Münferice Kasidesi'nin Türkçesi

22 Ocak 2018 Pazartesi

İslam dünyasında İbnü Nahvi mahlası ile tanınan ve 1100'lü yıllarda Yusuf Bin Muhammed Tevzeri tarafından yazılan 40 beyitlik Münferice Kasidesi'nin Türkçesi: 

اِشْتَدِّي أزْمَةُ تَنفَرِجِي *** قَدْ آذَنَ لَيلُكِ بِالْبَلَجِ

1. Ey keder, artır şiddetini ki çekilip gidesin; senin bu karanlığın sabah aydınlığını haber vermekte.

Artır şiddetini artır ey keder!

Azmin karşısında bunca gam n’ider…

Çok sürmez karanlık çekilip gider.

Her güçlüğü kesin kolaylık izler

Ne geceler sonsuz ne de gündüzler.

وَظَلامُ اللَّيلِ لَهُ سُرُجٌ ***حَتّي يَغشَاهُ أبُو السُّرُجِ

2- Karanlık gecenin de kandilleri var; nihayet kandiller şahı çıkarak kuşatır geceyi.

Karanlık geceyi yıldızlar süsler

Doğunca şahkandil başlar gündüzler

Dert çekenler her an sabahı gözler

Varlıkta iç içe zıtlıklar elhak

Zıtlıkta âhengi sağlayana bak!

وَسَحَابُ الخَيْرِ لَهَا مَطَرٌ *** فَإِذَا جَاءَ الإِبَّانُ تَجِ

3. Hayır bulutunun öylesine bereketli yağmuru vardır ki, vakti gelince o yağmur yağar da yağar.

Her şeyin bir vakti bir mevsimi var

Varlıkta tesadüf, boşluk ne arar

Vakti gelir rahmet her yanı sarar

Sen bu kâinatı sahipsiz sanma

Tesadüf diyene sakın inanma.

وَفَوائِدُ مَوْلَانَا جُمَلٌ *** لِسُرُوحِ الأَنفُسِ والمُهَجِ

4. Mevlâmızın nefis ve ruhu beslemek için öylesine yararlı lütufları vardır ki...

Mevlâ’nın kuluna nice lütfu var

Rahmet susuzları o lütfu arar

Ruh aç ise beden ne işe yarar…

Arınmak isteyen kalkmalı erken

Ürpermeli kalbi dua ederken.

وَلَها أَرَجٌ مُحْيٍ أَبَداً *** فَاقصُدْ مَحيَا ذَاكَ الأَرَجِ

5. O ilahî lütfun ruha neşe veren nefis bir kokusu vardır; öyleyse gayen, neşe veren o güzel kokular olsun.

İlahî lütuftur besleyen ruhu

Zinde tutar daim fikr ü fütûhu

Yayılır her yana, misktir misk yâhu!

Gayen hep o güzel kokular olsun,

Ruh iklimin miskle amberle dolsun.

فَلَرُبَّتَمَا فَاضَ الْمَحْيَا *** بِبِحُورِ المَوجِ مِنَ اللُّجَجِ

6. O ruhanî kokulara yönelince, rahmet deryasının dalgalarıyla ruha neşe salan o kutsal an taşarak sarıp sarmalar.

Ân olur ki insan coştukça coşar

Derya-i rahmetse taştıkça taşar

Sükûna eren ruh ne haller yaşar…

Böyle fırsatları kaçırmamalı

Hayatı boş yere geçirmemeli.

وَالخَلقُ جَميعاً في يَدِهِ *** فَذُو سَعَةٍ وَذُو حَرَجِ

7. Bütün yaratıklar O’nun tasarrufu altındadır; kimisi bolluk içinde yaşar, kimisi darlıkta sıkıntı çeker.

O’nun varlığının künhü bilinmez

Kudreti dışında bir şey bulunmaz

Hikmetinden asla sual olunmaz.

Bakarsın kimisi bollukta yüzer

Kimisi yoksuldur, avare gezer.

