Yazılıkaya kutsal alanın tümü kozmosun sembolik bir görüntüsünü temsil ediyor. Kozmosun durağan kademeleri (örneğin yeryüzü, gökyüzü, yeraltı dünyası) ve yenilenmenin, yeniden doğuşun döngüsel süreçleri (örneğin gündüz/gece, yaz/kış) bu temsile dâhil.
1. Göksel Düzen
Göksel tabiatları olan yüce varlıkların tarihi, insanlığın dinler tarihini bir bütün olarak anlamak için son derece önemlidir.
— Mircea Eliade The Sacred and the Profane (1957, 121)
Yakın geçmişte tüm dünyada arkeoastronomik araştırmalar başarıyla yürütülmüş olsa da (ör. Ruggles 2015), Anadolu coğrafyası neredeyse tüm yirminci yüzyılda bu çalışmalara dâhil edilmemiş; böylece Tunç Çağı toplumlarındaki göksel meraka dair oluşan bilgi hari- tasında Anadolu’ya dair bir boşluk doğmuştur. Buna karşın, 2010 yılı ve sonrasında, Hitit dinindeki takvimsel ve göksel ögelerin varlığı artarak onaylanmaktadır. İstatiksel olarak anlamlı sayıda Hitit kutsal alanı üzerinde yapılan bir inceleme, Hitit anıtlarının, Hitit kültürü ve dini ile uyumlu olan, iyi tanımlanmış astronomik ve topoğrafik modellere uygun olarak konumlandıklarını gösterdi (González-García ve Belmonte 2014, 319–320, Belmonte ve González-García 2015, 20). Hitit topraklarındaki altmıştan fazla dini yapı kış gündönümüne göre hizalanmıştı (González-García ve Belmonte 2015, 1788). Benzer mimari hizalamalar Kuşaklı-Šarišša’da da fark edilmişti (Müller-Karpe 2013; 2015, 86; 2017, 16–26). Ayrıca, Güneş tanrılarına duyulan saygının Luvi kültür çevresinde kök salmış olduğu ve Hitit dininde güneş tanrılarının üstün rol oynadıkları bilinmektedir (Steitler 2017; Cammarosano 2018, 53–55).
Hitit krallığındaki en kutsal yerlerden biri olarak görülen Yazılıkaya açık hava tapına- ğının (Şekil 1) takvimsel işleve sahip olabileceği, yakın geçmişte bu makalenin iki yazarı tarafından tartışılmıştır (Zangger ve Gautschy 2019, 10). A Odasındaki rölyefler günleri, sinodik ayları ve güneş yıllarını göstermek üzere gruplandırılmıştır. Artık aylar aralıklarla ay yılı ve güneş yılını uyumlu hale getirmek için takvime eklenmekteydi.
Yazılıkaya’ya dair önceki çalışmalar tapınağın başka astronomik yönlerini incelemişti. Emilia Masson (1989, 107) yılda bir defa – kış gündönümünde – adytum’da kutsal bir törenin icra edilmiş olabileceğini önerdi. E. C. Krupp tapınakta, içlerinde kadim Yakın Doğu’da köklü bir geleneği olan kutsal evliliğin de olduğu bazı şenliklerin düzenlendiğini iddia etti. Kutsal evlilik ritüeli “göğün ve yeryüzünün ilahi yöneticileri arasındaki evlilik bağı”nın yinelenmesini ifade ediyor ve kralın hükümranlık yetkisini tazeliyordu (Krupp 2005, 417; ayrıca bknz. Krupp 1997a, 146; 1997b, 6; 2000, 44–47). Juan Antonio Belmonte (2000, 89) B Odası’nda aynı hizada yürüyen 12 birörnek eril tanrıyı (69.–80. rölyefler) bir yıl içindeki sinodik ayların simgeleri olarak açıkladı. Her bir figür yeni aydan bir sonraki yeni aya kadar geçen zamanı ifade ediyor, böylece bir yıl için yaklaşık 12 tam sinodik ay elde ediliyordu. Başka bir çalışma A Odası’nda tasvir edilen pek çok tanrının göksel nite- liğe sahip olduğunu önerdi (González-García ve Belmonte 2011, 5).
