Toplum Sağlığı İçin Kurban Kesiminde Hijyene Dikkat:
Kurban Bayramında kurban kesim işlemlerinin sağlık ve hijyen kurallarına uygun şekilde gerçekleştirilmesi hem toplum sağlığının korunması hem de etin güvenli beslenmesi açısından büyük önem taşıyor.
Öğr. Gör. Sevcan Battal Özkan, bu süreçte dikkat edilmesi gereken temel hijyen kurallarına ilişkin önemli uyarılarda bulundu.
Kesim işlemlerinin gerçekleştirildiği alanların her işlem öncesinde titizlikle temizlenmesi ve uygun dezenfektanlarla dezenfekte edilmesi gerektiğine dikkat çeken Özkan, bu işlemin her kesimden sonra tekrarlanmasının kontaminasyon riskini ortadan kaldıracağını vurguladı. Aynı hassasiyetin lavabo ve tuvaletlerin hijyeninde de gösterilmesi gerektiğini belirten Özkan, bu alanlarda mutlaka sıvı sabun, el dezenfektanı ve tek kullanımlık kâğıt havlu bulunması, düzenli olarak denetim yapılması gerektiğini ifade etti.
Kurban kesimi sırasında kullanılan alet ve ekipmanların işlemlere göre ayrılması, her kullanımdan sonra yıkanarak dezenfekte edilmesi gerektiğini belirten Özkan, personelin görev dağılımına da dikkat çekti. Kesim işlemi, deri yüzme ve iç organ çıkarma gibi görevlerin aynı kişi tarafından yapılmaması gerektiğini, bu işlemlerin farklı kişilerce yürütülmesinin hijyen açısından zorunlu olduğunu söyledi.
Özkan ayrıca, hayvanın iç organlarının, kanın akıtılması işleminin tamamlanmasından itibaren en geç 30 dakika içinde çıkarılarak et parçalama alanından uzaklaştırılması gerektiğini, bu uygulamanın mikrobiyal risklerin önlenmesi bakımından büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Kesim işlemlerinde görev alacak tüm personelin portör muayenelerinin yapılmış olması ve bulaşıcı hastalık taşımadıklarını belgeleyen güncel sağlık raporlarının hazır bulundurulması gerektiğini belirten Özkan, kişisel hijyene de özel önem verilmesi gerektiğini vurguladı. Personelin ellerinde veya etle temas eden vücut bölgelerinde açık yara, çıban, apse gibi lezyonların bulunmaması gerektiğini, varsa bu alanların su geçirmez ve hijyenik bir şekilde kapatılması gerektiğini söyledi.
Kesim personelinin işin niteliğine uygun kişisel koruyucu donanım giymesi gerektiğini belirten Özkan, önlük, bone veya kep, çizme ve gerektiğinde eldiven kullanımının zorunlu olduğunu ifade etti. Bu kıyafetlerin yalnızca kesim sırasında kullanılması ve kolay temizlenebilir, tercihen açık veya beyaz renkte olması gerektiğini söyledi.
Etlerin parçalanma işleminin, sadece işleme ayrılmış uygun tezgâhlarda yapılması gerektiğini belirten Özkan, tercihen paslanmaz çelikten imal edilmiş, gıda ile temasa uygun ve kolay temizlenebilir yüzeylerin kullanılmasının önemine dikkat çekti. Eğer kesim tahtası kullanılacaksa, ahşap yerine sertifikalı plastik malzemelerin tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Etin parçalandığı alanların, hayvan derisinin yüzüldüğü veya iç organların çıkarıldığı alanlardan tamamen ayrı olması gerektiğinin altını çizdi.
Haşere ve evcil hayvanların kesim alanına girmesinin mutlak suretle engellenmesi gerektiğini belirten Özkan, bu alanların çevresinin fiziki ve biyolojik önlemlerle kontrol altında tutulması gerektiğini söyledi. Gerekli durumlarda ilaçlama ve izolasyon gibi tedbirlerin uygulanmasının şart olduğunu ifade etti.
Kurbanlık etin saklama koşullarına da değinen Özkan, buzdolabında +4°C’de ortalama 5-6 gün, kıyma halinde ise yalnızca bir gün dayanabileceğini, daha uzun süre saklanacak etlerin mutlaka -18°C’de derin dondurucuda muhafaza edilmesi gerektiğini vurguladı.
Kurban Bayramı'nın yaklaşmasıyla birlikte uzmanlar, sıcak yaz günlerinde artan et beslenmesinin sindirim ve kalp sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine karşı vatandaşları uyarıyor.
KURBANLIK ETİ PİŞİRİLMEDEN ÖNCE DİNLENDİRİLMELİ
Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, bayram süresince yapılan beslenme hatalarının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek, “Yeni kesilen et hemen tilmemeli, tatlı ile et aynı öğünde yenmemeli, et hijyenik koşullarda saklanmalı” dedi.
Dursun, bayram sabahı kesilen etlerin hemen yenmesinin sindirim sistemini zorlayabileceğine dikkat çekti. “Yeni kesilen hayvanlarda oluşan kas sertliği, etin hem pişmesini hem de sindirilmesini zorlaştırır. Etin en az 12–24 saat dinlendirilmesi gerekir. Böylece hem daha lezzetli olur hem de mideyi yormaz” dedi.
Etin parçalanıp tek pişirimlik porsiyonlara bölünerek saklanması gerektiğini vurgulayan Dursun, buzdolabında 3 gün, derin dondurucuda ise 6 aya kadar muhafaza edilebileceğini belirtti.
“Kavurmaya Yağ Eklemeyin, Mangalda Kömürleşmeye Dikkat”
Bayramın geleneksel lezzetlerinden kavurma konusunda da uyarıda bulunan Uzman Diyetisyen Dursun, etin zaten yeterli miktarda yağ içerdiğini belirtti. “Kavurma yaparken dışarıdan ekstra yağ eklenmemeli. Etin kendi yağı yeterlidir. En sağlıklı pişirme yöntemleri haşlama, ızgara ve fırınlamadır.”
Mangalda et pişirirken kömürleşmenin kansere yol açabileceğini hatırlatan Dursun, “Et ile ateş arasında 15 cm mesafe olmalı. Aksi halde zararlı kimyasal bileşikler oluşabilir” diye konuştu.
Kurban Bayramında Etin Yanında Şerbetli Tatlıdan Kaçının
Etin hemen ardından tatlı yenmesinin sindirim problemlerine yol açabileceğini belirten Dursun, özellikle ağır şerbetli tatlıların riskli olduğunu söyledi. “Yağlı et yemeğinden hemen sonra tatlı tmek hazımsızlık, reflü ve kan şekeri dalgalanmalarına neden olabilir. Tatlı beslenmesi için en az 2 saat beklenmeli ve tercihen sütlü tatlılar, meyve ya da şekersiz komposto tercih edilmelidir.”
Bayramın sıcak yaz aylarına denk gelmesi nedeniyle etin saklama koşullarının daha da önemli hale geldiğini belirten Dursun, “Etler güneş altında uzun süre bekletilmemeli, serin ve hava akımı olan bir ortamda dinlendirilmeli, ardından hemen soğuk zincire alınmalıdır. Rengi bozulan ya da kokusu değişen etler kesinlikle tilmemelidir” dedi. Çiğ etle temas eden bıçak, kesme tahtası gibi mutfak gereçlerinin mutlaka yıkanması gerektiğini vurgulayan Dursun, çapraz bulaşmanın ciddi sağlık risklerine yol açabileceğini söyledi.
