Yurt

Science'in Marmara Depremi makalesi gerçekte ne söylüyor, ne söylemiyor?

Science’ta yayımlanan araştırma sonuçları, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun en riskli parçası olan Marmara Denizi içindeki Ana Marmara Fayı’nın (AMF), son 15 yıldır giderek doğuya, İstanbul’a doğru kırıldığını belirtti. Sonra ne oldu?

Sciencein Marmara Depremi makalesi gerçekte ne söylüyor, ne söylemiyor?

DERGİNİN MARMARA DEPREMİ MAKALESİ NE İÇERİYOR

Son 15 yılda Marmara Denizi’nde meydana gelen orta büyüklükteki depremlerin giderek doğuya, İstanbul’a yaklaşan “kilitli” fay segmentine doğru ilerlediği tespit edildi. 

Science dergisinin 11 Aralık 2025 tarihli sayısında yayımlanan makalesde, Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi altındaki ana kolu olan Ana Marmara Fayı’nın (MMF) son yaklaşık 15 yılda batıdan doğuya doğru kademeli olarak kırıldığı gösterildi. Patricia Martínez-Garzón (GFZ Alman Jeobilimleri Araştırma Merkezi) liderliğindeki ekip, Mw 5 ve üzerindeki depremlerin zaman içinde hem doğuya göç ettiğini hem de büyüklüklerinin arttığını iddia ediyor.

2025 Marmara Depremi Kritik Bir Eşik mi?

Araştırmaya göre 23 Nisan 2025’te meydana gelen Mw 6,2 Marmara depremi, son 60 yılın Marmara Denizi’ndeki en büyük sarsıntısı oldu. Deprem, fayın “sürüklenen” (creeping) batı kesimleri ile “kilitli” doğu segmentleri arasındaki geçiş zonunda gerçekleşti. Bu kırılma, özellikle İstanbul’un güneyinde yer alan Prens Adaları segmentine komşu alanlarda gerilimin birikmeye devam ettiğine işaret ediyor.

2025’teki Mw 6.2 depremi, kilitli Prens Adaları segmentinin hemen batısında durdu ve bölgedeki sismik gerilimin hâlâ yüksek olduğunu gösterdi. Bilim insanları, İstanbul’un doğu yönünde daha şiddetli yer hareketi riski altında olabileceği uyarısında bulunuyor.

Bilim dergisi Science’ta yayımlanan araştırma, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun en riskli parçası olan Marmara Denizi içindeki Ana Marmara Fayı’nın (AMF), son 15 yıldır giderek doğuya, İstanbul’a doğru kırıldığını ortaya koydu. 2025 yılında meydana gelen Mw 6.2 büyüklüğündeki deprem, bu ilerleyişin en son ve en büyük halkası oldu. Araştırmacılar, kilitli ve hareket etmeyen Prens Adaları segmentine yaklaşan bu sismik aktivitenin, bölgede M~7 büyüklüğünde bir depremin tetiklenme riskini artırdığı konusunda uyarıyor.

Depremler İstanbul’a Doğru Nasıl İlerliyor?

Çalışma, 2006’dan bu yana toplanan kapsamlı sismik verileri analiz etti. Buna göre, 2011-2012’de batıda başlayan M>5 depremler, 2019’daki Mw 5.8 Silivri depremi ve 2025’teki Mw 6.2 depremiyle birlikte belirgin bir şekilde doğuya doğru göç etti. Bu depremler, AMF üzerindeki “yavaş kaymalı” (creeping) segmentlerden, “kilitli” (locked) ve büyük enerji biriktiren segmentlere doğru bir geçiş zonunda meydana geldi. 2025 depreminin artçı şokları, tam da bu kilitli Prens Adaları segmentinin hemen batı sınırında sonlandı.

