21 Haziran Güneş Tutulması Ne(lere) İşaret Ediyor?

20 Haziran 2020 Cumartesi
21 Haziran Güneş Tutulması Ne(lere) İşaret Ediyor?
21 Haziran Güneş Tutulması Ne(lere) İşaret Ediyor?

21 Haziran 2020 Pazar (Güneş günü) günü Türkiye saati ile 09.42 de Yengeç burcu sürecinin “0” (0 21’) derecesinde bir “yeniay” süreci deneyimliyoruz, ve Ankara'ya göre “Güneş Tutulması”nın haritasına baktığımızda, haritada Yükselen burcun, ısı ve ışık kaynağımız Güneş in yönetici gezegeni olduğu Aslan burcunu görüyoruz. Ne güzel ve anlamlı bir eş zamanlılık ki bugün aynı zamanda “Babalar Günü” ve eş zamanlı olarak tüm Dünya genelinde “Yoga Günü” olarak anlamlandırılan ve kutlanan bir gün. Ve hepinizin bildiği üzere bugün, Kuzey Yarımkürede “Yaz Gündönümü” olarak kutlanıyor. Nasıl anlamlı eş zamanlılıklar, değil mi?

“Yaz” ı nasıl bir merhaba ile kucaklıyoruz?

Yaz mevsimini iki ışığın birleşmesi ile şefkatli bir merhaba diyoruz sanırım JBilinç (Güneş), ve Bilinçdışı (Ay) Yengeç burcu sürecinde umutla yeni bir niyeti tohumlamak üzere sezgilerin zemininde güzelliğin tonunda biraraya geliyorlar.

Bu tutulma süreci ile birlikte 'güven' teması başta olmak üzere, 'hassasiyet'lerimiz ile bizleri birleştirecek eş zamanlı olarak derinleştirecek bazı olgular tetikleniyor içselliğimizde ve bizler 6 ay boyunca özümüzdeki güveni, teslimiyeti, şefkati, yaratıcılığı ve en önemlisi kendimize nasıl bir ‘anne’ imajı ile yaklaşmayı seçtiğimizi anlamlandırmak üzere yeni bir keşif yolculuğuna başlıyoruz…

‘Yengeç’leri (Yengeç hayvanını) nasıl bilirsiniz?

Evlerini sırtlarında taşırlar, herhangi bir tehdit algılamadıkları sürece savunmaya geçmezler. Sadece artık kabuklarına sığamadıkları ölçüde büyüdüklerinde ve çiftleşmek için kabuklarından ayrılırlar.

Astroloji literatüründe Yengeç burcu, 21 Haziranda Güneş’in en yüksek deklinasyona ulaşması ile ışığın tam hakimiyet anını işaret eder bu bağlamda “insanlığıın kapısı” olarak nitelendirilmiştir. Ve yaz mevsimi başlar, Yengeç burcu ‘öncü’ nitelikte ve su elementinde bir burçtur. Zengin hayal gücünü, duyusal farkındalığı, doğurganlığı-yaratıcılığı, güveni, beslenmeyi,korumayı sembolize eder.

Eski Mısırda Yengeç burcu, ölümsüzlüğün simgesi ‘bok böceği’ ile nitelendirilirmiş. Aynı zamanda dünyanın doğumgünü ‘Yengeç’ ile özdeştirilmekte imiş.

