Çağın ruhsal kanseri: Geçmişten kurtulamamak

12 Mart 2018 Pazartesi
Çağın ruhsal kanseri: Geçmişten kurtulamamak
Çağın ruhsal kanseri: Geçmişten kurtulamamak

Geçmişiyle yaşayanlar bilir! "Git" dersiniz gitmez, "Çekil zihnimden" dersiniz fırsat vermez.

Geçmiş, insanın en mutlu anlarında, arkada bırakılmaya çalışılan en gizli sandıklardan fırlayıp gelecekmiş gibi hissettirir kendisini.

Kiminin ismi utanılacak bir mesele olur, kiminin ismi kendisine yapılan haksızlıkların affedilememesi.

...üstelik ruhunuza kondurulacak sevgi dolu buseleri bulmakta zorlandığınız bu mesafe dolu ilişkilerin ortasında, ne kadar kolay yer bulur hayatınızın en istemediğiniz anlarında! Pişmanlıklar... üzüntüler... mutsuzluklar... umutsuzluklar... üç yıl öncesinden, beş yıl öncesine; 10 yıl öncesinden, 50 yıl öncesine kadar uzanır hatta.

Geçmişin sürekli önünüze çıkması, geçmişten bir türlü kurtulamamak, geçmişin yaralarını saramamak, geçmişi geçmişte bırakamamak, geçmişin izlerini her yeni olaya taşıyıp durmak, gelecekle ilgili planlar yaparken geçmişin çelmelerine takılmak, geçmişin vicdan azabından uzaklaşabilmek için kendinden bile nefret etmek... ve daha bir sürü şey... ne çok çabalıyor günümüz insanı geçmişinden kurtulabilmek için!

Kurtulabiliyor mu?
Hayır...!
Niçin?
Çünkü nasıl kurtulacağını bilmiyor!
...
Çağımızın ruhsal kanseri bence geçmişinden kurtulamamak.
...
Kimler geçmişinde bir türlü kurtulamaz biliyor musunuz?

Depresif kişiler; kendisini affetmeyi bilmeyenler ve duygularının farkında olmayanlar.
Kişinin, herhangi bir durumdan kurtulması için öncelikle onun farkında olması gerekir. Farkında olmadığınız bir şeyden kurtulmanız mümkün olmaz. Çünkü herhangi bir durumun terslik içerdiğini anlamanız için öncelikle onu tanımanız gerekir. Tanıdığınız, bildiğiniz ve hissettiğiniz durumu tanımlayabilir, varsa yolunda gitmeyen duygularınızın farkına varabilmek için çaba harcayabilirsiniz. Oysa ortada tanıma/anlama/farkında olma yoksa onun hakkında bir şeyin üretilmesini düşünmek saçma olacaktır.

Bünyeye giren ürünlerde, tanımlanamayan kimyasallar nasıl kansere yol açıyorsa, ruhsal hayatınız açısından düşünecek olursak, bünyemizin "tanımadığı duygularımız" da depresyona neden olur.

Şöyle ki;

Köpek gördünüz, korktunuz! Gayet normal.
Arkadaşınızla sorun yaşadınız, ne hissedeceğinizi bilemediniz. Aza koydunuz dolmadı; doluya koydunuz, almadı. Sıkıntılı durum.
Duygular karışık! Yaşadığınız duygusal karmaşa, aranızda geçen olayla mı ilgili? Bilmiyorsunuz!
Son zamanlardaki hassasiyetinize mi denk geldi? Bilmiyorsunuz!
Geçmişten gelen bazı sorunları mı tetikledi, ondan mı kötü hissettiniz? Bilmiyorsunuz!
Bilinçdışınızdaki hangi ara yüzeye denk geldi? Bilmiyorsunuz!