226
Hitit dininin göksel yönlerine ilişkin yakın dönemde artış gösteren bu ilham veren tartışmalara karşın, konuyla ilgili eldeki toplam bilgi hâlâ çok azdır. Bu alandaki günümüz ve gelecekteki araştırmalar kaçınılmaz olarak karşılaştırmalı arkeoloji metodunu kullanmalı ve geçtiğimiz yüz elli yılda Mezopotamya ve Mısır araştırmalarında elde edilen engin arkeoastronomi birikiminden yararlanmalıdır. Söz konusu merkezlerdeki kraliyet çevrelerinin birbirleri ile yakın temas ve alışveriş halinde oldukları, örneğin Babil rahiplerinin Ḫattuša’da kendi ritüellerini gerçek leştirdikleri ve dinlerini Ḫattušalı meslektaşlarına öğrettikleri iyi bilinen bir gerçektir (Koch-Westenholz, 1993, 233). Bu nedenle, toplumdaki seçkinlerin uzak ülkelerdeki dini pratiklerden oldukça haberdar olduklarını varsaymak akla uygundur. Bu durum, kendisi bir Hurri rahibesi olan, III. Hattušili’nin karısı ve IV. Tudhaliya’nın annesi kraliçe Puduhepa ile II. Ramses arasındaki yazışmalarla da onaylanmaktadır (Otten 1975, 20).
326
ŞEKIL: Yazılıkaya A Odası, kuzeye, orta panele (42. – 46. rölyefler) doğru bakış. Çit 2008 yılında inşa edildi.
Antik uygarlıkları anlamaya yönelik herhangi bir girişim genellikle bilimsel varsayım- ları içerir. Mevcut durumdaki Yazılıkaya y. MÖ 1230’e tarihlenir; yani tapınak günümüzden üç bin yıldan fazla zaman önce biçimlenmiştir. Antik bir uygarlıkta astronominin rolünü anlamak için yalnızca gözlemsel işlevi, aletsel uygulamayı ve astronomik malzemenin pratik kullanım alanını değil, astronominin ideolojik işlevini ve iç içe olduğu dini – mitolojik sembolizmi de araştırmamız gerekmektedir (Sims 2009, 388; 2015, 42). Burada, Yazılıkaya figürlerinin takvim gösterimi olarak kullanımlarına ek olarak, sembolik bir işlevi yerine getirip getirmediklerini belirlemek için, figürlerin sayı, nitelik ve yerleşimlerini incelemeyi amaçlıyoruz. Hititlerin, çoğu dini geleneklerini tanımlayan çok sayıda belgeyi geride bırakması, Hitit kültürünün yitik karmaşıklığının yeniden inşasını olanaklı kılmaktadır. Ek olarak, Babil ve Mısır kaynakları konuya ışık tutmakta yardımcıdır, çünkü Anadolu’daki dinin göksel ögelerinin çoğu başka yerlerden ödünç alınmış görünmektedir. (Beckman 2013a, 292; 2013b, 86; Rieken 2019, 160).
Yıldızların, Güneşin, Ayın ve gezegenlerin hareketlerindeki döngüsel örüntüler avcı toplayıcı toplumlar tarafından bile gözlenmiş ve efsanevi geleneğe dahil edilmiştir (Fowler ve Turner 1999, 422). Toplayıcı insanlar Samanyolu, Ülker takımyıldızı, Büyük Ayı (Büyük Kepçe’nin yedi yıldızı) ve Orion (Avcı takımyıldızı) dahil olmak üzere belirgin yıldız desenlerini ve takımyıldızlarını izliyorlardı. Ayın aylık büyüme, küçülme ve yeni- lenme evrelerini ve gündönümlerini biliyorlardı (Fowler ve Turner 1999, 423). Atalarımız dünyanın yenilenme döngüleriyle yönetildiğini fark ettiler: gündüz ve gece, aydınlık ve karanlık, yaz ve kış. Doğanın doğurganlığının mevsimsel göksel hareketlerle nasıl bağlantılı olduğunu, güneşin karları erittiğini ve çiçeklerin açılmasına neden olduğunu ve belirli bir yıldız ya da yıldız deseni gece gökyüzünde tekrar görünür hale geldiğinde, bir nehrin nasıl taştığını gördüler (Morley 2010, 16). Ay ile gelgitler arasındaki nedensel ilişkiyi fark ettiler (Van der Waerden 1966, 33) ve benzer ilişkinin Ay ve kadınların adet döngüsü arasında olabileceğini düşündüler (Eliade 1957, 101–102). Güneş bazılarına göre toprağın doğurganlığını yönetiyor, Ay ise insanın doğurganlığı ile bağlantılı görünüyordu. İnsanlar bu inançları, yıllık geçim döngüsü ve ilgili törenler ile bağlantılı döngüsel sosyal ilişkilere kattılar (Fowler ve Turner 1999, 422). Yeryüzündeki olayların gökteki olayların bir izdü- şümü olduğuna ve yaşananların evrenin doğal, meşru ve düzenli gelişimine dayandığına inanılıyordu (Winckler 1903, 63). Sonuç olarak, bazı toplumlar yaşam ve ölüm döngüsünün göksel güçler tarafından yönetildiği sonucuna vardı. Birçok inanç sisteminde, zaman bile döngüseldir (Morley 2010, 14).