Deneyimlediğimiz son günlerde “ev, aile, güvenlik” arketipleri ile zihinlerimiz hem hal oldu, değil mi? Bu süreçte hatırlayalım ki; ‘güven’ ancak ‘güvensizlik’ ile anlam bulabilir. Bu iki kutbun denge noktasından “umut” yeşerir. Güvensizlik duyumsadığımız her an yaşam bizlere en derinlerdeki ihtiyaçlarımız ile buluşabilmemiz/yaşamın daima bizi biz ile buluşturmak amacı ile ilerlediğini hatırlamamız adına, yeniden ‘güven’ duyumsayabileceğimiz bir olay/olgu/durum/kişi sunar. Bu bağlamda “tehditkar” olarak algıladığımız uyaranlara daha hassasiyet ile yaklaşacağımız, özümüzde neyin nasıl ‘güven’ hissiyatı uyandırdığını, kendimizi büyümek ve gelişmek adına nasıl beslediğimizi, yaratıcı doğamızı nasıl yansıtmayı ve kendi iç sesimizi nasıl dinlemeyi seçtiğimizi mercek altına alarak bu ana temaların özünden yeni bir ben doğuracağımıza işaret eden bu süreçte ,öz evimizin neresi olduğunu daha derinden duyumsarken, bırakmanın güvenli bir biçimde özgürleşmek olduğunu hatırlayacağımız yeni bir kapı açılıyor. Ne demişler; öğretmen kapıyı açar, içeri girecek olan öğrencidir.

Güneş Tutulması Yengeç burcu sürecinin “0” derecesinde Mars gezegenin kısmi asalet derecesinde tezahür edeceği için; “Mars” gezegeni sahnenin yıldızı gibi görünse de eş zamanlı olarak “Merkür” gezegenin ve hatta Venüs gezegenin de en az Mars gezegeni kadar bu süreçte söz sahibi olduğunu gözlemliyorum, yazının ilerleyen bölümlerinde sizlere bu hususu açıklamaya çalışacağım.

Burada azıcık bahsedeyim; Yengeç burcundaki tutulmanın antisyası (gölgesi) İkizler burcu sürecine yansıyacak ve Kuzey Ay Düğümü ile birleşiyor. Burada; ‘güvende’ hissetmenin nitelikli bir iletişim süreci ile var olabileceğini hatırlayalım. İnsanoğlu, anlaşılabildiğini hissettiği an güvende olduğunu hisseder ve kendisini açabilir değil mi? Öncelikle kendimizle olan içsel diyaloglarımız sonrasında bir diğeri ile kurduğumuz ilişki ve iletişimin tonu duyumsadığımız güven zemininin renginin belirleyicisidir. Öncelikle kendimizi okumayı hatırlayalım ki, bir diğeri ile sağlıklı bir iletişim bağı oluşturabilelim. Ne de olsa, insanoğlu karşısındakini kendisini bilebildiği ölçüde bilebilir, duyumsayabilir, görebilir ve dinleyebilir. Çünkü karşınızdaki kişi sizsiniz! Antisya (Antiscia) öğretisine yazının ilerleyen bölümlerde daha geniş değiniyorum.

Şimdi öncelikle “0” sayısına biraz odağımızı yöneltmemizi istiyorum.

“0” sizin için ne anlam(lar) ifade ediyor?
Şöyle bir bakın önce, ne görüyorsunuz?

0

0 +5 = 5, 0-5= 5, 5x0= 0, 0/5=0, 5/0= tanımsız

Gördüğünüz gibi herhangi bir sayı ile işleme girdiğinde ya o sayının kendisini olduğu gibi yansıtıyor ya da o sayıyı kendisine dönüştürüyor.

Yansıtmalı bir dönüşüm süreci gibi… Bu bizlere;

'Herhangi bir şeyin yanıtını aradığımızda herzaman yolun kendimizden geçtiğinin altını çiziyor olabilir mi?

Özümüzdeki sonsuz potansiyele güvenerek ve her an yeni bir başlangıca, her ne istiyor isek “o” olmayı seçerek adım atabileceğimize yönelik bir işaret olabilir mi?
(Yengeç burcu süreci henüz tezahür etmemiş bir ışık potansiyelini simgelediğini de hatırlayalım)


21 Haziran Güneş Tutulması nın haritasını beraberce  yorumlamaya çalışalım mı?

Astroloji literatüründe, özellikle klasik astroloji, her burç sürecinin farklı derecelerinde, farklı gezegenlerin hakimiyeti söz konusudur buna “kısmi asalet” denir. Yengeç burcunun “0” derecesinde “Mars” gezegeninin hakimiyeti söz konusudur. Örneğin sizin de doğum haritanızda Yengeç burcu sürecinde ‘0’ derecede yer alan bir gezegen var ise, bu gezegen kendisini, “Mars” doğasında; daha cesur, daha atılımcı, hedef odaklı bir feth etme arzusu ile ifade edecektir diyebiliriz.

