Golanlı Dürzi Araplar anavatanlarına bağlanmak istiyor

11 Eylül 2017 Pazartesi

İsrail’in 1967’de işgal ve 1981’de ilhak ettiği Golan Tepeleri’nin eteklerindeki köylerde yaşayan Dürzi Araplar, anavatanları olan Suriye’ye bağlanıp karşı yakada kalan akrabalarıyla birleşmek istiyor.

İsrail’in 1981 yılında ilhak ettiği bölge halkı, topraklarının anavatan Suriye’den koparılmasının 50. yılında hala aynı hasret ve aidiyet duygularıyla Suriyeli Arap kimliğine bağlılıklarını sürdürmeye devam ediyor.

Golan Tepelerinin eteklerinde bulunan Mecdel Şems, Mas’ada, Bukata, Ayn Kanya ve El-Gacar köylerinde yaşayan ve sayıları yaklaşık 25 bine ulaşan Suriyeli Araplar, soydaşları Filistinlilerle aynı kaderi paylaşıyor, kendi meselelerine önem verdikleri kadar onların meselelerini de gündemlerinde tutmaya devam ediyor.

Evlerinin duvarlarında Suriye bayrakları, Der’a, Kuneytıra ve Şam’a özgü eşyalar bulunduran, köylerinin meydanlarına Arap geleneğine uygun anıt ve heykeller diken Golanlı Dürziler, coğrafyanın el değiştirmesine rağmen kültürlerini yaşamaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışıyor.

İsrail’in 1981’de uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bölgelerini ilhak ettikten sonra vatandaşlığa geçirmek istediği Golanlı Dürzi Araplar, 1982’de büyük kitlesel bir grevle İsrail’in bu adımına karşı çıkarak vatandaşlığa geçme senaryosunun uygulanmasına izin vermemişti.

İsrail üniversitelerinde eğitim almayı reddeden Golanlı Dürziler, iç savaşın patlak verdiği 2011’e kadar, Golan Tepelerinde konuşlu bulunan BM Barış Gücü ve Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün gözetimindeki bölgelerden eğitim amacıyla Suriye’ye gidebiliyorlardı.

İsrail vatandaşlığına geçmeyen ancak daimî oturum hakkına sahip olan Golanlılar bugün "Laissez-passer" belgeleri (vatandaşlığı olmayan toplumlara verilen serbest geçiş belgesi) ile yurt dışına seyahat edebiliyor ve ticaret yapabiliyor.

Golan Tepeleri’nin eteklerindeki en büyük Dürzi köyü olan Mecdel Şems’te kuruyemiş dükkânı işleten, 70 yaşındaki eski öğretmen Hasan Fahreddin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Biz, Dürzi Araplar olarak 50 yıldan bu yana her daim kendimizi Suriye’nin bir parçası olarak görmeye devam ediyor ve İsrail’i işgalci bir güç olarak kabul ediyoruz. Daima anavatanımız Suriye’ye bağlanmak ve topraklarımızda Suriye bayrağının dalgalanması ümidiyle varlığımızı idame ettirerek bu şekilde kalmaya devam edeceğiz." dedi.

"Ortadoğu’da barışın tesis edilmesini, Golan’ın Suriye’ye bağlanmasını ve Suriye vatandaşlığını yeniden almayı temenni ediyoruz." diyen Fahreddin, Golan Tepeleri ile ilgili olarak, "İsrail Golan’ı işgal ettiğinde burada 500 bin kişi yaşıyordu. Bunların neredeyse tamamı Şam ve çevresine iltica etmek zorunda kaldı. Suriye’nin Kunaytıra ve Dara illerine bağlı 45 köyden sadece Bukasa, Mas’ada, Mecdel Şems, Ayn Kanya ve Alevilerden oluşan El-Gacar köyleri burada kaldı. Bu 5 köyün nüfusu şu anda yaklaşık 25 bine ulaşıyor." bilgilerini aktardı.

Fahreddin, İsrail’in 1981’de tek taraflı olarak Golan’ı ilhak etmesinin ardından kendilerine vatandaşlık vermek istediğini, ancak kendilerinin bunu kabul etmediklerini ve bu teklifi tepkiyle karşıladıklarını belirterek şunları söyledi:

"İsrail, işgal sonrası bölgede yaşayanlar üstünden Golan’ı ilhak etmeye çalıştı. Ancak burada yaşayanlar bu planı reddetti. Tabi şu anda Laissez-passer belgeleri ile uluslararası seyahat edebiliyoruz ve aynı zamanda daimî oturum kimliklerine sahibiz. Bu İsrail vatandaşlığı anlamına gelmiyor ancak bölge halkından yaklaşık 2 bin kişi İsrail vatandaşlığına sahip. Her ne kadar her gün bize vatandaşlık alma teklifi yapılsa da biz bölge halkı olarak İsrail vatandaşlığını reddediyor, Suriye’ye olan aidiyetimizden taviz vermiyoruz. Bunu reddetmekten dolayı da çok fazla baskıya maruz kaldık."