وَنَزُولهُمُ وَطُلُوعُهُمُ *** فَعَلَى دَرَكٍ وَعَلَى دَرَجِ

8. Düşüş ve yükseliş bakımından halkın tutumu, uçuruma yuvarlanmak ve yüksek dereceleri elde etmek istikametindedir.

“İnsanım ben, gücüm her şeye yeter

Benle başlar her şey ve bende biter”

Böyle düşünenler şeytandan beter

Alçaltan yücelten hep O’dur mutlak;

Ulvî bir idrake yükselmeye bak.

وَمَعائِشُهُم وَعَواقِبُهُم *** لَيْسَتْ فِي المَشْيِ عَلَى عِوَجِ

9. İnsanoğlunun dünyadaki yaşantısı ve âhiretteki durumu rastgele bir tarzda değil, bir hikmete göre cereyan etmektedir.

Varlıkta hiçbir şey başıboş değil

Her eylem kendinden bir oluş değil

Bu düzen rastgele kurulmuş değil

Her şeyde bir hikmet, bir nice sır var

Ârif o hikmeti her işte arar.

حِكَمٌ نُسِجَتْ بِيَدٍ حَكَمَتْ *** ثُمَّ انْتَسَجَتْ بِالمُنتَسِجِ

10. Bu sayılanlar, kudret eliyle dokunmuş hikmet içeren hükümlerdir. Sonra onlar, yaratıkları ilmik ilmik örerek aralarında uyum ve âhengi sağlamıştır.

Nedir varlıktaki uyum ve âhenk

Türleri ayıran kim hevenk hevenk

Tamtamına her şey birbirine denk

Hikmetle dokunmuş varlık kumaşı

Bunu görmeyenler gerçekten şaşı.

فَإِذَا اقتَصَدَتْ ثُمَّ انعَرَجَتْ *** فَبِمقتَصِدٍ وبِمُنْعَرِجِ

11. O ilahî hükümler doğru ve mâkul veya eğri ve kusurlu gözükürlerse, (bilesin ki onlar) doğru veya kusurlu kimselerle ilişkilidir.

Olamaz takdirde kusur ve yanlış

Bundan şüphe etmek tümüyle yanlış

Fi‘linin sonucudur doğru ve yanlış

Yaratan Allah’sa, tercih kuldandır,

Kulda sorumluluk işte bundandır.

شَهِدَتْ بِعَجَائِبَهَا حُجَجٌ *** قامَت بِالْأَمْرِ عَلَى الْحِجَجِ

12. İnsanı hayrete sevk eden o hükümlerin gerçekliğine aklî ve naklî deliller tanıktır. Bu husustaki deliller, aksi görüşü yansıtan delillere baskındır.

Takdir-i ilahî insanı yer yer

Sevkeder hayrete, bu nasıl iş der

Delille o şüphe çözülüp gider.

Bu deliller aksi zayıf delile

Her zaman baskındır, bir bak sen hele.

وَرِضاً بِقَضَاءِ اللَّهِ حَجىً *** فَعَلَى مَرْكُوزَتِهِ فَعُجِ

13. Mâkul olan, Allah’ın takdirine rıza göstermektir; o halde rızayı merkeze alarak yönünü belirle.

İlahî kazâya rıza göstermek

“O’ndan gelen her şey kabulüm” demek

İman budur işte, bu zevke ermek…

Her işte hedefin rıza olmalı

Bu kutsal hedeften ayrılmamalı.

وَإِذا انفَتَحَتْ أَبوَابُ هُدًى *** فاعْجِلْ لِخَزائِنِهَا وَلِجِ

14. Hidayet kapıları açılınca onun hazinelerine dalmakta acele et.

Uyanık ve atak olmalı insan

Hidayet kapısı açıldığı an

Büyük bir süratle işte o zaman

İlahî rahmete derhal dalmalı

Rahmetten payını bol bol almalı.

15.  Hidayetin son noktasına ermek istersen, edebe aykırı davranmaktan sakın.

Sözde davranışta ölçü edeptir Kur’ân baştan sona edep demektir Menzile varmaya edep sebeptir Edebe aykırı davranma sakın Allah’a edepli herkesten yakın.