Bayram boyunca bol su içilmesi ve fiziksel aktivitenin sürdürülmesi gerektiğini belirten Dursun, “Günde en az 2–2.5 litre su içilmeli. Yemek sonrası yapılan kısa yürüyüşler sindirimi destekler ve bayram boyunca oluşabilecek şişkinlik, hazımsızlık gibi şikayetleri azaltır” ifadelerini kullandı.
Bayramda Kalp Ritminizin Bozulmaması İçin Bu Önerilere Dikkat Edin!
KIRMIZI ET VE YAĞLI GIDALARLA KALP DAMARLARINA YÜK BİNDİRMEYİN
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Canan Elif Yıldız, bayramda değişen beslenme düzeni, fiziksel aktivitenin azalması ve ilaç kullanımındaki düzensizliklerin kardiyovasküler sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğine dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu…
Bayramda kırmızı etle beslenmenin belirgin şekilde artış gösterdiği için, özellikle kavurma, kuyruk yağı gibi doymuş yağ oranı yüksek gıdaların sık ve fazla miktarda yenmesi, koroner arter hastalığı olan kişiler için ciddi riskler oluşturabildiğini anlatan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Canan Elif Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü; “Amerikan Kalp Derneği, günlük doymuş yağ beslenmesinin toplam kalorinin yüzde 5-6’sını aşmaması gerektiğini belirtiyor. Yani bu orana göre günde ortalama 2000 kalori alan bir birey için yaklaşık 11 ila 13 gram doymuş yağ yemesi gerekir. Peki bu miktar günlük beslenme düzenimizde ne anlama geliyor? Örneğin, 100 gramlık bir kavurma porsiyonu yaklaşık 8–10 gram doymuş yağ içerir. Bir tatlı kaşığı kuyruk yağı 4–5 gram, bir dilim işlenmiş sucuk ise yaklaşık 4 gram doymuş yağ barındırır. Yine tam yağlı kaşar peynirinin 30 gramlık bir diliminde ortalama 6 gram doymuş yağ bulunurken, tereyağlı bir poğaça 5–7 gram arasında doymuş yağ içerebilir. Bu da gösteriyor ki, özellikle bayram sofralarında bu tür gıdalar bir arada tildiğinde, günlük doymuş yağ sınırı kolayca aşılabilir.”
PORSİYON KONTROLÜ YAPIN
Uzm. Dr. Yıldız, önerilerini şöyle sıraladı: “Yeni kesilmiş etin sindiriminin zor olması vagal sistemi etkileyerek kalp ritmini de bozabilir. Bu nedenle etlerin dinlendirilerek yenmesi, porsiyon kontrolü ve yağsız pişirme yöntemlerinin tercih edilmesi büyük önem taşıyor Ayrıca öğünleri taze sebzelerle desteklemek ve gün içinde birden fazla ağır öğün tmemeye özen göstermek, kalp sağlığı açısından son derece önemlidir.”
Bayram sofralarındaki bir başka sessiz tehlikenin de tuz beslenmesi olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Yıldız, “Bayram sofralarında yer alan salamuralar, et suyu bazlı yemekler ve geleneksel tatlılar yüksek sodyum içeriği nedeniyle kan basıncında ani yükselmelere yol açabilir. Bu durum özellikle, hipertansiyon hastaları, kalp yetmezliği olanlar, inme geçirmiş bireyler için hayati risk taşıyabilir.” Diye konuştu.
“Bu nedenle bayram sofralarında tuz beslenmesini azaltmak büyük önem taşır” diyen Uzm. Dr. Yıldız, konuyla ilgili şu önerilerde bulundu: “Etlerin pişirilme aşamasında ilave tuz yerine baharat, limon, sarımsak veya taze otlar kullanarak hem lezzetten ödün vermemiş hem de sodyum alımını azaltmış oluruz. Ayrıca, salamura veya turşu gibi tuzlu yiyeceklerden uzak durulmalı, et suyu ile yapılan ağır yemekler sınırlı porsiyonlarla tilmelidir. Ayrıca, günlük sıvı alımını artırmak ve mümkünse sodyum içeriği düşük doğal maden suyu ya da sade su tercih etmek, hipertansiyon kontrolüne katkı sağlayacaktır. Bir diğer önemli nokta da tansiyon ilacı kullanın hastalar için. Bu kişiler ölçümlerini bayram süresince de sürdürmeli ve herhangi bir anormal durumda vakit kaybetmeden hekime başvurmalı.”
SIVI DENGESİNE DİKKAT!
Yeterli sıvı beslenmesinin vücudumuzun vazgeçilmezi olduğunu ancak bayram gibi dönemlerde aşırı tuzlu ve tatlı beslenmesine bağlı sıvı alımının da arttığını ve bunun da dengesizlik yarattığını söyleyen Uzm. Dr. Yıldız, “Özellikle diüretik ilaç kullanan hastalarda sıvı alımının azalması hipovolemiye (düşük sıvı hacmi) neden olabilirken, aşırı tuzlu yemekler ve tatlılar ile birlikte fazla sıvı beslenmesi de hipervolemi (aşırı sıvı yükü) riskini artırır. Bu dengesizlik, özellikle kalp kası zayıf olan hastalarda akut kalp yetmezliği ve akciğer ödemi gibi acil müdahale gerektiren durumlara yol açabilir.” Diye konuştu.
“Bayram tatili nedeniyle günlük rutinlerin bozulmasının ilaç alım saatlerinin unutulmasına da neden olabiliyor” diyen Uzm. Dr. Yıldız, “Antiplatelet (kan sulandırıcı), Beta bloker, ACE inhibitörü ve Antikoagülan gibi ilaçların düzensiz kullanımı inme ve kalp krizi riskini artırabileceği hatırlanmalı. Dolayısıyla ilaçların düzenli kullanımını sağlamak için alarm kurulabilir ya da not alınabilir.” Diye konuştu.
KALBİNİZİN SELAMETİ İÇİN BAYRAM BOYUNCA HAREKET EDİN!
Düzenli egzersiz kalp sağlığının vazgeçilmezi olduğunu hatırlatan ancak bayram süresince uzun saatler oturarak geçirilen zaman nedeniyle kalbin zorlanabildiğini anlatın Uzm. Dr. Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hareketsizlik kan dolaşımını yavaşlatır ve tromboz (pıhtı) riskini artırır. Hafif tempolu yürüyüşler hem tansiyonu dengeler hem de kalp ritmini düzenler. Bu nedenle günde 20-30 dakikalık yürüyüşler, bayram boyunca kalbinize yapacağınız en değerli yatırım olabilir.”
