluşsal potansiyelimizin doğumuna da öncülük edebilir. Bununla birlikte; 

  • İç huzurumuzu besleyecek eylemleri tezahür ettirmeye öncelik tanımamız,
  • Deneyimlediğimiz duyguların beslendiği köklerle empati kurmaya yönelmemiz,
  • Şükran duyumsadıklarımızı sesle ifade etmemiz,
  • Kendimize iyi ve güzel bakma yönünde bilinçli bir farkındalık geliştirmemiz, 
  • Yüksek sesle özümüzdeki şarkımızı dillendirmemiz,
  • Özgecil eylemlerle dünya ailemizin üyelerini beslemeye yönelmemiz,
  • Mantraları meditasyon süreçlerimize entegre etmemiz 

(özellikle “Ra Ma Da Sa” ve “Wahe Guru Wahe Jio” mantralarıyla çalışabiliriz) faydalı olabilir.

  • Bedenimizin (beden= bilinçdışı), enerji akışını dengelemek ve bedenimizin kendi kendisini iyileştirme gücünü desteklemek için alternatif bir tıp yöntemi olan; akupunktur sistematiğini deneyebiliriz.
  • Ayrıca Oğlak burcu, ‘sanat’ ile ilişkili yaratıcı bir burç süreci olduğunu da göz önünde bulundurursak (Oğlak burcu bir şeyi tasarlama boyutunda öncü nitelikte bir burç sürecidir) yaratıcılığımızı geliştirmek amacıyla origami; kâğıt katlama sanatıyla yaratıcılığımızı özgün bir tonda beslemeyi seçebiliriz.  

Belki 1000 adet turna kuşu yapmayı deneyebiliriz, ne dersiniz? 

Oğlak burcunda tezahür eden Ay Döngüsünü bir film olarak düşünecek olursak şöyle bir akışı söz konusu olabilir: 

13 Ocak 2021 Pazartesi günü 08.00 de 23° 13 ' Oğlak burcunda birleşen Ay ve Güneş, yeni bir Ay Döngüsü başlatmıştı, şimdi 13 Temmuz Çarşamba günü 21.37 de 21° 21 '  Oğlak burcunda karşı karşıya gelen Ay ve Güneş, bu döngünün muhasebesini gerçekleştirme vaktini işaret etmekte.

Oğlak burcunda başlayan Ay Döngüsü; John Ronald Reuel Tolkien’in ölümsüz eseri, “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin öyküsünü hafızamızda canlandırmakta. 

Yeniayın ışığıyla (13 Ocak 2021); “Yüzüklerin Efendisi-Yüzük Kardeşliği” tadındaki yolculuğumuza başlamıştık. Şimdi 

Dolunayın ışığıyla birlikle “Yüzüklerin Efendisi-İki Kule” macerasına adım atıyoruz. 

13 Nisan 2023 tarihi itibariyle de “Yüzüklerin Efendisi-Kralın Dönüşü” sürecinde, Ay, yegâne aşkı Güneş ile son tangosunu gerçekleştirirken Oğlak burcu zeminindeki Ay Döngüsünü taçlandırıyor olacağız.

“Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor.
Ve ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor.
Yaşamı onlara verebilir misin?
O halde öyle hak hukuk adına buyurmakta çok acele etme.
Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez.”
    - John Ronald Reuel Tolkien -

 Haftanın başlangıç günü (11 Temmuz Pazartesi): Bayramın 3. Gününe oldukça coşkulu ve cömert bir ritimde, iyimser, tatlı bir gülümseme eşliğinde başlıyoruz. Günün akışında hissetme fonksiyonumuz Ay ışığını (Büyüyen Ay Fazında), hayattaki anlam arayışımızı sentezleyen, Yay burcunun keşif odaklı, ilham verici ateşinde harmanlarken ilk olarak günün ilk saatlerinde (01.00 civarı) Yay burcunun yönetici gezegeni, merhametin sembolü, dokunduğu her şeyi büyüten-genişleten Jüpiter gezegenine ardından öğle saatlerinde (14.00 civarı) ‘Bilen Kişi’ Kiron’a lütufkar bir tonda dokunmakta (Ay-Jüpiter / Ay-Kiron üçgen açı dinamikleri). Ve günün sonuna doğru İkizler burcundaki içsel tabiatımızın uyumunu, dengesini simgeleyen, enerjiyi harekete geçiren manyetik kuvvet; Venüs gezegeninin tam karşısında duruyor (Ay-Venüs karşıt açısı). 