Fahreddin, şeftali, üzüm, elma, incir ve daha birçok sebze ve meyve türünün yetiştiği Golan Tepeleri’ndeki alanda tarım ve çiftçilikle geçimlerini sağladığını belirterek, "Geçimimizi ziraat ve tarım ile sağlıyoruz. Toprakla uğraşmamız bizim hem kimliğimize hem de gelenek ve göreneklerimize bağlı kalmamızı sağladı." vurgusunda bulundu.

İsrail vatandaşlıkları olan ve İsrail ordusunda askerlik yapmayı kabul eden Dürzilerle ilişkilerinin sadece dinsel bağları olduğunu ifade eden Fahreddin, "İsrail’deki Dürzilerle olan ilişkimize gelecek olursak; bizim onlarla olan tek ilişkimiz din bağıdır, siyasi hiçbir bağımız olamaz. Biz Suriyeliyiz onlar İsrailli. Eğer bir gün karşı karşıya gelirsek her taraf aidiyeti gereği üzerine düşeni yapacaktır. Biz Suriyeliyiz ve düşmanımızın dinine ve aidiyetine bakmaksızın bu çerçevede hareket edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Fahreddin, "Biz Suriye’nin İsrail tarafından saldırılara maruz kalmasını esefle karşılıyor ve bir gün Suriye’nin buna karşılık vereceğini, Golan’ı ve Filistin’i özgürlüğüne kavuşturacağına inanıyoruz." diyerek şunları söyledi:

"Golan ve Filistin özgürleşene kadar İsrail, Suriye’nin düşman kategorisinde olmaya devam edecek ve bu rejim ile ortak hareket eden kim olursa olsun düşman kategorisinde olacaktır. Yahudilerle birlikte silah altına giren herkes İsrail askeridir ve Suriye düşmanıdır. Golan Suriye’ye bağlanır ve Filistinliler haklarını elde ederse o zaman her şey biter. Allah’tan dileğimiz savaş olmadan, bölgedeki tüm taraflar barışır, herkes talep ettiği hakka kavuşur ve Ortadoğu’da barış içinde yaşarız."

- "İsrail'den kurtulmak istiyoruz"

Golan’daki bir diğer Dürzi köyü olan Bukata’da AA muhabirine konuşan Dürzi Şeyhi Tevfik Hasan Amayişe de, "Talebimiz İsrail’den ayrılarak Suriye’ye yeniden bağlanmaktır. Nasıl ki Fransızları ülkemizden kovduk aynı şekilde İsrail’den de kurtulmak istiyoruz." dedi.

"Bir gün topraklarımızın özgürleşerek anavatanımıza dönmeyi ümit ediyoruz." diyen Dürzi Şeyh Amayişe, "Alevi, Dürzi, Müslüman hepimiz bir bütün olarak Suriyeliyiz. İsrail batıl bir güçtür ve ne kadar sürerse sürsün batıl olarak kalmaya devam edecektir ve hak mutlaka galip gelecektir." ifadelerini kullandı.

Bukata köyündeki evinde AA ekibini misafir eden Dürzi Arap Nezih El-Kiyş ise, Suriye’deki savaşın sona ermesini dilediklerini belirterek, "Suriye’deki savaşın bir an önce sona ermesini ve Suriye’nin bir bütün olarak bu coğrafyada varlığını bir kez daha ispat etmesini diliyoruz. Başta ABD olmak üzere uluslararası emperyalist güçlerin Suriye’yi kantonlara ayırmaya çalıştığını ve ülkeyi bölme hedefi güttüğünü düşünüyoruz." dedi.

Suriye’deki iç savaşın kendilerini derinden üzdüğünü belirten El-Kiyş, "İsrail’den ayrılarak Suriye’ye yeniden bağlanmak istiyoruz. Fransızları kovduğumuz gibi İsrail’den de kurtulmak istiyoruz. Akrabalarımıza, Suriye'deki halkımıza kavuşmak istiyoruz. Tabi aslında Golan’ı işgal eden İsrail değil, Amerika’dır. ABD olmasaydı İsrail Golan’ı alamazdı." ifadelerini kullandı.

- Golan Tepeleri ve işgal sorunu

İsrail, Filistinliler tarafından "Nekse" (Toprak Kaybetme Günü) olarak adlandırılan 1967'deki 6 Gün Savaşı'nda Golan Tepeleri, Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze ve Mısır'ın Sina Yarımadası ile o dönemde Mısır'ın kontrolünde buluna Tiran ve Sanafir adalarını işgal etmişti.

Golan Tepeleri, Suriye'nin 14 ilinden biri olan Şam’a 60 kilometre uzaklıkta bulunan Kuneytıra ilinde bulunuyor. Kuneytıra ili, İsrail’in, 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda tamamen yıktığı il merkeziyle Fik kentinden oluşuyor.

Suriye, 1973’te Mısır ve bazı Arap ülkelerinin de katılımıyla, 1967’de işgal edilen Arap topraklarını geri almak için askeri harekat başlatmıştı. "Ekim Savaşı" olarak da bilinen girişim başarısız olmuştu.