“UYKU DÜZENİNİZİ KORUYUN”
Her ne kadar bayram tatili nedeniyle bir nebze de olsa günlük stres ve onun yarattığı riskler azalsa da özellikle aritmi öyküsü olan kişilerin uykusuz kalmamaya dikkat etmeleri gerektiğine işaret eden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Canan Elif Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: “Kalabalık ortamlarda geçirilen zaman, seyahat yorgunluğu ve uykusuzluk, sempatik sinir sistemini aktive ederek kalp hızını ve tansiyonu yükseltebilir. Özellikle aritmi öyküsü olan bireylerde bu durum ciddi ritim bozukluklarını tetikleyebilir. Unutmayın Kurban Bayramı’nı sağlıklı geçirmek için sadece ruhumuzu değil, bedenimizi de dinlendirmek büyük önem taşıyor. Kalp-damar hastaları başta olmak üzere herkesin, bayramda tedavi protokollerine uyması, dengeli beslenmesi ve gerektiğinde hekim görüşü alması hayati önem taşıyor. Unutmayın: Kalbin en büyük bayramı, düzenli ritminde atmaktır. “
SAĞLIK AÇISINDAN BİR İNSANIN BİR GÜNDE YEMESİ GEREKEN ET MİKTARI 150 GRAM
Beslenme Uzmanı Öğr. Gör. Kübra Şahin, Kurban Bayramı'nda sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda önemli uyarılarda bulundu.
Kurban Bayramı’nda et beslenmesinin genellikle normalden fazla olabildiğini kaydeden Öğr. Gör. Kübra Şahin, “Ancak sağlıklı kalmak ve sindirim sorunları yaşamamak için günlük etle beslenme miktarına dikkat etmek önemlidir. Yetişkin bir birey için günlük et beslenmesi 100-150 gram (pişmiş ağırlık) civarında olmalıdır. Kalp-damar sağlığı ve böbrek fonksiyonları dikkate alındığında et beslenmesi daha sınırlı miktarda (örneğin 70-100 gram) olmalıdır.” dedi.
Etin pişirilme yönteminin hem besin değerini hem de sağlık üzerindeki etkilerini doğrudan etkilediğini anlatan Şahin, şöyle devam etti: “Kurban Bayramı gibi etin yoğun yendiği dönemlerde bu farklar daha da önem kazanır. Haşlama, önerilen sağlıklı bir pişirme yöntemidir. Düşük kalorili bir yöntem ve sindirim kolaydır. Yağ oranı azalır çünkü yağın bir kısmı suya geçer. Fırında pişirme de önerilen sağlıklı bir pişirme yöntemidir. Besin değerini büyük ölçüde korur. Doymuş yağ eklenmeden pişirme imkânı sağlar. Aşırı yüksek sıcaklıkta pişirme varsa besin kaybı ve zararlı bileşik oluşumu olabilir. Kavurma ise kaçınılması gereken bir pişirme yöntemidir. Sindirimi zor olabilir. Yüksek doymuş yağ ve kolesterol içerdiği için kalp-damar hastalıkları riski artabilir. Kızartma da kaçınılması gereken bir pişirme yöntemidir. Yağ emilimi yüksektir, bu da kaloriyi ve doymuş yağ miktarını artırır. Sindirim sistemi zorlanabilir.”
Yeni kesilmiş etin hemen yenmesinin hem sindirim sorunlarına yol açabildiğini hem de et kalitesi açısından uygun olmadığını ifade eden Kübra Şahin, “Hayvan kesildikten sonra et kasılır ve sertleşir. Hemen tilen et serttir ve çiğnenmesi, sindirimi zordur. Şişkinlik, mide ağrısı, hazımsızlık, reflü ve gastrit şikayetleri artar. Buzdolabında 12-24 saat dinlendirilen etin kas lifleri gevşer, daha yumuşak ve lezzetli hale gelir, sindirimi kolaylaşır. Ayrıca mikrobiyolojik açıdan daha güvenli olur. Uygun hijyen sağlanmazsa, taze ve ısısı düşmemiş et bakteri üremesi için uygun ortam olabilir. Özellikle saklama koşulları uygun değilse, ishal, mide bulantısı gibi gıda zehirlenmeleri oluşabilir.” diye konuştu.
Kırmızı etin protein ve yağ açısından zengin, fakat lif, vitamin C ve karbonhidrat açısından fakir bir besin olduğunu dile getiren Şahin, “Sebzeler, lif kaynağıdır. Sindirim sistemini destekler, bağırsak hareketlerini düzenler, antioksidan, vitamin ve mineral kaynağıdır. Tam tahıllar (tam buğday ekmeği, bulgur pilavı), karbonhidrat kaynağıdır ve enerji sağlayıp kan şekerini dengede tutar. Lif içerikleri sayesinde etle birlikte daha uzun süre tok tutar. Yoğurt-ayran-kefir gibi fermente süt ürünleri probiyotik içerikleriyle sindirimi destekler. C vitamini içeren besinler (limonlu salata, domates, yeşil biber, maydanoz, portakal, nar vb.) demir emilimini artırır.” şeklinde anlattı.
Çocuklar eti sebze ile yemeli
Çocukların, yaşlarına ve gelişim durumlarına göre daha az miktarda (yaklaşık 50-100 gram) et tmesi gerektiğine dikkat çeken Öğr. Gör. Kübra Şahin, “Haşlama, fırında veya buharda pişirme tercih edilmeli. Kızartmalardan ve çok yağlı kavurmalardan kaçınılmalıdır. Bağışıklık sistemleri tam gelişmediğinden, etin iyi pişmiş olması çok önemlidir. Eti küçük parçalara ayırarak ve yanında sebze, yoğurt, tam tahıl ile yemeleri gereklidir.” dedi.
Yaşlılara et kolay çiğnenebilir hazırlanmalı
Yaşlıların da kalp-damar sağlığı ve böbrek fonksiyonları dikkate alınarak daha sınırlı miktarda (örneğin 70-100 gram) tmesi gerektiğine işaret eden Şahin, “Yumuşak ve kolay çiğnenebilir şekilde hazırlanmalı. Kavurma ve kızartma gibi ağır yöntemlerden kaçınılmalı ve tansiyon problemleri nedeniyle aşırı tuz kullanılmamalıdır. Yaşlılarda mide asidi azalır, bu nedenle sert ve yağlı et ile baharat sindirim sorununa yol açabilir.” ifadesinde bulundu.
Yemek sonrası hafif yürüyüşler yapmak sindirim için gerekli
Bayramda aşırı etle beslenmenin sindirim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerine de dikkat çeken Şahin, şunları söyledi: “Kabızlık, hazımsızlık ve şişkinlik, mide ağrısı ve kramp, bağırsak hareketlerinde yavaşlama olabilir. Bu olumsuz etkileri azaltmak için lifli besinlerin beslenmesini arttırmak, yeterli su tmek, yağlı, kızartışmış yiyeceklerden uzak durmak, porsiyon kontrolü yapmak, yemek sonrası hafif yürüyüşler yapmak ve probiyotik tmek gerekiyor.”
Et beslenme sonrası fiziksel aktivite ve su beslenmesine ilişkin de bilgi veren Öğr. Gör. Kübra Şahin, “Fiziksel aktivite ile sindirim sistemini hızlandırarak mide ve bağırsakların daha iyi çalışmasını sağlar ve kabızlık riskini azaltır. Ayrıca metabolizmayı destekler, kan dolaşımını arttırır, krampları ve şişkinliği azaltır. Su içilmesi ise mide ve bağırsaklarda besinlerin çözülmesine ve emilmesine yardımcı olur. Lifli besinlerin bağırsakta hareketini kolaylaştırır. Ayrıca kabızlığı önler, vücudu detoksifiye eder ve mideyi rahatlatır.” şeklinde sözlerini tamamladı.
