Yaşam

Ticaret rotaları artarken Arktik’in buzdan kalbi eriyor

Ekonomik Fırsat mı, Ekolojik Tehdit mi önemli? Artan Denizcilik faaliyetleri Arktik'i daha hızlı eritiyor. İşte sessiz denizin çığlığı ve Kuzey Kutbu'nda Artan Gemi Trafiğinin Ekosisteme etkileri:

Ticaret rotaları artarken Arktik’in buzdan kalbi eriyor

Kuzey Kutbu'nda Artan Gemi Trafiğinin Çevresel Bedeli

Son on yılda, Kuzey Kutbu'nun sessiz ve ıssız suları, küresel ticaretin yeni otoyolu olmaya başladı. İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Dr. İrşad Bayırhan'ın "Arktik Ayak İzi Üzerinde Denizcilik Faaliyetlerinin Olası Etkileri" başlıklı araştırması, bu çarpıcı değişimi gözler önüne seriyor. 2013-2023 yılları arasında Arktik bölgesine giren gemi sayısı yüzde 37'lik bir artışla 1.298'den 1.782'ye yükseldi. Bu yükselişin arkasındaki temel neden, küresel ısınma nedeniyle eriyen buzulların, Asya ile Avrupa arasındaki mesafeleri yarı yarıya kısaltan yeni rotalar sunması. Süveyş ve Panama kanallarına göre çok daha kısa olan bu rotalar, ekonomik açıdan büyük bir cazibe merkezi yaratıyor. Ancak bu cazibenin çevresel maliyeti oldukça yüksek.

Artan gemi trafiği, beraberinde sera gazı ve siyah karbon (is) emisyonlarını da getiriyor. Araştırma, 2025'te siyah karbon emisyonlarının 204 tona ulaşacağını, 2050 yılına kadar ise karbondioksit salımının 2020 seviyelerine kıyasla 1,76 kat artarak 5,5 milyon tona çıkacağını öngörüyor. Bu emisyonlar, hassas Arktik ekosistemi için büyük bir tehdit oluşturuyor. Sera gazları, küresel ısınmayı hızlandırırken, siyah karbon, eriyen buz ve kar üzerinde birikerek Güneş ışınlarını daha fazla emmesine neden oluyor ve bu da erimeyi daha da hızlandırıyor.

Bilim insanları, bu kısaltılmış rotaların sağladığı kısa vadeli yakıt tasarrufunun, uzun vadede bölgenin dengelerini altüst edecek bir dizi çevresel riski tetiklediğini belirtiyor. Prof. Dr. Cem Gazioğlu, bu durumun "dünyamızın hassas dengeleri için ciddi riskler içerdiğini" vurguluyor. Gemi bacalarından çıkan emisyonlar sadece iklim değişikliğini hızlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda potansiyel petrol sızıntıları, balast sularıyla taşınan istilacı türler ve artan gürültü kirliliği de bölgenin canlı yaşamını geri dönülmez şekilde etkileyebilecek diğer faktörler olarak öne çıkıyor. 

Kirlilik ve Tehditler: Sessiz Suların Yeni Tehlikeleri

Kuzey Kutbu, eşsiz ve kırılgan bir ekosisteme ev sahipliği yapıyor. Milyonlarca yıldır varlığını sürdüren bu ekosistem, deniz memelilerinden kuşlara ve mikroorganizmalara kadar binlerce türe yuva oluyor. Ancak artan gemi trafiğiyle birlikte bu hassas denge, birçok tehdit altında. Prof. Dr. Gazioğlu, özellikle gürültü kirliliğinin sınır şartlarda yaşam mücadelesi veren canlılar üzerindeki baskıyı artıracağına dikkat çekiyor. Gemi motorlarının, sonarların ve diğer operasyonel seslerin yarattığı gürültü, balinalar gibi iletişim için sese bağımlı olan deniz canlılarının yön bulma, avlanma ve üreme yeteneklerini olumsuz etkileyebilir.

Bir diğer önemli risk ise petrol sızıntıları. Arktik'in soğuk sularında meydana gelebilecek bir sızıntı, geleneksel yöntemlerle temizlenmesi neredeyse imkansız bir felakete yol açabilir. Buzla kaplı alanlar, petrolün yayılmasını engellese de, petrolün buzun altına girmesi ve ekosistemdeki besin zincirini zehirlemesi riski bulunuyor. Ayrıca, gemilerin balast sularıyla taşınan ve yeni ortamlara uyum sağlayarak yerel türleri tehdit eden istilacı türler de biyolojik çeşitlilik için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Bu türler, yerel ekosistemin doğal dengesini bozarak, yerli türlerin popülasyonlarında dramatik düşüşlere neden olabilir.

Araştırmacılar, Arktik'teki bu çevresel baskının, iklim değişikliğinin zaten yarattığı zorluklara ek olarak geldiğini belirtiyor. Deniz buzullarının erimesi, bölgenin eşsiz kutup ayıları ve fok gibi türler için hayati önem taşıyan avlanma ve dinlenme alanlarını yok ediyor. Artan deniz trafiği ise bu türlerin yaşam alanlarını daha da daraltıyor ve onlara ek bir stres yüklüyor. 

Uluslararası Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Çağrısı

Bilim insanları, bu çevresel felaketleri önlemek için uluslararası düzeyde iş birliğine ve acil önlemlere ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Gazioğlu, "Arktik ekosistemi, karbon kredileri gibi yöntemlerle tolere edilemeyecek kadar hassas. Ülkeler bu sorumluluğu kabul etmeli" diyerek, kar amacı gütmeyen, sürdürülebilir politikaların geliştirilmesi çağrısında bulunuyor. Araştırma görevlisi Dr. Bayırhan da, "tüm bileşenleri bir arada değerlendirerek" geleceğe yönelik sürdürülebilir bir sistem oluşturulması gerektiğini ifade ediyor.

Sürdürülebilirlik, sadece rotaların kısalığına odaklanmak yerine, çevreye duyarlı gemi teknolojilerinin kullanımını, emisyon standartlarının sıkılaştırılmasını ve bölgenin korunmasına yönelik uluslararası anlaşmaların imzalanmasını gerektiriyor. Bu adımlar atılmadığı takdirde, kısa vadeli ekonomik kazançlar, gezegenimizin en hassas ekosistemlerinden birinin geri dönülmez şekilde kaybına yol açabilir.

Arktik'in geleceği, sadece bölgede faaliyet gösteren ülkelerin değil, küresel toplumun ortak sorumluluğundadır. Deniz buzu eridikçe açılan bu yeni rotalar, insanlığa bir uyarı niteliği taşıyor: Ekonomik büyüme arzusu, gezegenin sağlığının önüne geçtiğinde, bedeli tüm canlılar için ağır olabilir. 

Kaynak: Gülseli Kenarlı - Anadolu Ajansı

Yorumlar