Duygulara dair bilinen iki yanlış

07 Mart 2022 Pazartesi
Duygulara dair bilinen iki yanlış
Duygulara dair bilinen iki yanlış

Duyguları iki yanlış bilgiyle ele alıyoruz:

  1. duygulara, duygularla bir şey yapılmalı,
  2. duygular çok acı oldukları için bastırılır.

İnsan önce duygularıyla güdülenmesi gerektiğini sanır. Duygusu ne diyorsa o yönde eyleme de geçmeli diye düşünür. Öfke diyorsa bir şeyler kırmalı, arzu diyorsa elimi her şeye daldırmalı, üzüntü diyorsa bunalıma girmeli coşku diyorsa eğlenmeli! Lakin bu tutum önünde sonunda tepkiyle karşılaşır. Duygularıyla eylemini ayarsızca bağlamış insanlar, illaki hayatın akışını, sosyal çevrelerinin sistemini bozacak tavırlar da sergilerler ve duygusal ya da fiziksel olarak cezalandırılırlar. Bu cezalandırma kişide utanca yol açar ve utanç kendini bastırmayı beraberinde getirir.

Böylece kişi duyguları terbiye/kontrol etmeyi, onları “dönüştürmeyi” akıl eder, sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi. Onları bastırmaya başlar. Onları olmadıkları bir şey olmaya zorlar. Onlara uymayacak kaftanlar biçer. Sonuçta hiç bitmeyen, sonu gelmeyen psikosomatik sorunlarla, kaygıyla, bunalım ve tatminsizlikle baş başa kalır. On yıl önce olmuş bitmiş şeylere öfkesi ne yapsa geçmez. Öfkesini unutsa, konuyu unutamaz. Hiçbir dava onun için bir türlü kapanmaz. Ha bir de bastırılan duygular illa bir gün isyana kalkar.

Gerçek şu ki duygularla, duygulara bir şey yapılmaz. Duygu dönüştürülmez, ötelenmez, görmezden gelinemez. Onlar sadece hissedilir, deneyimlenir. Onlarla her zaman harekete geçmek gerekmez, onlardan korkmak ya da utanmak da yersizdir. Duygular bedenimize bir noktadan girip diğer noktadan çıkan yıldırımlar gibidir: yapılacak tek şey paratoner olmak ve akmalarına müsaade etmek, akım gerçekleşirken bir an için onlar olmak, akım bittikten sonra da yola devam etmektir.

Bu noktada şu denebilir: ama bazı duygular çok acı? O yüzden insan kucaklayamaz onları, deneyimlemeye dayanamaz?

Artık buna da inanmıyorum. Aslında insan, doğası gereği insani olan duyguların tamamını deneyimleyebilir ve taşıyabilir. Belki bazıları daha çok yorar bazıları daha az, ama insanda onlara misafirhane olacak kapasite mevcuttur. İnsan duygularını taşıyamadığı, çok acı olduğu için reddetmez, insan duygularını “öteki” bundan hoşlanmayacak, “öteki” onu bırakacak diye öteler. 

İlk etapta ebeveynlerimizin onayladığı duyguları yaşayıp, onaylamadıkları duyguları onların gözünde önem ve değer kaybetmemek, onları kaybetmemek için yok saymaya başlarız; sonra bu zamanla sevgili, arkadaş, iş, toplum şeklinde genişler. İnsanlarımızı kaybetmemek için onlara veya başka şeylere karşı var olan duygularımızı bastırır, kendimizi onlara sadece onların onaylayacağı şekilde göstermeye çalışırız. Eğer etrafımızda bizi her halimizle kabul eden, halden hale geçmemize alan ve anlayış tanıyan insanlarımız olursa, en acısından en harikasına o duyguları biz taşırız. Kendi duygulanımı dışında bir şey görmek istemeyen, katı insanlar varsa (ki katılıkları onların da duygu bastırdıklarının alametidir) o zaman en basit duygumuzu bile bastırırız.

Sonuç: duyguları rahat bırakmalı. Faşist gibi onları kontrole, tüccar gibi onlardan bir ürün, sonuç devşirmeye çalışmamalı. Sadece gelip gitmelerine alan tanımalı. Onlarla ilişkimize müsaade etmeyen bağları da ya çevremizden komple çıkarmalı ya da çok yakınımıza almamalı.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: w.erleichda@gmail.com

www.youtube.com/user/thejenrachelblack