KURBAN BAYRAMINDA PORSİYON KONTROLÜ ŞART
Kurban Bayramının sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz, bereketli sofraların kurulduğu özel günlerden biri olduğunu ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Ancak bayramla birlikte artan et beslenmesi, bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir.” dedi.
Özellikle mide rahatsızlıkları, kolesterol yüksekliği ve hipertansiyonu olan bireylerin bu dönemde beslenmelerine daha özen göstermesi gerektiğine dikkat çeken Yiğit, “Bayram sofralarında etin başrolde olması doğaldır ancak porsiyon kontrolü şarttır. Yetişkin bir birey için günlük ortalama 120-150 gram pişmiş kırmızı et yeterlidir. Bu miktar, kişinin avuç içi büyüklüğünde bir et parçasına denk gelir. Fazla miktarda kırmızı et beslenmesi mide yanması, kabızlık, kolesterol yükselmesi ve ürik asit artışı gibi sorunlara yol açabilir.” uyarısında bulundu.
Etin pişirme yöntemi en az miktarı kadar önemli!
Yeni kesilen etin hemen yenmesinin sindirim sistemini zorlayabileceğini kaydeden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu nedenle kurban eti, serin bir ortamda en az 24 saat dinlendirilmeli. Kapalı poşette değil, hava alabilecek şekilde geniş kaplarda muhafaza edilmeli.” dedi.
Etin pişirme yönteminin de en az miktarı kadar önemli olduğuna değinen Yiğit, “Mangalda pişirme sırasında, et ile ateş arasında 15 cm mesafe bırakılmalı, yağın ateşe damlamaması sağlanmalı. Kızartma ve aşırı yağlı kavurmalardan kaçınılmalı, ızgara, fırın veya haşlama gibi sağlıklı yöntemler tercih edilmeli.” açıklamasını yaptı.
Her gün en az 2 öğünde sebzeye yer verin…
Bayramda sofraların kırmızı et ağırlıklı olduğunu, bu nedenle geri planda kalan sebze, meyve ve tam tahılların sindirim sisteminde dengesizliklere neden olabildiğini dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Her gün en az 2 öğünde sebzeye yer vermek, yoğurt, ayran gibi fermente ürünleri sofraya dahil etmek ve tam tahıllı ekmekleri tercih etmek faydalı olacaktır.” dedi.
Şerbetli ve ağır tatlılar yerine sütlü veya meyveli tatlıların tercih edilmesi gerektiğini de ifade eden Yiğit, tatlı yenilecekse porsiyonun küçültülmesini, yanında bir bardak ayran veya su ile denge sağlanmasını önerdi.
Eti dinlendirmeden hemen yemek en sık yapılan bayram hatası!
Özellikle Kurban Bayramı gibi zamanlarda en sık yapılan beslenme hatalarına değinen Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Eti dinlendirmeden hemen yemek, etin yanında sebze veya lifli gıdalara yer vermemek, etin pişirme yöntemine dikkat etmemek, porsiyon kontrolü yapmadan sık et tmek, yeterince su içmemek, ağır ve şekerli tatlıları sık aralıklarla yemek, yapılan beslenme hataları olarak sıralanabilir.” dedi.
Bayram süresince sindirim sorunlarını önlemek için önerilerde de bulunan Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yemekler yavaş yenmeli, iyi çiğnenmeli ve sonrasında hafif yürüyüşler yapılmalı. Gün içinde 2-2,5 litre su beslenmesi hem metabolizma hem de sindirim sistemi için destekleyicidir. Probiyotikli yoğurt ve kefir gibi ürünler, bu dönemde bağırsak sağlığını korumaya yardımcı olur.
Şişkinlik, hazımsızlık veya mide yanması yaşayan bireyler öğünlerden sonra rezene, kimyon, anason, nane-limon çayı gibi bitki çaylarını tercih edebilir. Bu bitkiler gaz birikimini azaltmaya, sindirimi kolaylaştırmaya ve mideyi rahatlatmaya yardımcı olabilir. Ayrıca zencefil de mide asidini dengeleyici etkisiyle öne çıkar. Özellikle yemek sonrası mide yanması yaşayan bireylerde rahatlama sağlayabilir. Ancak düzenli ilaç kullanan bireylerin bitki çaylarını tmeden önce doktorlarına danışmaları önerilir.”
BAYRAM TATLILARINDA ÖLÇÜYÜ KAÇIRMAYIN
uzman Diyetisyen Ceren Turan, bayram tatlılarını keyifle yiyebilmek için porsiyon kontrolü, zamanlama ve doğru tercihler gibi birçok önemli detaya dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor
Tatlı beslenmesini tamamen yasaklamanın mümkün olmadığını belirten Uzman Diyetisyen Ceren Turan, “Sağlıklı bireylerde günlük kalorinin yüzde 10’undan azı ilave şekerden gelmeli. Bu da bayramda günde 1 küçük kase sütlü tatlı veya 1 dilim şerbetli tatlı ile sınırlandırılmalı” diyor. Özellikle “4 dilim baklava ile 1 dilim aynı şey değil, porsiyon kontrolü her şeydir” diyerek ölçülü beslenmenin altını çiziyor.
Hafif ve sağlıklı tatlı alternatifleri mümkün
Diyetisyen Turan, şerbetli ve ağır tatlılar yerine daha hafif seçeneklerin tercih edilmesini öneriyor. “İlave şekersiz sorbe, 1 top sade dondurma, 2 kare bitter çikolata, hurma özüyle tatlandırılmış sütlü tatlılar, yoğurt ve meyve bazlı karışımlar gibi seçenekler hem lezzetli hem de daha masum” ifadelerini kullanıyor.
Tatlıyı günün erken saatlerinde yemeli
Araştırmalar, tatlının öğle yemeğinden sonra tildiğinde vücudun şekeri daha iyi tolere ettiğini gösteriyor. Uzman Diyetisyen Ceren Turan, “Gece saatlerinde metabolizma yavaşlar, tatlı yemek bu saatlerde yağ depolanmasını artırabilir. Tatlıyı gün içinde, özellikle öğle sonrası küçük bir atıştırmalık şeklinde yemek en sağlıklısıdır” diyor.
Tatlıdan sonra yaşanan şişkinlik için neler yapılmalı?
Tatlı sonrası mide yanması, gaz ve şişkinlik gibi rahatsızlıklar sıkça görülüyor. Diyetisyen Turan, “Şekerli ve yağlı tatlılar midenin boşalmasını geciktirir. Tatlıdan sonra 10 dakikalık yürüyüş, şişkinlik ve kan şekeri dalgalanmalarını azaltır. Ayrıca nane, rezene çayı gibi bitkisel içecekler de sindirime yardımcı olur” şeklinde önerilerde bulunuyor.
Bayramda tatlı ikramlarının ardından geleneksel olarak içilen çay ve kahve, kimi zaman sindirim sistemi üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor. Özellikle mide hassasiyeti ve demir emilimi açısından bu alışkanlıkların zamanlaması oldukça önemli. Diyetisyen Turan, “Tatlı ile birlikte şekersiz çay veya kahve içilebilir; ancak kafein reflüyü tetikleyebilir. Ayrıca demir emilimini engellediği için özellikle etli bir yemeğin ardından hemen çay-kahve içilmemeli, en az 1 saat beklenmeli” uyarısında bulunuyor.