Mars gezegeni “sıcak ve kuru” bir tabiata sahiptir. Güneş e göre 4. sırada, Dünya gezegeninden hemen sonra, gelen ve sanki aşağıdaki glif sembolüne de baktığınızda göreceğiniz gibi bütünün dışına çıkma yönünde bir istek ile hareket eden bir gezegen olduğunu söyleyebiliriz.

Bir daire ve dairenin bir bölümünde dışarı doğru bir ok çıkıyor.
Daire; bütünlük ve sonsuzluğu sembolize eder,
Ok: fallik bir niteliği yansıttığı gibi “spiritüel enerji” ve “disiplini” de sembolize etmektedir.

Sonuç olarak; Güneş Tutulması; “Mars” gezegeninin kısmi asalet derecesinde gerçekleşirken Balık burcu sürecinde galaksinin kalbi olan Neptün gezegeni ile birleşiyor ve bizlere; birlik bilincinde kendimizi yeniden feth etmemiz ve anlamlandırmamız yönünde bir işaret veriyor olabilir mi?

İnsanoğlu, “sağlıklı bir ben” oluşumu var edebilmek adına tüm savaşları (karşıtlıklar arasında anlam bulabilme süreci) kendi özü ile bir olma, kendisi ile barış sağlama adına verir.
* Sağlıklı bir “ben” oluşumunu nasıl gerçekleştirebiliriz?
---Adalet vasıtası ile…
21 Haziran 2020 “Güneş Tutulması” sürecinde, Mars gezegenin antisyası 4 derece Terazi burcu sürecine (Satürn gezegenin kısmi asaleti) düşüyor. Terazi burcu Venüs gezegeni tarafından yönetilir ancak burada Satürn gezegeni yücelim asaletinin var olduğunu eş zamanlı olarak bu derecenin Satürn gezegenin kismi asaletinde olduğunu görüyoruz. En yüce adalet hiç şüphesiz ki; ‘zaman’dır değil mi? Şimdi, zamanın döngüselliğinde kendimize ne kadar ‘objektif’ yaklaşabildiğimizle cesaretle yüzleşme sürecinin de başladığı, işaret ediliyor gibi, ne dersiniz?

21 Haziranda Gün Dönümünü kutlayacak iken “Antiscia”(Antisya) Öğretisini de hatırlamamız yerinde olacaktır. Antik çağlarda özellikle Helenistik Dönemde insanlar, ışıklara (Güneş ve Ay) çok önem verirler “aydınlık—karanlık” kavramlarına özel anlamlar atfederlerdi. Işığın en uzun ve güçlü olduğu zaman; Güneş’in Yengeç Dönencesinde olduğu andır . Gündönümü noktalarını baz alarak astoloji ile ilişkisini irdeleyerek her gezegenin yansıttığı ışığın bir de gölge noktasının olacağını (Antisya noktası) ve bu noktanın en az temel açılar (üçgen, karşıt, sekstil, kare) kadar astrolojik öngörümlerde yer alması gerekliliğini öne süren ilk astrologlardan birisi de Firmicus Maternus (4. Yüzyıl/Roma dönemi) idi.
Kısaca söylemek gerekir ise; tüm burç ev sistemine (whole sign) göre düşünerek her burcu 30 derece olarak değerlendirdiğimizde, doğum haritanızda konumlanan her bir gezegeninizin “antisya noktasını” hesaplayabilirsiniz. Örneğin; 5 derece Aslan burcunda Venüs gezegeniniz var ise (30-5= 25) Venüs gezegenin antisya noktası 25 derece Boğa burcunda yer alacaktır.