Genel olarak, yaşam enerjimizi süreç odaklı eylemlere odaklayabiliriz. Kendimizi heyecanla ifade ederken, kendi ifadelerimizden yaşama dair inançlarımız yönünde daha önce farkında olmadığımız dinamikleri keşfedebiliriz. İletişim kurduğumuz kişileri kalbimizle dinleyebilir, öz yaşam enerjilerini cesurca ortaya koyabilmeleri adına ihtiyaç duyumsadıkları duygusal motivasyonları rahatlıkla sezebilir bu bağlamda destekleyici bir misyon üstlenebiliriz. Günün sonunda deneyimlediklerimizi zihnimizden geçirirken, beğenilmek, değer görmek, bir diğerini memnun etmek uğruna ilişki sınırlarımızı nasıl esnettiğimizi kimi zaman da bireysel sınırlarımızın ihlal edilmesine nasıl taviz vermeyi seçtiğimizi dair net bir tonda farkındalık geliştirebiliriz. 

Haftanın ikinci günü (12 Temmuz Salı): Bayramın 4. Günü bir tamamlanma enerjisi duyumsamaya başlıyoruz. Ay (Büyüyen Ay Fazında), Yay burcunun 3. Dekanında (Satürn gezegeni yönetiminde) ışığını farkındalıkla büyütürken ilk olarak Satürn gezegeniyle dayanışma kuruyor ardından Neptün gezegeniyle uzlaşı arayışına girişmekte (Ay-Satürn sekstil (03.00 civarı) / Ay-Neptün kare açı (04.40 civarı) dinamikleri). Ancak bu açı dinamikleri tezahür ederken eğer gece saatlerinde mesaisi olan bir iş sektöründe hizmet sunmuyor ve uykumuzu kaçıran herhangi bir şey yok ise muhtemelen rüyalar aleminde olacağız. Ve günün ilk ışıklarıyla birlikte Ay öğle saatine değin (12.01) Yay burcunun maceracı doğasında boşlukta ilhamla büyütürken, ışığının en güçlü ancak yönsüz olduğu bu zaman dilimini iç gözlem gerçekleştirebileceğimiz uygulamalara yöneltmemiz akıllıca olacaktır. Güne “Ay’a Selam” gibi bir Yoga serisiyle ya da meditasyon uygulamasıyla başlayabiliriz.

Bilinçdışımızın ritmini ışıyan Ay, Oğlak burcunun ilk dekanında (Jüpiter gezegeni yönetiminde) kendinden emin, istikrarla yol almaya başladığında tek başınalık zaman kalitemizi arttırma yönünde bir ihtiyaç duyumsayabiliriz. Tek başına çalışmaktan hem haz duyumsayacağımız eş zamanlı olarak verimli olabileceğimiz günün akışında doğayla iletişim bağımızı kuvvetlendirme yönünde enerjimizi toprağın sesine konsantre etmemiz işlevsel olabilir. Akşam saatlerinde kendimizi yaratıcı sanat uygulamalarıyla ifade etmeyi seçebiliriz. Meditasyon uygulamalarımızda mantralar aracılığıyla derinleşmeyi araştırabiliriz. 

Haftanın ortasına vardığımızda (13 Temmuz Çarşamba): Ağzımızdaki baklayı çıkarma vakti! Pasparlak bir dolunay ışığına doğru sebatkar bir ritimde yol alırken, bilinçdışımızın ritmini ışıyan Ay, ilk olarak Jüpiter gezegeniyle uzlaşı arayışında (Ay-Jüpiter kare açısı-01.00 civarı) ve ardından Satürn gezegeniyle yarım kare açı dinamiğini aktif hale getiriyor (02.00 civarı), sanki içimize pire kaçmış gibi bir rahatsızlık, huzursuzluk duyumsayabiliriz. Haftanın ilk resmi işlem gününün başlangıcında biraz ikircikli bir enerji hakim, toplumsal ihtiyaçlarımızla, bireysel ihtiyaçlarımız arasında denge arayışında olabilir, bazı gelişen olayları gözümüzde gerçek değerinden fazla büyütme- abartma eğiliminde olabiliriz. Öğleden sonra Ay, biricik yegâne aşkı Güneş’in karşısına çıkmaya disiplinli bir ritimle hazırlanırken, Yengeç burcundaki Merkür’ün tam karşısında duruyor bu süreçte ağzımızdaki bakla açığa çıkabilir! Eş zamanlı olarak Ay, Uranüs gezenine lütufkar bir tonda dokunmaya doğru da yöneldiği (Ay-Uranüs üçgen açısı) için ağzımızdaki bakla kendimizden dahi beklemediğimiz bir ritimde, bir anda abartılı bir biçimde gün ışığına çıkabilir.

Ay, biricik dehamızın özgün ritmini ışıyan Uranüs gezegenine ve Kuzey Ay Düğümüne akışkan bir tonda dokunduktan sonra Güneş’in tam karşısında tüm ihtişamıyla çıkıyor, dolunay süreci sapla samanı birbirinden ayırt etmek üzere bireysel olarak inisiyatif alacağımız derin bir sürece işaret etmekte. Dolunay sürecine ilişkin detaylı bilgiyi yazının giriş bölümünde okumayı seçebilirsiniz.