Şeker hastaları ikramlara karşı nasıl davranmalı?
Diyabet hastalarının özellikle dikkatli olması gerektiğini belirten Diyetisyen Turan, “Tatlı yemek isteyen diyabet hastaları, aynı öğündeki ekmek ya da pilav gibi karbonhidratları azaltarak denge sağlayabilir. Bitter çikolata, meyveli hafif tatlılar veya küçük porsiyon kuru meyve tercih edilebilir. İnsülin kullanan hastalar ilaç dozlarını aksatmamalı ve kan şekerini düzenli takip etmeli” diyor.
Protein ve şekerin birlikte sindiriminin zor olduğunu vurgulayan Turan, “Etli yemeklerin ardından hemen şerbetli tatlı yemek mideyi zorlar. Tatlıyı ana yemekten sonra ara öğün olarak yemek ya da ayrı bir zaman diliminde yemek daha doğrudur” şeklinde açıklıyor.
Tatlı yenildiyse mutlaka yanında yoğurt, süt gibi protein veya sebze gibi lifli besinler alınması gerektiğini söyleyen Uzman Diyetisyen Ceren Turan, “Bu denge, kan şekerinin ani yükselmesini önler. Ayrıca tatlıyı planlayarak yemek, öğünlerdeki diğer karbonhidratları azaltmak gibi stratejiler çok işe yarar” diyor.
Bayram sonrası detoks niteliğinde öneriler
Diyetisyen Ceren Turan, bayramın ardından mideyi rahatlatmak ve sindirim sistemini dengelemek için şu önerileri sıralıyor:
Bol su içilmesi
Taze sebze ve meyve ağırlıklı öğünler
Yoğurt, kefir gibi probiyotik gıdalar
İşlenmiş gıdalardan uzak durmak
Günlük hareketi artırmak
Lifli ve doğal besinleri ön plana almak
Tatlıdan sonra kısa bir yürüyüş büyük fark yaratır
Tatlıyı yedikten hemen sonra yapılacak 10 dakikalık hafif bir yürüyüşün bile şekerin emilimini yavaşlattığını belirten Diyetisyen Turan, “Tatlı sonrası hareketsizlik, şekerin yağa dönüşmesini hızlandırır. Oysa küçük bir yürüyüş insülin yanıtını düzenler ve tatlı krizlerinin zararını azaltır” diyerek sözlerini noktalıyor.
Tatlı yemeyi Planlayın, Sağlıklı Bayramların Tadını Kaçırmayın!
Tatlıdan tamamen vazgeçmek zorunda değilsiniz. Ancak ne zaman, ne kadar ve nasıl teceğinizi bilirseniz hem lezzetten hem sağlıktan ödün vermezsiniz. Bu bayramda tatlı keyfiniz sağlığınızı gölgelemesin!0
Kurban Bayramı tatilinde otoyollarda güvenli sürüşün şifreleri!
Bayram yolunda "Monoton Sürüş" tehlikesine dikkat!
Özellikle otoyol ve gişelerde yaşanabilecek yoğunluk ve dikkatsizlikler, bayram sevincini gölgeleyebilecek kazalara davetiye çıkarıyor.
, Yol ve Trafik Güvenliği Danışmanı Özgür Şener, tatil yolculuğuna çıkacak sürücülere otoyollarda ve gişelerde güvenli sürüş için hayat kurtaracak önemli uyarılarda bulundu.
Özellikle hızlanma ve yavaşlama şeritlerinin doğru kullanımının ve gişelerde dikkatli davranışların kazaları önlemede kritik rol oynadığını vurgulayan Özgür Şener, “Otoyol sürüşleri, monoton sürüş olarak tanımlanabilir. Sürücünün dikkatini toplayamaması, tek el ile sürüş, sinyal vermeden şerit değişikliği yapmak, ayakları pedallardan uzak halde tutmak, uykululuk hali gibi güvenli olmayan durumlar yaşanması potansiyeli vardır.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Öğretim Görevlisi, Yol ve Trafik Güvenliği Danışmanı Özgür Şener, otoyollarda ve gişelerde güvenli sürüş için dikkat edilmesi gereken hayati noktaları paylaştı.
Hızlanma ve yavaşlama şeritlerine dikkat!
Otoyolların transit trafiğe tahsis edildiğini ve giriş-çıkışların minimum sayıda olmasının önemine işaret eden Özgür Şener, sürücülerin bu noktalarda hız planlamasını doğru yapmasının hayati olduğunu belirtti.
Özgür Şener, "Otoyolda taşıtların kendi sınıflarına göre olabilecek en yüksek hızlarda kullanımına izin verilmiştir ve otoyola giriş-çıkış noktaları bu hızların azaldığı noktalardır. Bu sebeple giriş ve çıkış yapacak sürücülerin güvenli bir şekilde hız planlaması yapabilmesi için otoyollarda hızlanma ve yavaşlama şeritlerini bilmeleri ve fonksiyonlarına uygun bir şekilde kullanmaları büyük bir öneme sahiptir." diyerek sürücüleri uyardı.
Hızlanma ve yavaşlama şeritleri nerelerde bulunuyor?
Özgür Şener, hızlanma şeridinin, otoyola katılan araçların güvenli bir şekilde hızlanarak trafiğin akış hızına uyum sağlaması için ayrıldığını belirterek, bu şeridin mümkün olduğunca sonuna kadar kullanılarak otoyola katılmanın önemine dikkat çekti.
"Otoyolun akış hızına uyabilmek için mümkün olduğunca hızlanın." diyen Özgür Şener, "Bu sayede otoyola tam olarak girdiğinizde diğer sürücülerin hızlarını etkilemeyecek ve trafiğin akışını tehlikeye atmayacak bir hızda olursunuz. Otoyolu çok dikkatli kontrol edin, dikiz aynalarınızdan ve kafanızı çevirerek camlarınızdan bakarak akan trafiği kontrol edin. Yolun katılıma uygun olduğundan emin olduğunuzda sinyalinizi verin, son bir dikiz aynası ve yan ayna kontrolü daha yaparak otoyola katılın. Ani yavaşlama yapmayın, hemen otoyola katılmaya çalışmayın." şeklinde konuştu.
Çıkış yapılacak sapağa kadar otoyoldan ilerlemek kaza riski taşıyor
Otoyola girişte hızlanma şeridi olduğu gibi çıkışta da sürücülerin güvenli bir şekilde otoyoldan ayrılabilmelerini sağlamak amacı ile yapılmış yavaşlama şeritleri bulunduğunu dile getiren Özgür Şener, "Yavaşlama şeridi kullanımında sürücülerin en çok uymaları gereken kural, yavaşlama şeridinin başladığı ilk noktadan itibaren yavaşlama şeridine girmeleridir. Ülkemizde genellikle sürücülerin yaptığı sürüş davranışı, yavaşlama şeridine girmeden çıkış yapacakları sapağa kadar otoyoldan ilerlemek sapağa en yakın yerden çıkışa gitmeye çalışmaktır. Bu yapıldığında, sürücü sapak öncesi ani bir yavaşlama yapmak zorunda olduğu için arkadan gelen taşıtlar ile çarpışma potansiyeli yaratmaktadır. Bununla birlikte doğru bir şekilde yavaşlamak şeridinde bulunan taşıtların da akışını engellemektedirler." diye konuştu.
