Sağlık

Tarım ilaçları, toksinler ve kuyu suyu kullanımı Parkinson nedenleri arasında

Parkinson hastalığının oluşumu sadece yaşlanmak değil, çevresel risk faktörlerinin etkilerine dair çok kuvvetli kanıtlar var: Hava kirliliği, gıda kirliliği, toksinler ve hatta içilen su ve sütlerde bulunan zararlı içerikler...

Tarım ilaçları, toksinler ve kuyu suyu kullanımı Parkinson nedenleri arasında

Halk arasında bunama olarak adlandırılan Parkinson hastalığı Türkiye’de yaklaşık 200 bin kişiyi etkiliyor.

Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Emre ve Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görev yapan Nöroloji Prof. Dr. Okan Doğu, konu ile ilgili dikkat çekici bilgiler paylaştı.

Nörodejeneratif hastalıklar olarak nitelenen Parkinson hastalığı, beyinde belli bir grup hücrenin, henüz tam olarak bilinmeyen sebeplerden dolayı, yavaş yavaş ölmesi sonucu ortaya çıkan hastalıklardan biridir. “Parkinson hastalığında, beyinde dopamin denen maddeyi üreten hücrelerin yavaş yavaş ölümü söz konusudur. Beyinde dopaminin azalması sonucu hareketler genel olarak yavaşlar, yürüme yavaş, öne eğik ve küçük adımlı bir hale gelir. Yavaşlığa kaslarda katılaşma, ellerde, bazen bacaklarda istirahat halinde ortaya çıkan bir titreme eşlik eder. Hareketle ilgili bu belirtilerin yanı sıra hastalarda duygudurum bozuklukları, kabızlık gibi sorunlar, ileri yaşlarda zihinsel bozulma da ortaya çıkabilir” şeklinde konuşan Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Emre risk faktörleri ile ilgili çarpıcı bilgiler verdi:

TARIM İLAÇLARI, KUYU SUYU VE KAFA TRAVMASI PARKİNSON RİSKİNİ ARTIRIYOR

“Bugüne kadar yapılan çalışmalar tarım ilaçlarına maruz kalma, kuyu suyu kullanımı gibi bazı çevresel faktörlerin yanında ciddi kafa travması geçirmiş olmanın Parkinson riskini artırdığını göstermiştir. Kahve ve sigara kullanımı ise hastalık riskini artıran faktörler arasında yer alır. Hastalığın genetik formları da vardır, ancak bu grup tüm hastaların %5-10 arası bir grubunu oluşturur.”

Erken teşhisin birçok önemli faydası olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Emre, öncelikli hedefin tetkikler yoluyla hastalığın benzerlerinden ayırarak, doğru tedaviye başlamak ve gerekli yaşam tarzı önlemlerini almak olduğunu dile getirdi. “İlaç tedavisinin gecikmeden başlanması, beyinde dopamin eksikliği sonucu oluşacak bazı değişikliklerin önüne geçilebilir. Uygun tedaviyle hastanın yaşam kalitesi erken dönemden itibaren iyileştirilip daha uzun bir süre işlevsel kalması sağlanabilir” şeklinde konuşan Prof. Dr. Emre, hastalığın tedavisi ile ilgili şunları söyledi:

“Bugün elimizde bulunan ilaçlarla hastalığın belirtilerini büyük ölçüde gidermek, hastanın normal ya da normale yakın bir işlevselliğe kavuşmasını sağlamak mümkündür. Bu ilaçlar beyindeki dopamin seviyesini yükseltir veya onun etkisini taklit ederler.”

Günümüzde kullanım oranı artan akıllı saatler, özellikleri ve eklenen uygulamalar sayesinde sağlıklı yaşam konusunda birer yardımcı haline geldi. “Son yıllarda kişinin motor becerilerini, hareket sıklığı ve hızını, titremeyi akıllı saatler ya da sensörlerin kullanıldığı daha kompleks cihazlarla uzaktan izlemek mümkün hale gelmiştir. Bu yöntemlerin avantajı kişinin günlük hayattaki performansını kendi ortamında ve tüm gün boyunca değerlendirmeyi mümkün kılmalarıdır” şeklinde konuşan Prof. Dr. Emre, özellikle klinik çalışmalarda denenmekte olan ilacın etkinliğinin ölçülmesinde ya da tedaviye verilen cevabın gün içinde değişkenlik gösterdiği hastalarda, ilaç dozlarını ayarlanmasında bu yöntemler önemli avantajlar sağlar” bilgisini verdi.

TÜRKİYE’DE PARKİNSON HASTALIĞI GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR

Toplumların giderek yaşlanması ile birlikte Parkinson hastalığının görülme sıklığında artış yaşandığını belirten Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görev yapan Nöroloji Prof. Dr. Okan Doğu, ülkemizde de aynı riskli artışın geçerli olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Doğu, sözlerine şöyle devam etti: “Fakat hastalık sayısındaki artışı sadece yaşlanmanın artması ile açıklayamıyoruz; bunun yanı sıra son yıllarda çevresel risk faktörlerinin Parkinson hastalığının oluşması üzerindeki etkilerine ilişkin çok kuvvetli kanıtlar var. Hava kirliliği, gıda kirliliği, maruz kaldığımız toksinler ve hatta tükettiğimiz su ve sütlerde bulunan zararlı içerikler Parkinson hastalığına yatkınlığı artırmaktadır. Parkinson hastalığı 65 yaş üzeri toplumda %1 sıklığında görülen bir hastalık ve yaş ilerledikçe bu sıklık oranları daha da artmakta, 80 yaş üzerinde yüzde beşlere kadar çıkmaktadır. Ülkemizde ise 150 ila 200 bin civarında Parkinson hastası olduğunu tahmin ediyoruz.”

“OMUZ AĞRISI PARKİNSON HASTALIĞI BELİRTİSİ OLABİLİR!

Henüz hastalığın tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayan bir tedavinin söz konusu olmadığını ancak günümüzde çok güçlü tedavi seçenekleri olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Doğu, “Örneğin bir çalışmada, bir grup Parkinson hastasına uygulanan yeni bir antikor tedavisinin hastalık seyrinin yavaşlattığı gösterildi. Bu nedenle tedaviye dair umutlu olmak için elimizde çok neden olduğunu düşünüyorum.”

Dünya çapında yapılan araştırmalar ve tedavide gelinen gelişmelerle birlikte ülkemizde de bu tedavilere erişimin çok iyi bir noktada olduğunu belirten Prof. Dr. Doğu, önemli bir uyarıda bulundu:

“Hastalık şüphesi olanlar ilk olarak elbette bir nöroloji uzmanına başvurmalı. Çünkü hastalığın bazı başlangıç belirtileri titreme ya da hareketlerde yavaşlama şeklinde olmayabiliyor; örneğin omuz ağrısı, koku duyusunda azalma ya da kayıp, kaygı bozukluğu ve depresyon, kabızlık gibi belirtilerle de ortaya çıkabiliyor.”

Yorumlar