İsrail ve Suriye, 1974’te Golan Tepeleri'ndeki kuvvetlerini geri çekerek askeri çatışmayı sonlandırmaya razı oldu. Aynı yıl barış gücü askerleri bölgeye konuşlandırıldı.

İsrail, 1981 yılında Golan Tepeleri'ni tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıkladı ancak uluslararası toplum bu kararı bugüne kadar tanımadı.

Dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Suriye Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara, 2000 yılında iki ülke arasında başlatılan üst düzey görüşmeler kapsamında bir araya gelmişti. Golan Tepeleri'nin Suriye'ye iadesi hedefiyle, ABD'nin ara buluculuğunda başlatılan müzakereler başarısızlıkla neticelenmişti. Görüşmelerin başarısız olmasının nedeni ise İsrail'in, Taberiye (Celile) Gölü çevresinde yer alan ve kilit öneme sahip su kaynağı olan bir toprak parçasını Suriye'ye bırakmaya razı olmamasıydı.

Suriye ve İsrail, 2008’de kapsamlı bir barış antlaşmasının sağlanması amacıyla Türkiye'nin ara buluculuğunda yeniden dolaylı görüşmelere başlamıştı. İsrail'in Gazze'ye saldırmasının ve dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın yolsuzluk davası nedeniyle istifa etmesinin ardından görüşmeler sonlandırılmıştı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, 2009’da Golan Tepeleri ile ilgili daha sert bir politika izleyeceğinin sinyallerini vermiş, aynı yıl Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed de karşılarında "Barış için görüşülecek bir muhatap olmadığını" söylemişti.

Mart 2011'de patlak veren Suriye iç savaşı 2013 yılında Golan Tepeleri'ne kadar ulaşmıştı. İsrail, Golan Tepeleri'ne top ateşi açıldığını öne sürerek bu saldırılara karşılık vermiş, İsrail ve Suriye orduları da aynı yılın mayıs ayında karşılıklı top atışlarında bulunmuştu.

İsrail Başbakanı Netanyahu 17 Nisan 2016’da da Bakanlar Kurulunu Golan Tepeleri'nde toplayarak, "İsrail, Golan Tepeleri'ni sonsuza dek elinde tutacak" açıklamasında bulunmuştu.

SURİYE DÜRZİLERİ VE ESAD YÖNETİMİ

Suriyeli Dürziler'in büyük çoğunluğu uzun bir süredir Esad yönetimine sadık bir konumda.
Birçok Dürzi sadece Beşar Esad'ın Suriye'deki azınlıkları koruyabileceğini düşünüyor.

Dürziler Esad'ın düşmesi durumunda, azınlık gruplarının hedef alınacağından ve toplulukların Suriye'deki Sünni çoğunluk içinde yer alan radikaller tarafından ortadan kaldırılacağından korkuyor.

Bazı Dürziler isyancı grupların saldırılarına karşı evlerini korumak için silaha sarılıp Halk Komiteleri'ni kurarken bazılarıysa Esad yanlısı bir milis grubu olan ve ordunun yanında savaşan Ulusal Savunma Güçleri'ne (NDF) katıldı. Ancak Dürziler arasındaki fikir ayrılığına dair işaretler, Aralık ayından bu yana hükümet güçlerinin yaşadığı bir dizi yenilgi nedeniyle daha görünür oldu.

DÜRZİLERİ ASKERE ALMAK İSTEYİNCE...

Hükümetin savaştaki kayıplarına set çekmek için, zorunlu askerlikten kaçınan genç erkekleri toplaması yönündeki çabalarına özellikle Güney'deki Dürziler tepki gösterdi.

Bazı Dürzi köylerde gençleri zorunlu askerlik görevine alan devriyeler saldırıya uğradı ve köylerden dışarı çıkartıldı. Geçen Aralık ayındaysa asker kaçağı olduğu gerekçesiyle tutuklanan bir kişiyi kurtarmak için bir istihbarat görevlisi rehin alındı.

Hükümet, askere alınan gençleri sadece kendi yaşadıkları alanlarda görevlendirme yoluyla ortamı sakinleştirmeye çalıştı ancak Dürzi liderler hükümeti sözlerini tutmamakla eleştirdi.

- Dürziler kimdir?

Kendilerini Müslüman olarak nitelendiren Dürziler, Dürziliği 11’inci yüzyılda Kahire’deki Fatımi imamların oluşturduğu felsefe ve tasavvuftan etkilenen mezhep olarak tarif ediyorlar.

Tasavvufi öğretiler üzerinde bina edildiği dile getirilen Dürzilikte ibadetler, tahsis edilen özel mekanlardaki meclislerde ifa ediliyor. İbadetlerini son derece gizlilik içerisinde yerine getiren Dürzilerin, içeriğini açıklamayı reddettikleri "hikmet" dolu bir kitaba sahip olduğu söyleniyor.

Dürziler, Golan'ın yanısıra İsrail, Lübnan, Ürdün ve Suriye'de de yaşıyor.