Sinyal vermeyi unutmayın!
Özgür Şener, yavaşlama şeridi kullanımı için şu hayati tavsiyelerde bulunarak, şöyle devam etti:
"Yavaşlama şeridine gireceğinizi diğer sürücülerin anlaması için sinyalinizi verin. Yavaşlama şeridinin başladığı yerden şeride girin. Daha ileriden veya sapağın hemen öncesinde girmeniz trafik kazalarına sebep olacaktır. Yavaşlama şeridine girdiğinizde hızınızı ani bir şekilde değil kademeli bir şekilde düşürün. Otoyollarda yavaşlama şeridindeki hız limitlerini bildiren hız limiti tabelaları bulunmaktadır. Bu hız limitlerine uyumlu olarak taşıtınızın hızını ayarlayın. Çıkış noktasından itibaren taşıtınızı iki şeridin ortasında tutun. Sağa veya sola fazla yaklaştığınızda arkanızdan gelen trafik için tehlike yaratacağınızı bilin."
Bazı otoyollarda saatte 140 kilometre hıza izin var, aman dikkat!
Özgür Şener, ülkemizdeki bazı otoyollarda saatte 140 kilometre hıza izin verildiğini hatırlatarak, bu hızlarda en küçük bir dikkatsizliğin bile büyük felaketlere yol açabileceğini vurguluyor.
"Hız saatte 140 kilometreye çıktığında bir taşıt 1 saniyede 38,8 metre yol almaktadır. 5 saniye gibi kısa bir sürede taşıtınız ile 194 metre yani bir buçuk futbol sahasına eşit mesafede yol almaktayız. Bu süreler ve mesafelerin hata payı bulunmamaktadır." diyen Özgür Şener, sürücülerin sürüşlerini çok iyi planlamaları ve hem yolu hem de arkadan gelen trafiği sürekli gözlemlemeleri gerektiğini, trafiğin yoğunluğuna göre dikiz ve yan aynaların 5 ila 10 saniyede bir kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı.
Gece sürüşlerinde, silinmiş olan yol çizgilerine dikkat edin
Özgür Şener, bayram yolculuğunda otoyolda sürücülerin karşılaşabileceği ve dikkat etmesi gereken önemli konuları şöyle sıraladı: Emniyet şeridinde herhangi bir görsel ikaz olmadan durmuş olan taşıtlar olabileceğini bilin. Özellikle ağır vasıta sürücüleri, sürüş yorgunluğu, yasal sürüş süresinin bitmesi, taşıt arızası gibi sebepler ile emniyet şeridinde durmaktadır. Bu duruş esnasında arkadan gelen sürücülere bilgi verecek hiçbir reflektif işaret, uyarı bulundurmamaktadırlar. Tünel içlerinde taşıt arızası sebebiyle özellikle en sağ şeritte uygunsuz halde bulunan taşıtlar olabilecektir. Ağır vasıta taşıtların lastiklerinin parçalanması sebebiyle yolda bulunan lastik parçalarını zamanında göremeyen sürücülerin son anda bu parçaları görerek yapacakları güvenli olmayan manevralar yapabilmektedirler. Yük taşıyan taşıtlardan yola düşen malzemeleri zamanında göremeyen sürücülerin son anda bu parçaları görerek yapacakları güvenli olmayan manevralar yapabilmektedirler. Gece sürüşlerinde, silinmiş olan yol çizgilerinin sürücünün yeteri kadar ön görülü sürüş yapmasına olanak vermemesi. Bu tip durumlarda mutlaka sürüş hızı azaltılmalıdır. Yağışlı havalarda yol üzerinde yağmur suyu birikmeleri olabilmektedir. Sürüş güvenliği için yağışlı havalarda yolun ilerisi daha da iyi gözlenmeli ve hız azaltılmalıdır.”
Makas atan sürücülerin neden olduğu tehlikelere dikkat!
Bayram yolculuğunda otoyolda sürücülerin karşılaşabileceği ve dikkat etmesi gereken diğer önemli konuları da sıralayan Özgür Şener, şöyle devam etti: “Otoyol sürüşleri, monoton sürüş olarak tanımlanabilir. Sürücünün dikkatini toplayamaması, tek el ile sürüş, sinyal vermeden şerit değişikliği yapmak, ayakları pedallardan uzak halde tutmak, uykululuk hali gibi güvenli olmayan durumlar yaşanması potansiyeli vardır. Sürücülerin bu konularda farkındalıkları arttırılmalıdır. Otoyol için verilmiş yasal hız limitlerinin çok üzerinde hızlarda sürüş yapan sürücülerin, kontrolsüz halde şerit değiştiren (Makas atan) sürücülerin yarattığı tehlikeler sebebiyle, sürücülerin yolun arkasının çok iyi kontrol etmesi önemlidir. Otoyolda yükselen hızlar sebebiyle taşıtların 1 saniyede kat ettikleri mesafeler de artmaktadır. Örneğin saatte 130 kilometre hızla hareket eden bir taşıt 1 saniyede 36,11 metre mesafe kat etmektedir. Bu sebeple öndeki taşıtlar ile minimum 6 saniyelik bir takip mesafesi bırakılmalıdır. Bu aynı zamanda yolun ilerisinde gerçekleşmiş bir trafik kazasına güvenli yaklaşabilmeyi sağlayacaktır. Sürücüler otoyolda en sağ şeridi kullanarak sürüş yapmalıdır. Diğer şeritlerin tamamı uygun hızlarda sollama şerididir. Sağ şerit haricinde herhangi bir şeritte sürekli sürüş yapmak hiçbir taşıt sınıfı için doğru ve güvenli değildir. Taşıtının bozulması, sağlık bozulması, zaruri bir duruş sebebiyle yol üzerinde durmuş olan taşıttan inerek yol üzerinde güvensiz halde bulunan yayalar. Bu yayalar özellikle geceleri hiçbir şekilde gözükmemektedir.”
Otoyolda hiçbir şekilde durma ve duraklama yapılmamalı
Otoyolda hiçbir şekilde durma ve duraklama yapılmaması gerektiğine dikkat çeken Özgür Şener, “Çok zorunlu bir sebeple durmak zorunda kalırsanız gerekli tüm güvenlik önlemlerini alın." diyerek sürücüleri uyardı.
Gişeler trafik yoğunluğunun en çok arttığı ve kaza riskinin yükseldiği noktaların başında geliyor
Kurban Bayramı tatilinde otoyol ve köprü gişeleri, trafik yoğunluğunun en çok arttığı ve kaza riskinin yükseldiği noktaların başında geldiğini dile getiren Özgür Şener, sürücülerin gişelere uygun şekilde yaklaşıp kullanmadıklarında ölümlü ve yaralanmalı kazaların yaşanabildiğini belirtti.
Özgür Şener, gişelerde meydana gelen kazaların başlıca nedenlerini şöyle sıraladı:
“İki sürücünün aynı gişeden aynı anda geçmeye çalışması. Daha az yoğun bir gişeye ani ve kontrolsüz geçiş yapılması. Gişeye yavaşlamış araca arkadan hızla çarpılması. Sürücünün gişenin fiziki yapısına çarpması. Ağır vasıta sürücüsünün yanındaki otomobili görmemesi. Yanlış veya kapalı gişeye giren sürücünün geri manevra yapması. Gişe seçimini son anda yapan sürücülerin kazaya neden olması. Sürücülerin dikkatsizliği sonucu gişe görevlilerine çarpması. Gişe sırasında yakın takip sonucu öndeki araca çarpılması.”
