Sağlık

Karaciğer yağlanması vakaları artıyor

Türkiye’de her 5 kişiden birinde görülen karaciğer yağlanması, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam nedeniyle her geçen gün artıyor.

Karaciğer yağlanması vakaları artıyor

Türkiye Karaciğer Araştırmaları Derneği öncülüğünde “Dünya NASH Günü” farkındalık çalışmaları devam ederken konu hakkında İç Hastalıkları Uzmanı ve Fitoterapist Prof. Dr. Murat Hakan Terekeci; “Türkiye’de bulunan 19 milyon yağlı karaciğer hastasından 4 milyonu siroz riski taşıyan ‘NASH’ hastası. Bu hastalık vücutta karaciğere özgü sinyal vermediği için, hastalık sinsi ilerliyor. Sinyal verecek noktaya geldiğinde ise artık hastalığın geri dönüşü maalesef olmuyor. Bu sebeple; karaciğer yağlanmasında erken müdahale ve önlemler hayat kurtarır” dedi.

Kilo probleminiz varsa, karaciğerde yağlanma da var!

Karaciğerin; protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında hücresel düzeyde hayati fonksiyonlarını yerine getiren önemli bir organ olduğunu belirten Prof. Dr. Terekeci; bu fonksiyonlarda meydana gelen bir aksama, diyabet ve kolesterol gibi metabolik rahatsızlıklara zemin hazırladığını ifade etti. NASH, Türkçe açılımı ile ‘alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması' hastalığı özellikle bel çevresindeki kalınlaşma ile direkt ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra, gün içerişinde çok sayıda ilaç almak zorunda kalan bireylerinde karaciğerini koruması gerekiyor. Çünkü kimyasalların detoksifikasyonu karaciğer üzerinde gerçekleşiyor” açıklamasını yaptı.

Risk grubundaki kişiler standardize bitkisel özütler kullanmalı

Diyabet ve kolesterol gibi kronik metabolik hastalığı olanlar, kilolu olanlar, hareketsiz kalanlar, düzenli ya da düzensiz alkol alanlar, çoklu ilaç kullanmak zorunda olan kişilerin tamamı karaciğer yağlanması yönünden risk grubundadır. Bu bireyler sadece beslenme ve hayat şekillerini değiştirmekle kalmamalı, aynı zamanda fitoterapide öne çıkan bitkisel özütleri de kullanmalıdır. Devedikeni, zerdeçal, enginar, karahindiba gibi bitkilerin içerisindeki aktif özütlerin karaciğer yağlanması üzerinde olumlu sonuçlar verdiğini klinik olarak biliyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken temel önemli nokta, bitkilerin besleyici özelliği ve tedavi edici özelliği arasındaki farkı doğru anlamak. Bitkileri besin olarak tüketmek yerine, bu bitkisel özütlerin standardize edilmiş aktif içeriklerini içeren ürünleri almak gerekir. Doğru ürünlerin doğru dozlarda alınması ve tetkiklerin tamamlanması için başlangıçta doktor gözetimi gerekmektedir.

Yorumlar