Araştırmacılar, 2019 ve 2025 depremlerinin kırılma yönünü inceledi. Her iki depremde de, ilk P-dalgası sürelerinin ve yer hareketi şiddetinin, deprem merkez üssünün doğusundaki istasyonlarda daha kısa ve daha yüksek olduğu tespit edildi. Bu bulgu, deprem kırığının doğuya doğru yayıldığının ve “yönelimsellik (directivity) etkisi” yarattığının güçlü bir göstergesi. Bu durum, olası büyük bir depremde, kırılma batıdan doğuya ilerlediği takdirde, İstanbul’un doğu yönünde daha şiddetli ve yıkıcı bir yer sarsıntısı yaşayabileceği anlamına geliyor.

‘b-değeri’ Yüksek Gerilime İşaret Ediyor

Deprem büyüklüklerinin dağılımını gösteren ve genellikle gerilim seviyesiyle ters orantılı olan “b-değeri” analizi de endişe verici bir tablo çiziyor. 2019 depreminden sonra b-değeri artmış ve zamanla normale dönmüştü. Ancak 2025 depreminden sonra b-değerinde beklenen artış gözlenmedi. Bu da, fay segmenti üzerindeki kesme geriliminin hâlâ yüksek seviyelerde kaldığını ve bölgenin yeni bir kırılmaya hazır olabileceğini düşündürüyor.

Gelecekteki Büyük Deprem İçin Senaryolar

Araştırmaya göre, doğuya ilerleyen orta büyüklükteki deprem dizisi, Kumburgaz Havzası ile kilitli Prens Adaları segmenti arasında, yaklaşık 15-20 km uzunluğunda sismik olarak sessiz bir bölge bıraktı. 2019 depremi de benzer sessiz bir bölgede başlamıştı. Bu nedenle bu “sessiz segment”, bir sonraki orta veya büyük ölçekli depremin kaynağı olabilecek adaylar arasında gösteriliyor. Batıdaki yavaş kaymalı segmentlerin sürekli gerilim yüklemesi ve geçmiş depremlerin neden olduğu Coulomb gerilim transferi, bu riski daha da artırıyor.

Acil İzleme ve Hazırlık Çağrısı

Çalışma, Prens Adaları segmentinin hemen batısındaki bu kritik fay bölümünün gerçek zamanlı ve yoğun bir şekilde izlenmesinin hayati önem taşıdığını vurguluyor. Mevcut kara istasyonlarına ek olarak, deniz tabanına yerleştirilecek sabit gözlem istasyonları ve fiber optik sensör sistemlerinin kurulması öneriliyor. Ayrıca, doğuya yönelik kuvvetli yer hareketi ihtimalinin, İstanbul’un deprem riski ve tehlike analizlerine mutlaka dahil edilmesi gerektiği belirtiliyor.

MAKALE İLE İLGİLİ YORUMLAR

Makale, ABD merkezli Science dergisinde yer aldı. Dergi, makaleleri uzman hakemlerin denetiminden geçirdikten sonra yayımlaması nedeniyle dünyanın en önemli akademik yayınları arasında sayılıyor.  Ardından bulgular, ABD'nin saygın gazetelerinden New York Times'da da haberleştirildi. Çalışmada, Ana Marmara Fayı'nın İstanbul açısından deprem riski oluşturduğu ve bu fayda yer alan hareketliliğin batıdan doğuya ilerlediği kaydedildi.

BBC Türkçe'ye çalışmayı değerlendiren deprem uzmanları araştırmanın, Türkiye'de daha önce yapılan çalışmaları teyit eder nitelikte olduğunu söyledi.
 

Bilim Akademisi üyesi yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, 1999 depreminden sonra Marmara Denizi'nin tabanının araştırıldığını hatırlatarak, Science dergisindeki çalışmanın yeni bir şey ortaya koymadığını ifade etti.

BBC Türkçe'ye, "2019 ve 2025'te olan depremleri beklediğimiz depremlerin sonucu olarak görüyoruz. Gittikçe buranın gerildiğini varsayıyoruz" dedi.