16. Böylece sen o geniş ve yüce makamlara kavuşanlardan olursun.

İslâm esenliktir, İslâm bir barış Bu uğurda koşmak kutsal bir yarış Son hedef, erkenden cennete varış… Babamızdan miras bizlere cennet Ona layık olmak ne büyük nimet.

17. Mutlu olmak ve Hakk’a kavuşmak isteyen için gerçek hayat ve ebedî mutluluk oradadır.

Bilirsin ki dünya pek kan içici Her şey fâni burda, her zevk geçici Vefa nedir bilmez, hep aldatıcı fiaşırıp da cânım gel düşme dara Gerçek mutluluğu cennette ara.

18. Amellerde bir durgunluk, bir duraksama olunca derhal harekete geçir; sen hareket ettirince onlarda bir gelişme olacaktır.

Karamsarlık seni teslim alınca İbadet hayatın durgun olunca Harekete geçir fırsat bulunca İbadetle aydınlanır gönüller Böyle gönüllerde açılır güller.

19. Allah’a karşı gelme günahını işlemek kötü huylulara şirin gözükür.

Çekinmez günahtan kalbi kararan Bunun için fırsat kollar an be an İsyan için imkân bulduğu zaman Mutlu olur işlediği günahtan Ürpermez vicdanı, korkmaz Allah’tan.

20. Allah’a itaat etmenin kazandırdığı güzellik ise şafak aydınlığı gibi parlaktır.

Sadık kul olanın yüzü apaktır fiafak aydınlığı gibi parlaktır Özü doğru, sözü daima haktır. Hakk’ın nuru parlar baksan yüzüne Doyum olmaz onun tatlı sözüne. 

21.  Cennetteki hurilere talip olan kimse, Allah’a karşı gösterdiği itaat sayesinde onları ve onların işvesini, nazını elde eder.

Kul, ibadetinden bol sevap bekler Bu yüzden farzlara nâfile ekler Elbet boşa gitmez onca emekler Layıktır onlara nazlı huriler Lütfedecek Rabbim gör neler neler…

22. Artık sen, takva sayesinde o hurilere layık bir eş olmaya ve âhiret azabından kurtulmaya bak.

Duyarlı dindarlık takva demektir Helalden kazanıp helal yemektir Mahrumsan takvadan boşa emektir Takvanın ödülü huri gılmândır Kurtuluş müjdesi elde fermandır.

23. Kur’ân-ı Kerîm’i mahzun bir kalple ve hüzünlü bir sesle oku!

Vazgeç boş sevdadan Hakk’a bel bağla Allah’la bağını Kur’ân’la sağla Hüzünlü bir sesle oku ve ağla Hissetsin benliğin yayılan feyzi Kurtaracak odur mahşerde bizي

24. Gece namazı Kur’ân’ı okuma merhaleleridir, anlamak üzere onların arasında git gel.

Gece namazında okunan Kur’ân Merhale sayılır her âyet o ân Mânaca irtibat kurduğun zaman Her âyet yeni bir açılım sunar Tatmine eren ruh gerçeğe kanar.

25.  O âyetler ve mânaları üzerine iyi düşün ki Firdevs cennetine girip gam ve kederden kurtulasın.

İlahî rızaya ermek istersen Firdevs cennetine girmek istersen Rabbin cemâlini görmek istersen Düşün, âyetlerin mânasına dal; Kurtul gerilimden, hayattan kâm al.

26.  Bunları yaptığın takdirde, kaynağını Firdevs’ten alan tesnîm suyundan saf ve (kâfûrla) karışık olarak kana kana iç.

Bu bir hak söz, sakın atma yabana Endişen olmasın ahretten yana Bil, Rabbin ikramı hazırdır sana Gel tesnîm suyundan saf olarak iç İstersen kâfurla karıştır da iç.

27.  Böylesine aydınlanan aklın fiili doğru olacağından övgüye değer görülmüş; itaatten yüz çeviren nefsin dürtüsüyle işlenenler ise eleştirilmiştir.