Göksel döngüler ve yeryüzü döngüleri arasındaki bir ilişki fark edildiğinde, açıklamalar üretilir ve tahminler yapılırdı. MÖ ikinci bin yıldaki Yakın Doğu toplumları, gelecekte ne olacağına dair bir işaret bulmak için göksel olayları sistematik olarak incelemiş ve ayrıntılarıyla kaydetmişlerdi (Rochberg 2018, 26). Göksel olaylar kadim Yakın Doğu’da ve çevresinde (Ḫattuša da dahil) gözlemleniyor, analiz ediliyor, hesaplanıyordu; uzman kâtipler tarafından tahminler yapılıyordu (Cohen 1993, 3; Rochberg 1992, 810–814; 2016, 19; Huber ve Sachs 1982).
Göbekli Tepe’de ortaya çıkarılan alçak kabartmalı anıtsal komplekslerde ve hayvan biçimli figürlerin bulunduğu sütunlu tapınaklarda görüldüğü gibi, antik mimari 12.000 yıl önceki başlangıcından itibaren kült uygulamaları ile yakından ilişkiliydi ve gökyüzü gözlemleri mimariyi etkiliyordu (Schmidt 2006, 91). Bulgaristan’daki Stara Zagora’da MÖ altıncı bin yıla tarihlenen Neolitik yerleşimde gündönümüne hizalanmış yapılar vardı. Büyük olasılıkla, yeniden doğan Güneş, çoktan ölümden sonraki yeniden doğuşun bir metaforu haline gelmişti (Spence 2010, 170).
Mısır piramitlerinin tasarımcıları da mahir gök gözlemcisi olmalıdırlar (Magli ve Belmonte 2009, 307). Firavun Khufu (dördüncü hanedan, MÖ 2560 civarı) için inşa edilen Büyük Piramidin dört tarafı, üç ark dakika hassasiyetinde pusula eksenine hizalanmıştır (Spence 2000, 321). Dahası, Büyük Piramit içindeki “hava bacaları” sembolik olarak Orion kuşağı yıldızlarına, dolaykutupsal yıldızlara ve belki de Sirius’a hizalanmış olabilir (Krupp 1983,102–105; Edwards 1993, 284–285; Magli ve Belmonte 2009, 310–312; Brady 2015, 76). Ek olarak, MÖ üçüncü bin yılın ortasında dikilen, kare bir avlu, dikdörtgen bir çevre duvarı, büyük bir dikilitaş ve depo odalarından oluşan Mısır Güneş tapınakları (Maier 2018, 82) pusulanın ekseninde hizalanmıştı (Krupp 1988, 492–496). Özellikle Mısır şehri Thebes için “din, tarih ve manzara ile birleşen astronomi, yeryüzündeki en geleneksel kutsal alanlardan birini oluşturmaktadır” ifadesi kullanılmıştır (Belmonte ve González-García 2015, 16). Hitit krallığındaki 60 dini yapının yönleri üzerine yapılan bir çalışma güneşsel hizalanmanın daha açık bir kanıtını sunmaktadır. Ḫattuša ve çevresinde yapılan yön ölçümlerinde, geçerli normalize edilmiş frekans histogramındaki birkaç ana zirve, %99’dan daha güvenilir olarak gündönümü güneşiyle bağlantılıdır (Belmonte ve González-García 2015, 19–20).
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.