Naci Görür sözlerini şöyle sürdürdü:

"1912 Şarköy kırığı ve 1999 İzmit Körfezi kırığı arasındaki sismik boşluk bekliyor. Bu fay eninde sonunda kırılacak. Önce Kumburgaz tarafı, sonra da Adalar fayı kırılacak, yani batıdan doğuya doğu kırılma bekliyoruz."

Yasemin Öztürk: İki ayrı deprem de olabilir

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü'nden Dr. Öğretim Üyesi Yasemin Korkusuz Öztürk, Science dergisinde yayımlanan çalışmanın bulgularını BBC Türkçe'ye şöyle değerlendirdi:

"Çalışma, son 15 yılda Ana Marmara Fayı üzerinde meydana gelmiş 5,0'dan büyük depremleri inceliyor.

"Buradaki depremlerin merkez üslerinin zaman içinde batıdan doğuya doğru kaydığını tespit ediyor.

"Çalışmaya göre, Avcılar Fayı tek başına 6,0 büyüklüğünde bir deprem üretebilir. Ancak çalışma Adalar Fayının da Avcılar Fayı ile birlikte kırılabileceğini gözardı etmiyor. İki fayın birlikte kırılması senaryosunda da daha büyük bir deprem meydana gelebileceğini ortaya koyuyor."

Öztürk bu çalışmanın, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nden iki uzmanla birlikte yürüttüğü ve Temmuz ayında uluslararası bir dergide yayımlanan araştırmanın sonuçlarıyla örtüştüğünü söyledi.

'Olası Ana Marmara Fayı Depreminin Marmara Denizi'ndeki 3 Boyutlu Simülasyonları' isimli çalışmada, olası Marmara Depremi'nin iki şekilde gerçekleşebileceği sonucuna vardıklarını ifade etti:

"Birincisi, deprem yalnızca Avcılar Fayı üzerinde gerçekleşip, Adalar Fayı daha sonra kırılabilir ve bu durumda 6,2-6,8 aralığında iki ayrı deprem ile karşılaşabiliriz.

"İkincisi, Avcılar ve Adalar fayları birlikte kırılabilir ve 7,0 ve 7,3 civarında tek bir deprem üretebilir."

Beklenen Büyük Marmara Depreminin simülasyonu bize ne anlatıyor? En çok nereler etkilenecek?

Okan Tüysüz: Önemli olan tedbir almak

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Bilim Akademisi Üyesi Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz'e göre, Marmara Denizi ile ilgili tüm bilimsel çalışmalar aynı sonuca işaret ediyor:

"Marmara'da kırılmamış fay parçaları var ve bu parçalar kırıldığı takdirde İstanbul ve diğer Marmara çevresi illerde ciddi bir sarsıntı yaratır."

İstanbul Teknik Üniversitesi'nden akademisyenlerin 23 Nisan İstanbul depremine dair geçen ay yayımladıkları bir makalede, Science dergisinde yayımlanan çalışma ile benzer bir sonuca ulaştıklarını anlattı:

"23 Nisan depremi olduktan sonra artçılar doğuya doğru ilerlediler ve aşağı yukarı Büyükçekmece açıklarında bir noktada durdular. Bu orada depremin aktardığı strese direnen bir segment olduğunu gösteriyor.

"Söyledikleri şey şu: '23 Nisan'daki depremin artçılarının gelip bir noktada durması, o bölgeye bir stres transferi ya da halk diliyle tetikleme etkisi yaptı.'"

Sonucu, "17 Ağustos 1999'dan bu yana söylediğimiz Marmara'da büyük deprem olacak söylemini destekler nitelikte bir görüş" şeklinde değerlendirdi.

Kuzey Anadolu Fayı Marmara Denizi'nin içerisinde farklı davranışta parçalardan oluştuğunu anlatan Tüysüz, Marmara Denizi'nde deprem beklenen yeri, Büyükçekmece açıkları ve İzmit Körfezi arasındaki alan olarak tarif etti.