Konu hakkında daha detaylı bilgi için aşağıda yer alan bağlantı linkini takip ederek ilgili yazıyı okumayı seçebilirsiniz:

https://vesta77akademi.blogspot.com/2020/06/ruhun-yansimasi-antiscia.html

Güneş tutulmasının antisyası, 29 derece İkizler Burcu sürecinde 'yücelim asaletinde' bulunan Kuzey Ay Düğümü ile birleşerek, Balık burcu sürecinde birleşim halinde olan Mars ve Neptün gezegenleri ile 'kare açı' ilişkisi kurarken eş zamanlı olarak; Oğlak burcu sürecinde birleşim halinde olan Jüpiter ve Pluto gezegenleri ile 'Quincunx (150 derecelik açı kalıbı) açı', ilişkisinde var oluyor olduğu görülüyor.
Bu bağlamda İkizler bucu sürecinin yönetici gezegeni ‘Merkür’ de en az ‘Mars’ gezegeni kadar tutulma sürecinde etkin bir rol alıyor. Ayrıca Merkür ün antisyası 16 derece İkizler burcu (Venüs gezegenin kısmi asaleti) sürecinde yer alırken; Venüs gezegenin antisyası ise 15 derece Yengeç burcu (Merkür kısmi asalet derecesi) sürecinde var oluyor.
Burada, Venüs gezegenin ‘reenkarnasyonu’ simgelediğini ve Uranüs’ün spermlerinden can bulduğunu da hatırlamakta fayda var. Eş zamanlı olarak Venüs Boğa ve Terazi burçlarının yönetici gezegenidir, Balık burcu sürecinde yücelim asaletine sahiptir. Boğa burcu, Dünya gezegeni ile ilişkilendirilir. Ve Dünyanın nın yücelim derecesi (23 derece 27’) ‘mutlak bir teslimiyeti’ sembolize eder.

Şimdi tüm bu görünenin ardında nasıl bir mana olabilir?
Bu sürecin ne(lere) işaret ettiğine biraz göz gezdirelim:

İkizler burcu süreci "nefes" i sembolize eder ve bu nedenle 'Kuzey Ay düğümü' bu burç sürecinde yücelim asaletindedir. Yeniyi içeri alabilmek adına, özümsenmiş olan bırakılmalıdır. Burada ‘bırakmak’ ile ‘vazgeçmek’ arasındaki farkı hatırlamak yerinde olacaktır. Güney Ay Düğümünün doğum haritamızda bulunduğu burç süreci; oldukça tecrübeli olduğumuz ve bu burç sürecindeki bazı niteliklerimizi iyi bir biçimde özümüzde uyandırmış ve içselleştirmiş olduğumuzu bir diğer mana ile “güvenli alan”ımızı sembolize eder. Bu süreçte açtığımız bilginin meyvalarını gerektiğinde kullanmak üzere yanımıza alarak Kuzey Ay düğümü yönünde ilerleyebiliriz, zaman zaman Güney Ay Düğümüne geri dönebiliriz, sonra tekrar Kuzey Ay düğümü yönünde ilerleriz bu her bireye has bir ritimde ilerleyen döngüsel bir süreçtir. Şimdi yazının en başında uyguladığınız nefes tekniğini hatırlayın; yeni bir nefes dalgasının ciğerleriniz ile buluşabilmesi için öncelikle içinizdeki nefesi boşaltarak "boşluk" oluşturmanız gerekir. Vermeden alamayız!

Ayrıca İkizler burcu süreci "sinir sistemini" sembolize eder. Merkezi sinir sisteminin evi; "omurilik"tir. Ve tüm deneyimlenen yaşam süreçlerinin kayıtları omurganızda (yaşam ağacımızda) kayıtlıdır. Bu bağlamda nefesin; bilinç—bilinçdışı (beden) arasındaki köprüyü oluşturduğunu da göz önünde bulundurursak, nefesimizin ritmi nasıl bir yaşam deneyimi yaşantılamakta olduğumuzun bir özetini gözler önüne sermektedir. İkizler burcu Dünyaya şahit olmak ister, bu burç süreci “işlenmemiş ham bilgi” yi ‘görmek’ ister. Yargılanmamış, belirli bir ideolojide harmanlanmamış saf bilgiyi sembolize eder. Hatırlayalım ki;

‘Bilgi öğrenilmez! Bilgi; kişinin sinir sistemi hazır olduğunda kişinin bilinç boyutunda açılır, diğer bir deyim ile hatırlanır.’