Günümüzde insanın ruhsal sorunları, tıpkı diğer bedensel sorunlarında olduğu gibi, bilimsel bir temele oturmuş durumda. Buna rağmen birçok kişi, geçirdiği bir ruhsal rahatsızlığın tedavi edilebilir bir durum olduğunu bilmiyor. Üstesinden gelebileceği bir zorluk olarak düşünüyor. Hatta yaşadıklarının bir hastalık ve rahatsızlık olduğunu aklına bile getirmiyor.
Ne zaman ki yakınmalar, sıkıntılar, olayların üstüne üstüne gelmesi gibi şikayetlerde artma oluyor…? İşte o zaman “Acaba bana neler oluyor böyle?” diye düşünmeye başlıyor. Duyguların tanınmaması, iç dünyasının mesajlarını okuyamaması bunlara eklenince, kişi deyim yerindeyse dağılıyor.

Oysa ruhsal sorunlarımızın başında gelen geçmişi bir türlü terkedememe ve geçmişin gölgesinde yaşamak, tıpkı şeker hastalığı gibi, kalp-damar hastalıkları gibi sık görülen bir hastalıktır.
Geçmişiyle yaşayan, geçmişin sıkıntı ve üzüntülerinde yüzen, geleceğe umutla bakamayan kişilerde keder, hüzün, mutsuzluk duyguları çok yüksektir. Geçmişin sıkıntılarında yaşama hali aşırı boyutlara ulaşırsa kişinin çevresiyle, ailesiyle, işiyle, arkadaşlarıyla arası bozulmaya başlar…Tüm ilişkiler bozulmaya başlayınca… tahmin edersiniz… yaşamaktan zevk almamaya başlar.
Geçmişten kurtulamadığınız gibi, kendinizi hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren bir üzüntü, keder, mutsuzluk, çaresizlik, sıkıntı, zavallı, neşesiz, sinirli, çökkün, boşluktaymış gibi duyguların içinde hissediyorsanız,
…geçmişi düşünmekten eskiden zevk aldığınız işlerin çoğundan zevk alamıyorsanız,
…iştahınızda azalma veya artmalar varsa… istemediğimiz halde kilo alıyor veya kilo veriyorsanız,
…hemen her gün uykusuzluk çekiyorsanız, uykuya dalamıyorsanız, daldıktan sonra hemen uyanıyorsanız, gece sık sık uyanıyorsanız, her uyanmadan sonra tekrar uykuya dalmanız çok zaman alıyorsa, çok uyuduğunuz halde sürekli uykunuzu alamadığınızı hissediyorsanız,
…karar vermede güçlük çekiyorsanız… sürekli bir kararsızlık hali yaşıyorsanız,
…aşırı yorgun, bitkin, enerji kaybına uğramış hissediyorsanız,
…geçmişte yaşanan olaylardan dolayı sürekli kendinizi suçlamaya başlamışsanız, bırakın sadece geçmişin gölgesinde yaşamayı, depresyona bile girmiş olabilirsiniz.
Geçmişle geleceği birbirine karıştırmayı, geçmişle barışmayı öğrenmeniz önemli. Çağımız, ilişkilerin sıradanlaştığı, kalabalıklar arasında kişilerin yalnızlaştığı garip bir dönem! Günün getirdiklerini iyisiyle kötüsüyle yaşamak, geçmişin sıkıntılarını bugüne taşımamak ve geleceğe umutla bakmak hepimizin hedefi olmalı.

Geçmişle çok uğraşmak insanı depresyona sokarken, gelecek kaygılarını fazlasıyla yaşamak kişide panik ataklar oluşturuyor.

Hayatın sürprizlerle dolu nice ikramları varken insana, geçmişin acı ve hüzünleriyle uğraşıp durmak sağlıklı bir durum değil.

Kişisel gelişimine yatırım yapan, kendisine zaman ayıran, arkadaş/dost sohbetleriyle zihnini tazeleyen bünyeler daha mutlu, daha umutlu diyelim... herkese sevgiler ve huzur dolu gelecek dileyelim...

Mehtap Kayaoğlu -  Mistikalem.com