Arkeologlar Ortaçağ'ın en pis bahçesinde derisi yüzülmüş kedi iskeletleri buldu

28 Temmuz 2025 Pazartesi

Norveç’in başkenti Oslo’da yapılan kent arkeolojisi kazılarda, parça parça kedi kemiklerinin ve çürümüş çöp yığınlarının altından 12. yüzyıla ait öyle bir yapı çıktı ki, kazıya katılan arkeologlar bile "Bu bir zaman kapsülü gibiydi" demekten kendini alamadı.

Flanmış Kedi Kalıntıları Arasında Saklı Orta Çağ Detayı

2014 yılında Oslo’nun Bjørvika semtinde, Follobane demiryolu inşaatı kapsamında başlatılan arkeolojik kazılar sırasında, Norveç Kültürel Miras Araştırma Enstitüsü (NIKU) arkeologları tarihin en ilginç kazı sahalarından biriyle karşılaştı. Projeye katılan arkeolog Håvard Hegdal’ın ifadesiyle bu alan, “tarihin en pis ama en detaylı şekilde korunmuş arka bahçelerinden biriydi”.

Kazı alanında, ilk etapta sıradan görünen bazı bulgular ortaya çıktı: bir geyik boynuzundan yapılmış, neredeyse hatasız biçimde korunmuş küçük bir tarak ve ölü bir köpeğin parçalanmış iskeleti. Ancak asıl ilginç olan, bölgedeki yoğun kedi kalıntılarıydı.

Hegdal'a göre neredeyse tüm kediler flanmıştı. Kazı sırasında çok sayıda kedi kafatası ve yavru kedi kemiği çıkarıldı. Derileri için öldürülüp yüzülmüş bu hayvanların kalıntıları, dönemsel olarak bir tür kedi derisi ticaretinin varlığına işaret ediyor olabilir.

Kedilerin Derisi, Orta Çağ’da Neye Yarıyordu?

Bugün kulağa rahatsız edici gelse de, Orta Çağ Avrupa’sında kedi derisi yaygın bir malzemeydi. Özellikle yavru kedilerin daha yumuşak postları, giyim eşyaları ve astarlarda kullanılırdı. Kedi derisi, soylu sınıf için değil, genellikle kent yoksulları ve zanaatkârlar için daha erişilebilir bir sıcak tutma aracıydı.

Belgelere göre, 13. ve 14. yüzyıllarda Fransa, Almanya ve İngiltere’de kedi kürkü ticareti yerel pazarlarda yapılmaktaydı. Norveç’te de benzer uygulamaların olması şaşırtıcı değil. Oslo kazılarında bulunan yüzlerce flanmış kedi kalıntısı, bir tür yerel deri üretim atölyesi ya da gayriresmî bir kürk toplama alanı ihtimalini gündeme getiriyor.

İlginç bulgu: 1386 tarihli bir İngiliz kaydında, bir çift deri eldivenin üretiminde beş kedi postu kullanıldığı belgelenmiş.

Tüm bu hayvan kalıntılarının altından çıkan en etkileyici buluntu ise oldukça narin ama neredeyse bozulmamış bir çalı çitiydi. Kvistlerden (ince dallardan) örülmüş bu çit, balık kılçığı şeklinde bir örgüye sahipti ve Hegdal ile meslektaşı Stefan Bakke, bu yapıyı toprak altından çıkarmak için üç gün boyunca yerde sürünerek temizlik yaptı.

“Çit sanki dün devrilmiş gibiydi,” diyor Hegdal. “Kazarken, neredeyse nefesimizi bile tutuyorduk. O kadar hassas bir yapıydı ki, dokunduğunuzda ufalanıyordu.”

Çitin, bir domuz ağılı ya da arka bahçeyi çevreleyen sıradan bir çit olabileceği tahmin ediliyor. Fakat önemli olan, bu çitin yaklaşık 900 yıl boyunca katı atıklar, kil ve muhtemelen hayvan dışkısı altında kalmış olmasına rağmen bu kadar iyi korunmuş olmasıydı.

Arkeoloji Sürprizlerle Dolu Bir Zanaat

Bu bulgu ne altın bir hazine ne de büyük bir saraya ait. Ama arkeoloji sahasında çalışanlar için çok daha değerli: sıradan insanların gündelik yaşamına dair eşsiz ipuçları taşıyor. Hegdal’ın deyimiyle: “Bu kazı hayatımın en ilginç çalışmasıydı. Arkeoloji sadece büyük keşifler değil, geçmişin gündelik hayatına dokunabilmektir. Bu çit de işte o nadir anlardan biri.”

Her ne kadar çit doğrudan korunarak bir müzeye taşınamamış olsa da, ekip detaylı fotoğraflar çekmiş ve materyalin radyokarbon tarihlemesi yapılmış durumda.

Persler Mısırlılar ile savaşırken kedileri kalkan gibi kullandı mı?Perslerin Mısır’a Saldırısında Kedilerin Kalkan Olarak Kullanıldığına Dair Efsaneler ve Gerçekler

 Kentsel kazıların değeri: Modern yapı projeleri sırasında yapılan kazıların, geçmişe dair ne denli zengin bilgiler sağlayabileceğine dair somut bir örnek.

KAZILARDA ELDE EDİLEN İLGİNÇ BİLGİLER

Orta Çağ'da hayvan kullanımı: Flanmış kedi kalıntıları, dönemin ekonomik faaliyetlerine ve hayvanlara bakış açısına dair ipuçları veriyor.

Organik yapıların korunması: Kvist çit gibi kolayca çürüyebilecek yapıların nasıl olağanüstü korunabildiğini göstermesi açısından dikkat çekici.

Sıradan yaşama dair izler: Saraylar veya savaşlar değil; gündelik hayata, basit çitlere ve çöplerin arasındaki yaşamlara dair belge niteliğinde.

Kaynak: Forksing.no / arkeolojikhaber