YABANİ ARI KOLONİLERİ ARTIK RESMEN TEHLİKEDE
Bal üretimi artıyor, arıcılar kovanlarına özenle bakıyor olabilir; ancak Avrupa kıtasında tüm bal arıları kovanlarda yaşamıyor. Milyonlarca yıldır olduğu gibi, bugün hâlâ bazı Apis mellifera kolonileri, ağaç kovukları ve doğal oyuklarda insanlardan bağımsız biçimde yaşamlarını sürdürüyor.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) en güncel Kırmızı Liste raporuna göre, Avrupa Birliği sınırları içindeki bu yabanî bal arısı kolonileri artık resmen “tehlike altında” sınıfına geçti. Bu, kıta ölçeğinde ilk kez yapılan resmî bir sınıflandırma.
Arıcılığın kökeni Antik Mısır’a kadar uzanıyor; ancak modern taşınabilir kovanlar ve ticari tozlaşma uygulamaları, türün doğadaki yaşam biçimini kökten değiştirdi. Günümüzde Batı bal arısı iki biçimde varlığını sürdürüyor: arıcıların yönettiği koloniler ve kendi başına doğada yaşayan yabanî topluluklar. Her ikisi de aynı türe ait olsa da yaşam koşulları ve geleceğe dair beklentileri birbirinden çok farklı.
AVRUPA’DA ARI NÜFUSU HIZLA AZALIYOR
2000’li yıllardan bu yana arıcılık sektörü, koloni kayıplarının yüksekliği nedeniyle küresel çapta alarm veriyor. Bilim insanları ve arıcılar birlikte bu kayıpların nedenlerini araştırırken, yabanî koloniler uzun süre ihmal edildi. Özellikle Avrupa’da, doğada serbest yaşayan bal arılarına ilişkin veri eksikliği büyüktü.
Bu eksikliği gidermek için 2020’de Honey Bee Watch adlı uluslararası bir gözlem ağı kuruldu. İrlanda’dan İtalya’ya, Almanya’dan Sırbistan’a kadar farklı bölgelerde yürütülen araştırmalar, ormanlarda, ulusal parklarda ve hatta kentlerde bile bağımsız arı kolonilerinin hâlâ var olduğunu ortaya koydu.
Belçika’daki Mons Üniversitesi koordinasyonunda yaklaşık 2.000 arı türünün koruma statüsünü inceleyen ekip, yabanî bal arısı popülasyonlarının habitat kaybı, parazit istilaları, hastalıklar ve insan kaynaklı melezleşme nedeniyle azaldığını saptadı.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği sınırlarında yabanî bal arıları “tehlike altında”, ancak daha geniş Avrupa bölgesi için hâlâ “veri yetersiz” statüsünde kaldı. Özellikle Balkanlar, Baltık ülkeleri, İskandinavya ve Doğu Avrupa’daki verilerin eksikliği, değerlendirmeyi sınırlıyor.
TARIMSAL ÜRETİM VE GIDA GÜVENLİĞİ DE TEHLİKEDE
Bilim insanları, yabanî kolonilerin korunmasının yalnızca sembolik bir türü kurtarmak anlamına gelmediğini, aynı zamanda tarımsal üretim ve gıda güvenliği açısından stratejik bir adım olduğunu vurguluyor.
Doğada hayatta kalmayı başarabilen bu arılar, parazitlere, hastalıklara ve çevresel streslere karşı doğal direnç geliştirmiş durumda. Uzmanlara göre bu özellik, hem yabanî hem de yönetilen kovanların geleceği için bir genetik sigorta niteliğinde.
Yeni statü, bu arıların doğaya ait “yabanî fauna” olarak korunması gerektiğini resmen tanıyor. Uzmanlar, “Yabanî bal arılarını artık ihmal edemeyiz. Onlar sadece geçmişimizin değil, gelecekteki ekolojik dengenin de teminatı,” diyor.
Kaynak: IUCN Red List, University of Mons, Honey Bee Watch, European Red List of Be







Yorumlar