Herşeyin bilgisi herşeyde mevcuttur.

Şimdi bilginin işlenmiş, dokunmuş hali olan inançlardan, özümsediğimiz ideoloji, felsefe sistemlerinden özgürleşerek, yeni ve saf olgunlaşmamış bilginin hatırlanma sürecine merakla, esnek bir yaklaşımla ilerleyeceğimiz yeni bir döngü işaret ediliyor.

İkizler burcu ‘kollar ve elleri’ de simgeler. Kollar ve eller; kalbin birer uzantısıdır. Dış dünyadaki herşeyi önce kalbimiz ile algılarız, sonra algılananlar beyine iletilir. Öz bilgi; kalpten gelir.Bu süreçte Aslan burcunun bilince doğacağını (Güneş Tutulması Ankara ya göre haritasında Aslan burcu yükseliyor) göz önüne aldığımızda Aslan burcunun ‘kalbi’ve ‘omurga’yı simgelediğini ve eş zamanlı olarak ‘spiritüelliği”, ruhu/özü sembolize ettiğini hatırlayalım. Güneş; bilinçtir. Ay; bilinçdışı. Bilinç; “ses”tir. Bilinçdışı; “beden”. Güneş’e en yakın ve sadece “28” derece uzaklaşabilen Merkür; bizlerin özü (Güneş) ile kurduğu ilişkiyi ‘söz’ ile ‘ses’ ile dış dünyada tezahür ettirir. Bu nedenle “söz” çok mühimdir.

Güneş tutulma derecesinin Antisya noktasının İkizler burcu sürecinde konumlanıyor olması; yeni bir soluk almaya işaret ediyor olabilir mi? (Yengeç burcu süreci (duygusal beden); İkizler burcu sürecine (zihinsel beden) yansıyor).

Peki nasıl?

İkizler burcu sürecinin '29.' derecesinde Satürn gezegenin asaleti mevcuttur. Satürn '0' derecede Saka burcu sürecinde retro sürecini (retro süreçleri; içe doğru derinleşmeyi sembolize eder) deneyimlerken; bilgimizi kollektif vizyonun ideallerini merkeze alarak sürece uyumlamamıza, işaret ediyor olabilir.

Satürn; ‘rahim’ i simgeler. Yeni bir bilincin doğumu için yeni bir kabuğa ihtiyacımız olabilir mi? Satürn ün antisyası Akrep burcunun 29. derecesinde(Satürn kısmi asalet derecesinde) yer alıyor. Satürn ün gölgesi Akrep burcu sürecinde bize nasıl bir mesaj iletiyor olabilir? Öz kaynaklarımızı nasıl değerlendirmeyi seçiyoruz? Savunma mekanizmalarınızı ne kadar bilinçli kullanıyoruz? Duygularımızı kontrol etmeye çabalamak bize ne(ler) sağlıyor? Sorularının yanıtlarını araştırmak üzere içimizde işaret ettiği dinamiklere eğilebiliriz.

Tutulma derecesinin antisyası ,Oğlak burcu sürecinde Jüpiter ve Pluto birleşimi ile gerçekleşen "Quincunx" açısı (150 derecelik açı), da 'sonuçtan ziyade sürece odaklanmaya' işaret etmektedir.

Tutulma derecesinin, Balık burcu sürecindeki Mars ve Neptün gezegenleri ile kare açı ilişkisi ise; birliğin deneyiminden tezahür eden merhamet, empati, şefkat duygulanımlarını bireysel farkındalığımız ile feth etmemize yönelik bir işaret olabilir. Neptün gezegeni astral beden boyutlarını sembolize eder bu bağlamda, Mars gezegeni ise fizyolojik beden boyutunu sembolize etmektedir. Astral bedenimiz, ilahi kaynaktan bilgiyi alır, ve bu bilgiyi yaşamlarımıza 'durugörü, vizyon, rüya, meditasyon vb.' yollar ile aktarmamıza yardımcı olur. Birliğin bilincini yoğun bir formda deneyimleyeceğimiz bir süreç işaret ediliyor gibi, ne dersiniz?