Gişelerde güvenli davranışlar için sürücülere öneriler…
Özgür Şener, bayram yoğunluğunda gişelerde güvenli bir geçiş için sürücülerin yapması gerekenleri adım adım anlattı.
“Sürücülerin otoyol sürüşünde gişeler olduğunu bilmeleri ve gişe tabelalarını bilmeleri ve takip etmeleri. Gişelere yaklaşım için verilen hız limitlerine ve geçiş için verilen hız limitin istisnasız ve zamanında uyulmalıdır. Ani frenleme ile değil kademeli olarak yavaşlama yapılmalıdır, gişe alanları hız limiti genellikle 30 kilometre/saattir. Taşıtınızın türüne uygun ve ödeme tipinize uygun geçiş gişesini gişelere çok yaklaşmadan önceden belirleyin ve o şeritte ilerleyin, Bir şerit değişikliği yapmak istiyorsanız şerit değişikliği öncesi yeterli ayna kontrollerini yapın ve sinyallinizi kullanın. Şerit değişikliğinde doğru sıralama, ayna kontrolü, yol geçişe uygunsa uygun yöndeki sinyali vermek, tekrar ayna kontrolü, geçişin yapılması olmalıdır. Bayram dönemleri, tatil dönemleri, mesai başlangıç ve bitiş saati gibi zamanlarda gişelerde uzun beklemeler olmaktadır. Bu durumlarda sabırlı ve sakin kalmak önemlidir. Takip mesafesi korunmalıdır. Dur kalk trafiğine takip mesafesi, önde duran taşıtın arka lastiklerinin zemine temas ettiği yerin gözükmesi olarak belirlenmelidir. Bu sayede öndeki taşıtın bir sebepten hareket etmemesi veya şerit değişikliği ihtiyacında çıkış yapabilecek bir alan bırakılmış olacaktır.”
Gişelerde geri manevra yapılmamalı
Özgür Şener, bayram yoğunluğunda gişelerde güvenli bir geçiş için sürücülerin yapması gereken diğer adımları da şöyle sıraladı:
“Geri manevra yapılmamalıdır. Bu manevraya ihtiyaç olmaması için, kapalı gişe, faaliyette olmayan gişe gibi bilgilendirmelerin sürücü tarafından takip edilmesi gerekmektedir. Bakım, onarım ya da temizlik çalışması yapılan gişe alanlarında yaya personel olabilir. Yayalar olabileceği bilinmeli ve dikkat edilmelidir. Geçiş kartı, plaka veya bakiye sorunlarında gişe görevlisine başvurun veya yardım düğmesini kullanın. Taşıttan indiğiniz anda diğer taşıtlar sebebiyle güvenli olmayan bir halde olacağınızı bilin. Sürücülerin en çok yaptığı hatalardan biri, son anda gişe değiştirmeye çalışmaktır. Gişeye girmeden önce son kez taşıtın iki yanındaki aynalarınızı ve yan camlarınızdan her iki tarafı da kontrol edin. Gişeler geçildikten sonra sürücüler ani bir şekilde hızlanmaya çalıştıkları bilinmektedir. Siz bunu yapmayın. Yapabilecek sürücüler olduğunu bilerek, etrafınızı gözlemleyerek sürüşe devam edin. Gişe bölgelerinde yolun genelinden daha çok şerit olduğu için hem girişte hem de çıkışta etrafınızı daha çok gözlemlemeyi alışkanlık haline getirmelidirler. Tüm işaret ve yönlendirmeler sürücüler tarafından takip edilmeli ve eksiksiz uyulmalıdır.”
KURBAN BAYRAMINDA AĞIZ SAĞLIĞI KAZALARINA KARŞI DA DİKKATLİ OLUN
Kurban Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte, kalabalık sofralar, uzun süredir görüşemeyen akrabalarla yapılan keyifli bayram ziyaretleri ve özellikle çocuklar için bol hareketli oyun ortamları bizleri bekliyor. Bayram boyunca yoğun et yeme, şekerli atıştırmalıklar, soğuk içecekler ve tatlılar ağız ve diş sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken pek çok unsuru beraberinde getiriyor.
Çocuk Diş Hekimliği Uzmanı Dt. Nurgül Demir, Kurban Bayramı’nda çocukların ağız sağlığını korumak için alınması gereken önlemleri sıralarken şu uyarılarda bulundu:
1- Bayram kazalarına karşı hazırlıklı olun!
Kurban Bayramı’nda oyun sırasında yaşanabilecek düşme ve çarpma gibi kazalar, diş kırıkları veya dudak yaralanmalarıyla sonuçlanabilir. Dt. Demir, bu tür durumlarda ilk müdahaleyi doğru yapabilmek için Uluslararası Dental Travmatoloji Derneği tarafından geliştirilen ‘ToothSOS’ mobil uygulamasının ebeveynlerin telefonunda yüklü olması gerektiğini vurguladı. ToothSOS uygulaması, travma sonrası yapılması gereken adımları fotoğraflarla açıklayarak, acil müdahale sürecini kolaylaştırıyor.
2- Diş kırıklarında diş parçalarını saklayın!
Dişin tamamen yerinden çıkması veya kırılması durumunda, düşen parça temiz bir kap içinde su ya da sütle muhafaza edilerek en kısa sürede diş hekimine ulaşılmalıdır. Kırılan parçanın yapıştırılabileceği ya da yerinden çıkan dişin tekrar yerine yerleştirilebileceği unutulmamalıdır.
3- Et ve tatlı yedikten sonra temizlik çok önemli!
Bayram sofralarının vazgeçilmezi olan et ürünleri, özellikle lifli yapıları nedeniyle diş aralarında kolayca birikebilir. Bu birikintiler zamanla ağız kokusuna, diş eti iltihaplarına ve çürüğe yol açabilir. Et beslenmesinin ardından mutlaka diş fırçalama veya diş ipiyle temizlik yapılması önerilir. Dt. Demir, "Küçük çocukların temizlik aşamasında mutlaka ebeveyn kontrolünde dişlerini fırçalaması sağlanmalı. Çocukların kürdan kullanımları engellenmeli." diyor.
4- Bayram tatlılarına dikkat!
Kurban Bayramı’nda ikram edilen şerbetli tatlılar, çikolatalar ve gazlı içecekler çocukların dişleri için çürük riski oluşturur. Gazlı ve asitli içeceklerin diş minesini zayıflattığını hatırlatan Dt. Demir, meyve suyu ve enerji içeceği gibi yüksek şeker içerikli ürünlerin de sınırlı yenmesi gerektiğini belirtiyor.
5- Su içmeyi ve ağız çalkalamayı alışkanlık haline getirin!
Her atıştırmalık ve yemek sonrası çocukların ağızlarını suyla çalkalamaları ya da bol su içmeleri, çürük oluşumunun önüne geçmek için basit ama etkili bir yöntemdir. Tatlı ve et ağırlıklı bayram sofralarında, bu alışkanlık özellikle önem kazanır.
