Ruhsal

Tek başına olmanız yalnızlık demek değildir

Psikoloji ve sosyolojide yalnızlık kavramı, tek başına olma kavramından farklı. Peki nedir yalnız ile tek başınalığın farkı?

Tek başına olmanız yalnızlık demek değildir

Her insan, diğer insanlarla ilişki kurmak ve etkileşime girmek ister. Buna rağmen yalnızlık her insan için doğal bir duygudur. İnsan çocukken, gençken, yetişkin ya da yaşlıyken yaşamının herhangi bir döneminde yalnızlık duygusunu yaşayabilir. Yani yalnızlığın insanlar için ortak bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Yalnızlık kimine göre kimsesizlik, kimine göre romantik ilişkisinin olmaması, kimisi için de tek başına kalmaktır. Psikoloji ve sosyolojide yalnızlık kavramı, tek başına olma kavramından farklı anlam içeriyor. 

Yalnızlık kavramını kişinin başkaları ile bağlantı kurma ihtiyacının doyurulmamasına verilen duygusal bir karşılık olarak tanımlayan Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, “Yalnızlıkta duygusal boşluk, özlem, yakınlık ve bu duyguları değiştirme isteği olur. Tek başınalığı ise bireyin geçici sürelerde, gerginlik yaratmayan, kendi kendine yettiği bir durum olarak ifade edebiliriz. Yani yalnızlıkta acı verici olumsuzluklara rağmen, tek başınalıkta yalnızlıktaki duygular yer almıyor. Yalnızlık hemen her zaman kaçınılan, kaygı, öfke, üzüntü ve diğer kişilerden kendini farklı hissetme duygularının eşlik ettiği hoş olmayan bir deneyimdir.” dedi.

Yalnızlık üçe ayrılır

Yalnızlığın zaman açısından üç türü olduğuna dikkat çeken Şenyuva, “Bir tanesi kısa süreli yalnızlık adı verilen, zaman zaman ortaya çıkan anlık yalnızlık duygusudur. Anlık duygular olduğu için kişi kaygı yaşamaz. İkincisi durumsal yalnızlıktır. Bu tür yalnızlık göç, iş değişikliği ve boşanma gibi sebeplerle ortaya çıkan yalnızlık duygularıdır. Geçiş süresi sona erdiğinde son bulur. Üçüncüsü ise kronik yalnızlıktır. Bireyin uzun yıllar boyunca ilişkilerinden tatmin almamasıyla ortaya çıkan yalnızlık türüdür.” İfadelerini kullandı.

Tek başınalığın birey tarafından seçilen bir durum olduğunu söyleyen Şenyuva, “Yalnızlık ise bireyin sosyal ilişkilerinin bozulması sonucu oluşan, hoş olmayan ve seçilmemiş bir durumdur. Yapılan çalışmalarda yalnızlığın, depresyon, kaygı, intihar, yaşam doyumu, umutsuzluk, utangaçlık, internet kullanımının fazla olması, stres gibi faktörlerle ilişkili olduğu tespit edildi. Bu tür psikolojik sıkıntıların oluşmasını engelleyebilmek adına, kişilerarası sosyal iletişimin arttırılması en önemli yol olarak biliniyor.” dedi. 

Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, duygusal yalnızlığı herhangi bir insana karşı yakın bir bağlılığın olmamasından kaynaklanan, kaygı ve boşluk duygularının görülmesi olarak tanımlayarak sözlerini şöyle tamamladı:  “Sosyal yalnızlık ise sosyal bağlantı ve topluluk duygusunun eksikliği, bir gruba ait olmama, sosyal ilişkiler ağının olmaması halidir. Çünkü insanlar sağlıklı bir ruh sağlığına sahip olabilmek için tatmin oldukları bir sosyal yaşama ihtiyaç duyuyorlar. Kalabalığın içinde yalnız olmak sosyal yalnızlık kavramı ile ilişkilidir. Kişinin bulunduğu çevrede kendisini yalnız hissetmesiyle başlayarak, bu çevreye karşı geliştirdiği tepkiyle sosyal anlamda faaliyetlerden kaçınarak içinde bulunduğu çevreye ve topluma yabancılaşmış olan kişilerin yaşadığı yalnızlıktır. Yalnızlık olumsuz bir duygu iken tek başınalıkta kişinin kendi isteği ile olan ve kazanımların olduğu bir durumdur. Birey tek başınayken kendisini özgür hisseder. Düşüncelerin önem kazandığı, olgunlaştığı anlar deneyimlenir.

Yorumlar