Tarih doktorları tarihi eserlere hayat veriyor

24 Ocak 2018 Çarşamba

Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesinde ülkedeki tarihi eserlerin koruma ve onarımını yapmak amacıyla 1985 yılında kurulan İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü, yıllarca 25 kişilik kadroyla hizmet verdikten sonra 2012 yılında çıkarılan yasayla açılan 9 bölge laboratuvarıyla gücüne güç kattı.

Bugün 62'si restoratör olmak üzere jeoloji, fizik, kimya, çevre, metalurji mühendislerinin de aralarında yer aldığı 84 kişilik kadrosuyla çalışmalarını sürdüren laboratuvarda, mühendisler analiz çalışması yaparken, restoratörler de eserlerin restorasyonunu gerçekleştiriyor.

Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Nevşehir ve Trabzon'da bulunan diğer bölge laboratuvarları da kendi illerindeki müzelerin konservasyonunu gerçekleştiriyor, aynı zamanda müzelerin periyodik kontrollerini yaparak eserlerin daha iyi şartlarda korunmasını sağlamaya çalışıyor.

- "Amacımız restorasyon alanında bir Türk ekolü oluşturmak"
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürü Ali Osman Avşar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, laboratuvardaki çalışmaları sürdürürken temel amaçlarının, koruma işini uluslararası bilimsel kriterlere uygun, en üst düzeyde yapmak olduğunu söyledi.

Dolayısıyla bütün personelin bu yönde eğitim almasını sağladıklarını, laboratuvarın donanım ve cihaz ihtiyacını da bu yönde karşıladıklarını anlatan Avşar, şu an birçok Avrupa ülkesindeki laboratuvar ile eşdeğer düzeyde, hatta bazı konularda onlardan bir adım önde olduklarını aktardı.

Laboratuvarda çalışan uzmanları, kendi alanlarında daha çok uzmanlaşmaları için yüksek lisans eğitimine teşvik ettiklerini ifade eden Avşar, personelin 17'sinin yüksek lisans, 7'sinin ise doktora yaptığını kaydetti.
Personelin kalitesi ne kadar iyiyse, üretilen işin kalitesinin de o kadar iyi olduğunu belirten Avşar, "Amacımız, bir tarihi eser zengini olan ülkemizdeki restorasyon çalışmalarını mümkün olduğu kadar bilimsel kriterlere en uygun şekilde gerçekleştirmek ve restorasyon alanında bir Türk ekolü oluşturmak." dedi.

- 3 yılda 32 bin eser restore edildi
Avşar, 2013 yılında bölge laboratuvarlarının faaliyete geçmesinin ardından 3 yılda müzelerdeki 3,5 milyon kayıtlı eserin 32 bininin restorasyonunu yaptıklarını, bunun yeni kurulan laboratuvarlar adına iyi bir rakam olduğunu dile getirdi.

Restorasyon ve konservasyonun, sabır ve zaman gerektiren, aceleye getirilmemesi gereken bir iş olduğunun altını çizen Avşar, "Çünkü yapılan her müdahale çok önemli. Yapılan bir hatanın restorasyonda geri dönüşü yoktur. O yüzden çok dikkatli çalışılması gerekmektedir. Çalışma yapılmadan önce elinizdeki malzemenin teşhisinin, belgelemesinin ve tespitinin çok iyi yapılması gerekir. O nedenle laboratuvarımızda görevli 13 mühendis, restorasyon öncesi elimizdeki malzemenin bütün analizlerini yapıyor." diye konuştu.

Laboratuvarda ileri teknik analiz cihazlarını kullandıklarına, özellikle tahribatsız yöntemle analiz yapılmasının önemli olduğuna işaret eden Avşar, "Elimizdeki bir tarihi eserden parça kopartıp analiz yapmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Ancak tahribatsız yöntemle analiz yapan cihazlarla bu mümkün olabilmekte. Biz de yaptığımız yatırımlarda, mümkün olduğu kadar tahribatsız yöntemle analiz yapabileceğimiz cihazları tercih ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Laboratuvarların aynı zamanda ülke çapındaki büyük ören yerleri ve tarihi alanlarla ilgili restorasyon projelerini de gerçekleştirdiğini anlatan Avşar, Nemrut Dağı heykelleri, Sümela Manastırı duvar resimlerinin, Göreme, Ürgüp, Kapadokya bölgesi duvar resimlerinin, Milas Mezar Odası duvar resimlerinin koruma-onarım projelerini gerçekleştirdiklerini söyledi.

Avşar, son olarak Ahlat Selçuklu Mezar Taşları Projesi'nin koruma onarım projesi üzerinde çalıştıklarını belirtti.

- Yenikapı buluntuları için özel cihaz
Yenikapı Marmaray kazılarından çıkan 8 bin adet küçük su altı buluntusunun konservasyonu için cihazların alındığını aktaran Avşar, "Cihazların kurulacağı mekan hazırlanıyor. 2-3 ay içinde o buluntuların konservasyonuna başlayacağız. Bu eserlerin ön korumaları, özel kaplarda su içinde bekletilerek yapılıyor. Belli periyotlarda suları değiştiriliyor, bakteri oluşmaması için gerekli ilaçlamalar yapılarak, mevcut halleri stabil halde tutuluyor.

Konservasyon alanımız hazır olduğunda aktif konservasyonlarına başlanacak". dedi.
Restorasyon ve konservasyon projelerinin yanı sıra replika çalışması yaptıklarını da ifade eden Avşar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan İskender Lahti'nin bir replikasını yaptıklarını ve bu replikanın şu an Makedonya'daki müzede teşhir edildiğini kaydetti.
Teknik kitaplık ve arşiv bölümünde yapılan her çalışmanın düzenli bir şekilde belgelendiğini, özellikle Topkapı Sarayı ve İstanbul'daki camilerde bulunan çinilerin belgelemelerinin desen bazında tek tek numaralandırılarak katalog haline getirildiğini belirten Avşar, bütün çalışmaların koruma öncesi ve koruma sonrası bilgileriyle birlikte arşivlendiğini, bu konuda çalışma yapmak isteyen araştırmacılara da arşivin açık olduğunu sözlerine ekledi.

AA - Çiğdem Alyanak