Nedenini ise şöyle açıkladı:

"Tekirdağ çukurluğuyla Kumburgaz arasında kalan kesimde deprem fay blokları birbirine sürtünmeksizin kayıyor. Bu tür alanlarda deprem beklemeyiz çünkü stres birikmez. Deprem dediğimiz şey stresin birikmesi, sonra onun ani boşalması hadisesi.

"Onun da biraz batısına geldiğimiz zaman Ganos dağlarıyla Tekirdağ'ın önündeki Tekirdağ çukurluğu dediğimiz alan arası 1912'de kırılmış. 113 yıldır orada bir stres birikimi var ama büyük deprem oluşturmak için yeterli değil o.

"Dolayısıyla Marmara'da yakın zamanda deprem oluşturması muhtemel yerler 23 Nisan depreminin artçılarının durduğu yerle, İzmit Körfezi'nin arası. Burada da 7,2 büyüklüğünde bir deprem oluşturma potansiyeli var."

23 Nisan İstanbul depreminden sonra dile getirilen "İstanbul'da deprem olmayacak" söylemlerinin doğru olmadığını ifade eden Tüysüz, Science dergisindeki çalışmanın da bunu desteklediğini söyledi.

"Aksine, olacak büyük bir depremin tarihini bir miktar öne çektiğini söylüyorlar" dedi.

Uzmanlar depremlerin kesin tarihini ve zamanını bilmenin olanaksızlığına dikkati çekti, ancak hazırlıklı olmak gerektiği konusunda uyardı.

Okan Tüysüz, depremden daha az insanın etkilenmesi için İstanbul'un nüfus artışının durdurulmasını önerdi.

İstanbul'un kuzeyinde bir 'Yenişehir'

Aynı zamanda deprem olduğunda Türkiye ekonomisi ve sanayisinin de etkileneceğini hatırlatarak, önlem alınması çağrısı yaptı.

Önceki depremlere bakarak, Marmara'daki fayların deprem üretme periyodunun ortalama 250 yıl olduğunu tespit ettiklerini söyleyen Naci Görür ise, "Burası en son 1766'da kırılmış, şu anda sene 2025. 250 yıl dolmuş" dedi ve ekledi:

"Önemli olan bunu bilerek deprem dirençli bir kent yaratmak."

MAKALEYE VE MAKALE İLE İLGİLİ YORUMLARA  TEPKİ 

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, CNN Türk canlı yayınında The New York Times'ın deprem raporuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Makalenin hiçbir dayanağının bulunmadığını belirten Prof. Dr. Üşümezsoy, "Topluma korku veren yalancı çoban hikayesi" ifadelerini kullandı.

The New York Times'daki korkutan analiz sonrası Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, CNN Türk canlı yayınında şu değerlendirmelerde bulundu:

NYT İSTANBUL DEPREMİNİ NEDEN GÜNDEME GETİRDİ?

Çok ilginç, ABD merkezli medyaya biat etme anlayışı var. Bizim gazetecilere şunu söyledim. Siz Türkiye’de ve adım adım sahadasınız. Buradaki rapora mı yoksa burayı görmeyen kişilerin yayınına mı bakarım. 1999’dan beri her yıl en az 3 tane yayın yayımlanıyor yurt dışında, hepsi çöpe atıldı. Kağıt üzerinde spekülatif yayınlar depreme de yansımış durumda.