Yeni taze bir soluk alarak kendinizi yeniden ancak daha özgün bir başlangıç ile feth etmeye hazır mısınız?

Yazıyı “Kundali Yoga” öğretisini Dünya gezegeninde açılımını sağlayan üstad , ses bilim uzmanı Yogi Bhajan’ın Saka (Kova) Çağı için verdiği sutralar ile noktalamak istiyorum. Hatırlayım ki; başlangıç sonda, son başlangıçtadır. Aşağıda yer alan sutraları okuyun ve içinizde ne(lerin) uyandığına kalbinizin gözü ile yaklaşın, lütfen.

Ayrıca Yogi Bhajan “astroloji” ile de ilgilenmiş ve bu yönde çalışmalar gerçekleştirirmiş. Ve söyle demiş: “kare açıları üçgen açıya dönüştürün”
Kare açı “Mars” gezegeni enerjisini; Üçgen açı ise “Jüpiter” gezegeninin enerjisini yansıtır. Belki de Yogi Bhajan; bu süreçte; eylemlerinizi (Mars), merhamet ve şefkatin (Jüpiter) ışığında genişleterek ilerleyin, diyor olabilir mi?

Bir karenin içersinde nasıl dengede var olabileceğinizi düşünün; bu yazının ilk başında uyguladığınız nefes tekniğini hatırlayın; 4 sayıda nefes aldık-4 sayı aldığımız nefesi tuttuk-4 sayıda nefesi verdik-4 sayı verdiğimiz nefesi tuttuk, böylece eşit ritimde bir alan oluşturarak denge var ettik. Kare açı oluşturan gezegenlerin enerjilerinin doğasını tanıyarak belirli bir ritimde tezahür ettirmeyi seçersek enerjiyi denge halinde merkezleyebilir miyiz, acaba?

Şimdi astrolojiyi biraz daha yaşamsal döngüsüne katmayı seçerek bilgisini belirli bir boyutta açmış olanlarla bir oyun oynayalım şimdi bu sutraları okuyun “5” sutra hangi 4 temel açıyı (üçgen, sekstil, karşıt, kare) yansıtıyor olabilir? Bir de ‘birleşim’ açısı da katalım, ‘birleşim’i de temel açı olarak değerlendirebiliriz.

(Üçgen açı; ‘Jüpiter’ gezegeninin doğasını, sekstil açı; ‘Venüs’ gezegeninin doğasını; karşıt açı ‘Satürn’ gezegeninin doğasını, kare açı; ‘Mars’ gezegeninin doğasını yansıtır, ‘Birleşim’; iki gezegenin enerjisi birlikte hareket etmektedir, doğal özden gelen bir açıdır.)

Yogi Bhajan tarafından ‘Saka (Kova) Çağı’ için ifade edilen sutralar:

1 & Karşınızdaki kişi sizsiniz. Bunun farkına varın.
“Recognize that the other person is you.”

& Her engeli aşmanın bir yolu vardır.
“There is a way through every block.”

& Zaman üzerinize geldiğinde bir adım atın, hissettiğiniz baskıdan kurtulacaksınız.
“When the time is on you, start, and the pressure will be off.”


&Kalbinizi açarak ve şefkatle anlayın aksi halde bu çağı yanlış anlarsınız.
“Understand through compassion or you will misunderstand the times.”


&Evrenle uyum içinde titreşin. Evren yolunuzu açacaktır.
“Vibrate the Cosmos. The Cosmos shall clear the path.”

Şimdi yeniden soruyorum; herşeye "0" dan başlamaya,  zihinsel-bedensel-ruhsal boyutlarda koşullandırılmış herşeyden özgürleşerek,  geçmişteki yaşanmışlıkları bırakarak,
yeni doğmuş bir bebek misali saf ve masum bir kalp ile yeniden görmeye ne dersiniz?

NAMASTE!
(İçimdeki öz içindeki özü selamlıyor)