Akla kılavuzdur vahyin gelişi Vahiyle nurlanan aklın her işi Verimlidir onun hep işleyişi Nefsânî duyguyla işlenen fiil Mahveder insanı, bunu iyi bil.

28. Allah’ın kitabı olan Kur’ân’da, insan aklını eğitip geliştiren ilkeler mevcuttur.

Kuşatır her yönden hayatı Kur’ân Düşüneni eder kendine hayran Onun irşadıyla gelişir insan Eğitir aklını, olgunlaştırır Toplumları ancak o barıştırır. èîÎğêÇÑï ÇäÎîäâğ çïÏÇÊïçïåï *** èîÓğèîÇçïåò åğæò çîåîÌğ ÇäòçîåîÌğ

29. İnsanların en hayırlısı doğru yolu gösterenlerdir; diğerleri ise çoban düzeyinde bayağı kimselerdir.

Hayırlı insan kim, kimin nesidir? Doğruyu gösteren en iyisidir Onun her bir sözü Hakk’ın sesidir. Diğerleri ise işe yaramaz Çobandan bayağı kimse aramaz.

30. Eğer iyilikte öncü konumundaysan, savaş esnasındaki toz dumandan şikâyet etme.

Peygamber mesleği, öncülük etmek Hak ve hakikati halka öğretmek Her değerden üstün çekilen emek… Kıskanılır öncü, sen sen ol, yılma Hak bildiğin yoldan sakın ayrılma

31. Hak ve hizmet yolunda bir işaret gördüğün zaman tek başına olsan da sıradanlığın üstüne yüksel.

Hizmet için imkân doğarsa şayet Aşkla şevkle göster âzami gayret “Hayırda yarışın” demekte âyet Bu yolda çıksa da önüne engel Aş engeli, onun üstüne yüksel.

***

Münferice nedir ?

Açı, açılma, uzaklaşma: Geniş aralıklı, arası açık; iki tarafı birbirinden uzak... Münferice Kasidesi; "sıkıntıdan", dertten uzaklaşmak anlamında kullanılmıştır

****

İBNÜ’N NAHVÎ KİMDİR?

Ebü’l-Fazl Yûsuf b. Muhammed b. Yûsuf et-Tevzerî (ö. 513/1119)

el-Kasîdetü’l-münferice adlı manzumesiyle tanınan şair ve nahiv âlimi.

433 (1041) yılında Tunus’un Tevzer kasabasında doğdu. Derslerinde nahiv ilmine ağırlık verdiği için İbnü’n-Nahvî künyesiyle tanındı.

İbnü’n-Nahvî’nin el-Kasîdetü’l-münferice (el-Ferec ba’de’ş-şidde, Üm­mü’l-ferec, el-Fütûh, el-Münferice) adlı kasidesini, kendisi Tevzer dışında iken malının gaspedildiğini duyması üzerine nazmettiği rivayet edilir. Allah’a teslimiyeti dile getiren bu kaside büyük bir üne kavuşmuş, sıkıntılı ve kederli insanların virdi haline gelmiştir. Sübkî el-Kasîdetü’l-münferice’nin ism-i a‘zamı içerdiğine, bu sebeple kasideyi dua olarak okuyan kişinin duasının mutlaka kabul olacağına inanıldığını söyler (Tabakât, VIII, 60). Nüshalarına göre kırk ile elli beyit arasında değişen kaside, çok az kullanılan ve “feilün” tef‘ilesinin sekiz defa tekrarından oluşan “habeb” bahrinde yazılmıştır. el-Kasîdetü’l-münferice şerhleriyle birlikte birçok defa basılmış (İstanbul 1290, 1302; Bombay 1299; Bulak 1303; İskenderiye 1304), üzerinde şerh, tercüme, tahmîs, tesbî‘, taştîr, taklid, muâraza ve tazmîn türü çalışmalar yapılmıştır.

****

Türkçeleştiren: Prof. Dr. Mahmut Kaya - Altınoluk Dergisi