Haftanın en lütufkar günü (14 Temmuz Perşembe): Cehennemden cennete açılan kapının eşiğinde duruyoruz. Kendi kendimize inşa ettiğimiz tüm kısıtlamalardan özgürleşmek, korku duyumsadığımız her şeyin sadece bir illüzyondan ibaret olduğunu, Dünya gezegenindeki öz misyonumuzu duyumsamak adına öz benliğinizle yüzleşmeye hazır mısınız?  Ay, Güneş ile karşı karşıya geldikten sonra ışığıyla destekçi bir tonda Balık burcunda geri hareketini sürdüren Neptün gezegenine dokunduktan sonra (Ay-Neptün sekstil açısı) ışığını Oğlak burcunda geri hareketini sürdüren Plüton gezegeniyle birleştiriyor. İlahi aşkın zemininde öz benliğimizle bütünleşmek adına duygusal ve zihinsel boyutlarda tüm programlanmış bağımlılıklarımızdan arınmak, iyileşme sürecimizi başlatmak adına çok güçlü bir süreçteyiz, bireysel hipnozumuzdan uyanışa geçmenin tam zamanı!

Ay, 07.17-11.14 zaman diliminde Oğlak burcunda boşlukta yol alıyor.

Hissetme fonksiyonumuz Ay, evrensel aklın, evrensel kardeşliğin, sezgisel farkındalığın simgesi Kova (Saka) burcunun fütürist doğasına özgün bir tonda adım attığında(11.14) ilk olarak Boğa burcundaki Mars gezegeniyle bir müzakere gerçekleştirme yönünde insancıl değerleri göz önünde bulundurarak inatçı bir ritimde yol alıyor (Ay-Mars kare açısı). Günün akışında fikirlerimizin havada asılı kalmaması adına biraz esnek olmamız ilişki dinamiklerimizde empatiyi ön planda tutmamız işlevsel olabilir. Farklı olana yönelik zihinsel sınırlarımızın yanıtlarını net bir tonda gözlemleyebileceğimiz bir dinamik hâkim. Boğa burcunun yönetici gezegeni Venüs, İkizler burcunun son dekanında (Güneş yönetiminde) ve Satürn gezegenin kısmi asalet ışığında konumlanmakta, Venüs,  Satürn gezegenine lütufkar bir tonda dokunurken eş zamanlı olarak Neptün gezegeniyle uzlaşı arayışında (Venüs-Satürn üçgen açısı & Venüs-Neptün kare açı dinamikleri) Bu bağlamda ilişki dinamiklerimizde zihinsel uyumumuzu besleyebilecek nitelikte birlik bilincinin ışığıyla esnek ve şefkatli olabildiğimizce her süreci kendi lehimize doğru sevgiyle ilerletmek zihnimizdeki usta matadorun akılcı manevralarına bağlı. Günün son demlerine doğru duygusal bağlamda bizi kısıtlayıcı ve kendi kabuğumuza çekilmemize vesile olabilecek toplumsal boyutta hassasiyetler son dakika gündemimizi oluşturabilir (Ay-Jüpiter sekstil açısı).

Haftanın en güzel günü (15 Temmuz Cuma): Şimdi haberler! Ancak bu haberler acaba gerçeği ne ölçüde yansıtıyor? Günün başlangıcında (02.59) Ay’ın kozmik antenimiz Neptün gezegeniyle kurduğu yarım kare açısı, kulağımıza çalınan her habere karşı acaba bu işin içinde bir bit yeniği olabilir mi? Sualiyle yaklaşmamızı hatırlatıyor. Günün akışında hissetme fonksiyonumuz Ay (Dolunay fazında) Kova (Saka) burcunun idealist, hümanist, realist rüzgarlarında sörf yaparken “bilgi” odaklı bir süreçteyiz. İletişimin yeni bağlar dokuyucu, birleştirici dinamiğini ihtişamlı bir ritimde gözlemliyor ve hissediyoruz. Öğleden sonra Ay-Kiron dayanışmasına şahit olduktan sonra (Ay-Kiron sekstil açısı) rüzgarlar aniden yön değiştiriyor (Ay-Uranüs kare açısı). 

Bir anda “Evet” lerimiz, “Hayır”larımızla eş zamanlı olarak “Hayır” larımız, “Evet”lerimizle yer değiştirebilir, asla olmaz dediğimiz şeyler birden sürpriz bir yumurtanın içinden çıkabilir! Günün akışında 

Asla, asla deme”menin önemini idrak edebileceğimiz yaşam deneyimleri tecrübe edebiliriz.