Çocukların bayram boyunca hem güvenli oyun oynamaları hem de sağlıklı gülümsemelerle bayramı tamamlamaları için alınacak küçük önlemler büyük fark yaratabilir. Ağız sağlığı ihmal edilmeden geçirilen mutlu bayramlar dileriz!
KURBAN BAYRAMINI SAĞLIKLI GEÇİRMEK İÇİN 10 KURAL
Kurban Bayramı denildiğinde çoğumuzun aklına bolca yenen kırmızı etler, tatlılar ve sevdiklerimizle birlikte uzun zamanlar geçirdiğimiz yemek sofraları geliyor. Ancak bu günlerde sağlıklı beslenmeye özen göstermek, sağlığımızı korumak ve bayramı daha keyifli hale getirmek açısından oldukça önemli.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, “Kırmızı etin iyi bir protein ve demir kaynağı olduğunu biliyoruz. Ancak, aşırı ve dengesiz beslenmesinin sindirim sistemini zorlayabileceğini ve özellikle kavurma gibi yağlı ve tuzlu pişirme yöntemleriyle hazırlanan etlerin kolesterol ile tansiyonu yükselteceğini ve kalp damar hastalıkları riskini artırabileceğini unutmamak gerekiyor. Bu sebeple, bayram sürecinde diğer besin gruplarıyla tabaklarımızda denge kurmak ve bağırsak sağlığımızı desteklemek önceliğimiz olmalı. Bayram sofralarında mutlaka bol yeşillikli salatalara, yoğurt gibi fermente gıdalara ve tam tahıllı ürünlere de yer vermemiz son derece önemli” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, Kurban Bayramı’nı sağlıklı geçirmemiz için 10 kuralı anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Etin yanında mutlaka sebze olsun
Kırmızı etin yanında mutlaka posadan zengin sebzeler terek kabızlığı önleyebilirsiniz. Zira, kırmızı etle birlikte lif açısından zengin sebzeleri yemek sindirimi kolaylaştırıyor ve vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ile mineralleri sağlıyor. Sebzeler ayrıca güçlü antioksidan içerikleriyle vücudun bağışıklığını da destekliyorlar. Sebzelerin sadece çiğ halde yenilecek salatalardan ibaret değildir. Gaz ve şişkinliği önlemek için etin yanında sotelenmiş, fırında pişirilmiş veya haşlanmış sebzeleri tercih ederek çeşitliliği arttırabilirsiniz
Sağlıklı pişirme yöntemlerini tercih edin
Kırmızı eti haşlama, ızgara, fırında veya az yağda pişirme gibi yöntemlerle hazırlamak en sağlıklısı. Zira, kızartma ve çok yüksek sıcaklıklarda pişirme esnasında yüksek seviyelerde kanserojen maddeler oluşabiliyor. Ayrıca uzun vadede kalp damar sağlığına da bir tehdit oluşturuyor.
Kahvaltıda kavurma yemeyin
Sabah saatlerinde sindirim sistemimiz daha hassas olduğu ve yavaş çalıştığı için kahvaltıda kırmızı et beslenmesinden kaçının. Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, bu nedenle sabah saatlerinde yenen etin hazımsızlık yapabileceğine işaret ederek, “Bayramda kahvaltıda kavurma yememek, öğle veya akşam yemeklerine bırakmak sindirim sisteminizi rahatlatacaktır” bilgisini veriyor.
Eti doğru şekilde muhafaza edin
Gıda zehirlenmelerini önlemek için kırmızı eti doğru şekilde muhafaza etmeniz, buzdolabında uygun soğuklukta saklamanız ve iyice pişirmeniz çok önemli. Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, kesimden hemen sonra et yemenin sindirimi oldukça zorlayacağını belirterek, şöyle devam ediyor: “teceğiniz eti en az 12 ila 24 saat arasında buzdolabında (4 °C ) dinlendirmeniz gerekiyor. Bu sayede etin kas liflerindeki sertliği azalacak ve et çok daha yumuşak ve lezzetli olacaktır.”
Yemeklerinizi küçük tabaklarda alın
Günlük et beslenmesinde ideal miktar; kiloya, vücudun ihtiyacına, kronik hastalık durumuna hatta cinsiyete göre bile oldukça değişiyor. Vücudun ihtiyaç duyduğu protein, demir ve diğer besin öğelerini yeterli alma konusunda ise günlük alım miktarları çok önemli. Ancak Kurban Bayramı gibi ölçülü davranamadığımız günlerde önerilen günlük doymuş yağ ve kolesterol alım miktarlarını aşabiliyoruz. Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, “Bu sebeple et beslenmesindeki porsiyonu doğru ayarlamak ve günün her öğününde yememek daha faydalı olacaktır. Porsiyon kontrolünü sağlamak için yemeğinizi küçük tabaklarda yemeğe dikkat edin. Tabağınızı az miktarda birçok çeşit üründen oluşturursanız hem kalori alımını dengelersiniz hem de sindirim problemlerinin önüne geçebilirsiniz” diye konuşuyor.
Etleri pişirdikten sonra da en az 5 – 10 dakika dinlendirin
Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, etlerin aceleye getirilmemesinin hem tadı hem de sağlığımız için önemli olduğunu belirterek, "Dinlendirmek, etin suyunun yeniden dağılmasını sağlıyor ve daha yumuşak, lezzetli bir kıvam oluşturuyor. Ayrıca sindirimi kolaylaştırıyor. Bu nedenle, eti pişirdikten sonra en az 5-10 dakika dinlendirmeyi alışkanlık edinin” diyor.
Baharatları rutine ekleyin, fazla tuzdan kaçının
Pişirme sonrasında ete ekleyeceğimiz kimyon ve nane gibi baharatlarla etin sindirimini destekleyebilirsiniz. Bu sayede gaz ve şişkinlik riski de azalacaktır. Ayrıca kavurma gibi yemeklerde de sıkça kullanılan tuz konusunda dikkatli olmanız gerektiğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan, aşırı tuz kullanımının kan basıncını yükseltebileceği uyarısında bulunarak, “Günlük tuz alımında bir çay kaşığını geçmemek sağlığımız için kritik bir önemdedir” diyor.
Sakatat beslenmesiniz ölçülü olsun
Kurban etinin yağlı kısımları ve sakatatlar (ciğer, böbrek gibi) yüksek kolesterol ile A vitamini içeriyorlar. Dolayısıyla bu tür etleri sınırlandırmak sağlığımız için çok önemli. Haftada bir kez timleri porsiyon kontrolü açısından güvenli oluyor ve kalp sağlığımızı korumaya yardımcı oluyor.
Bol bol su içmeyi unutmayın
Bayram sürecinde et ağırlıklı beslenmek vücudun su ihtiyacını artabiliyor. Yeterli su beslenmesi sindirimin düzenlenmesinde kilit rol oynuyor; su bağırsak hareketlerini hızlandırıyor ve kabızlığın önüne geçiyor. Ayrıca, yoğun yağ içeren et ürünleri ve şekerli yiyecekler tildiğinde vücuda alınan toksin miktarı artıyor. Su, bu toksinlerin atılmasına yardımcı olurken böbreklerin sağlıklı çalışmalarını da destekliyor. Bu nedenle bayram boyunca her gün kilo başına 30-35 ml su tmeyi ihmal etmeyin.
Yorumlar