NYT’de çıkan makale Science Dergisindeki makaleden yola çıkarak analiz yapmış, Marmara’da büyük deprem olacak diyorlar. Önceki yorumlarda fay doğudan batıya doğru ilerliyor ve Adalar Fayına doğru gelecek ve İstanbul’u yıkacak deniliyordu. Biz o zaman fay Düzce’ye doğru gidiyor dedik. Düzce’de deprem olduktan sonra bunlar sustular. Sonra Yeşilköy’den Gaziköy’e kadar 110 km’lik fay kırılacak, 7,5 deprem olacak dediler. Daha sonra denizaltılar gelip çalışınca bu fayın 60 km’si kırılmış, Adalar fayında stres yok dendi. Batı’da 1912’de Tekirdağ Çukurundaki fay kırılışmış, o zaman 50 km’lik fay kaldı. Bu fay iki parçalıdır, Büyükçekmece ile Yeşilköy arasında fay söz konusu değildir ve yalnızca Kumburgaz’daki fay vardır demekten dilimden tüy bitti. Analizde fay hareketliliğin batıdan doğuya doğru yani İstanbul'a doğru geldiğini söylüyor. Ancak bu faylar crep yaparak stres biriktirmiyor. Analiz, elmalarla armutları topluyor. Büyükçekmece ile Küçükçekmece arasında hiçbir stres birikmesi yok. Hem Adalar fayında hem bu fayda stres yok. Boş kafalı bir mantık yaptılar. Sanki iki parçalı değil tek parçalı bir fay varmış gibi konuşuluyor. Avcılar fayında stres yok. Dolayısıyla bu makalenin dayandığı hiçbir temel yok. Topluma korku veren yalancı çoban hikayesi.

SCİENCE DERGİSİ İLE NEW YORK TİMES KORKU POMPALADI

Bilim dünyasının saygın yayınları Science Dergisi ile New York Times’ta yer alan olası büyük İstanbul depremine ilişkin değerlendirmeler, Türkiye’de deprem tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Science'ta perşembe günü yayımlanan yeni araştırma sonuçlarına göre, sismik hareketliliğin kilitli faya doğru ilerlemesi, İstanbul için kritik bir tehlike arz ediyor. Uzmanlar, bu durumun yaklaşık 16 milyon nüfusa sahip metropolde 7,0 ve üzeri büyüklüğünde bir deprem riskini önemli ölçüde artırdığını belirtiyor. Böyle bir depremin sonuçları, bilim insanları tarafından oldukça ağır olarak değerlendiriliyor. Analizde yer alan ifadeler, bölgedeki jeolojik tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor.

Cornell Üniversitesi'nden deprem bilimci Judith Hubbard, The New York Times'a yaptığı değerlendirmede olası bir depremin sonuçlarına ilişkin çok çarpıcı bir uyarıda bulundu. Hubbard, "Yakın tarihin en kötü insani felaketlerinden birine yol açacaktır" ifadeleriyle durumun ciddiyetini vurguladı. Analiz, İstanbul'da yaşanabilecek büyük bir trajedinin temel nedeninin fay hattının kendisi değil, "insan faktörü" olacağını özellikle vurguladı.

-----------------

Science’ta yayımlanan çalışma şunları söylüyor:

Ana Marmara Fayı boyunca son ~15 yılda Mw>5 depremlerin doğuya doğru göç ettiğini,
2019 Mw 5,8 ve 2025 Mw 6,2 depremlerinde kırılmanın doğu yönlü (İstanbul’a doğru) bir yönlülük sergilediğini,
Kilitli Prens Adaları segmentinin henüz kırılmadığını ve bu nedenle yüksek gerilim potansiyeli taşıdığını,
Gerçek zamanlı ve yoğun izleme ihtiyacının arttığını söylüyor.

Ama özellikle şunları söylemiyor:

“İstanbul’da yakın zamanda kesinlikle 7+ deprem olacak” demiyor.
“Tarih veriyoruz” demiyor.
“Tek parça, kesintisiz bir fay kırılacak” demiyor.
“Bu kaçınılmazdır” gibi deterministik bir ifade kullanmıyor.

Makalenin dili olasılık, süreç ve mekanizma dili. Bu çok kritik. Gerç makalenin yayınlanış amacı tartışmaya açık ama makaleyi temel alarak yağılan haberlerin masum olduğu iddia edilemez... 

Tepkileri olumlu ve olumsuz vermeye gayret ettik.

Bu bilgiler ışığında yorum sizin. Gerçek nedir, gerçekleri yorumlamanın amacı nedir? Kim neden nasıl yorumluyor? 

BİZ NE DİYORUZ?

Temel sorun “Deprem var mı, yok mu?” tartışması değil, “Bilim nasıl anlatılmalı?” olmalı...

Yorumlar