Hafta sonu: Bilinçdışımızın ritmini ışıyan Ay (Cumartesi günü 11.17’den itibaren) Zodyak çemberinin “evrensel sevgi” boyutunu ışıyan dişil/su elementi niteliğinde, bizlere sınırsızlığın yaratıcı gücünü işaret eden; şefkatli, merhametli, özverili, gizemli, yaratıcı doğası ile ‘insan bilinci’ ile ‘evrenin sonsuz bilinci’ arasındaki yanılsamaları çözümleyen burç süreci Balık’ın engin okyanusunda fedakâr bir ritimde kulaç atarken hafta sonunun ritmi Einstein’ın 

Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür, hayal gücü ise her yeresözünü vurgulamakta. 

Haftanın altıncı günü (16 Temmuz Cumartesi): Dalgalandım da duruldum diyebileceğimiz bir ritimde hafta sonuna başlıyoruz. Ay (dolunay fazında), günün ilk saatlerinde (01.20 civarı), ruhsal boyuttaki sağlığımızı en çok gözeten gezegen Satürn ile Kova (Saka) burcunun 3. Dekanında (Ay yönetiminde) Mars gezegeninin kısmi asalet ışığında birleştiğinde, inatçı bir tutum sergileyerek bireysel sınırlarımızdan taviz vermediğimiz bazı süreçleri/dinamikleri yeniden değerlendirmek akıllıca olabilir (bu dinamiği etkisini Cuma günü akşam saatlerinden itibaren deneyimlemeye başlıyoruz). Ay, İkizler burcundaki Venüs gezegenine doğru lütufkar bir tonda ilerlemeye başladığında (Ay-Venüs üçgen açısı), şükür bilinciyle varoluşsal doğamızın güzelliklerini onurlandırmak adına güzel bir zaman kalitesindeyiz. 07.36-11.17 zaman diliminde ışıkları birbirine aktarma misyonuna mola veren Ay, şahsına münhasır bir ritimde dinlenmeye çekiliyor. Ay, boşlukta yol aldığında ışığı çok kuvvetlidir ve yönsüz, rotasızdır, bu kuvvetli enerjiyi kendimize yönlendirerek içsel gözlem gerçekleştirebileceğimiz çok verimli saatlerdir bu bağlamda meditasyon ve derin dinlenme uygulamalarına zaman ve alan açarak bu zaman aralığını verimli bir şekilde değerlendirebiliriz. 

Kehanetin, tıbbın, sanatın, Işığın Tanrısı Apollo, eş zamanlı olarak yeraltında ve yeryüzünde bulunabilen tek Tanrı Hermes ile Yengeç burcunun koruyucu ve besleyici sularında Zeus’un şahitliğinde bir araya geliyor (Güneş-Merkür birleşimi/Jüpiter gezegeninin kısmi asalet ışığında)

Kendi kendimize konuşmak adına çok verimli bir gün deneyimliyoruz. Ay, (11.17), Balık burcunun engin okyanusunda şefkatli kulaçlar atmaya başladığında ilk olarak Kiron ile yarım kare açısını gerçekleştiriyor, anın bilgi akışına konsantrasyonumuzu derinleştirerek, gelecek zaman boyutuna ilişkin hislerimiz aracılığıyla birtakım kehanetler gerçekleştirmeyi deneyebiliriz. 

Haftanın son günü (17 Temmuz Pazar): Hayal gücümüzü besleyebileceğimiz yaratıcı sanat uygulamalarıyla kaliteli süreçler var edebiliriz. Günün ilk saatlerinde Ay, eylem fonksiyonumuz Mars gezegeniyle dayanışma içerisinde (Ay-Mars sekstil açısı/ 00.40 civarı, bu açı dinamiğini Cumartesi gece saatleri deneyimlemeye başlıyoruz). Bu açının ardından Ay, Plüton gezegeniyle yarım kare açı dinamiğini gerçekleştiriyor ve Uranüs gezegenine lütufkar bir tonda dokunmaya doğru (Ay-Uranüs üçgen açısı) merhametin ışığıyla kulaç atmaya devam ediyor. Tanrıların Habercisi Hermes ise Poseidon ile akışkan bir sohbetin kendisini kaptırmışken (Merkür-Neptün üçgen açı dinamiği), kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmeye değer bir akıştayız. André Paul Guillaume Gide’nin altını çizdiği üzere;Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan, yeni okyanuslar keşfedemez.”  Sözünü eylemde tezahür ettirebileceğimiz marjinal bir Pazar deneyimliyoruz. 

*Yalom., D.I., (2008). Güneşe Bakmak-Ölümle Yüzleşmek., sy.,:93., Kabalcı Yay., İst.

Işık Olsun!

Özge Genlik - Mistikalem